Şehir efsanesi olarak medya

Medya her zaman toplumun önemli ve etkili kurumlarından biridir. Özellikle seçim dönemlerinde medyanın toplumu etki etme özelliği daha yoğun biçimde ortaya çıkar. Ancak kurum ve kuruluşların içinde bulundukları toplumdan daha ileride olmaları sıkça görülen bir durum değildir. Genel olarak toplumun temel değerler açısından yüksekliği veya düşüklüğü, onu oluşturan kişi, kurum ve kuruluşlara yansır.

Hepimiz bir kültür ortamına doğarız. Bu ortamdan etkilenerek büyürüz. Bu durum kişiliğimizin oluşmasında önemli ölçüde etkili olur. Bunu kurum ve kuruluşlar için de tekrar etmek mümkündür. Örneğin hukuk, ilgili toplumun aynasıdır. Eğitim her ne kadar toplumu değiştirip dönüştürmeyi hedeflese de, doğru stratejilerle kurgulanmadığı sürece toplumu yeterli ölçüde etkileyemez. Çoğu zaman mevcut durum (statüko) galip gelir ve kendi egemenliğini sürdürür.

Yukarıda belirttiğim etkilenme süreci medya (yazılı ve görsel basın, sosyal medya) için de geçerlidir. Demokratik niteliği düşük bir toplumda medyanın da demokratik olması beklenemez. Toplumun ön yargıları ve toplumda etkili olan güçler, medyanın biçimlenmesinde etkili olur.

Bu genel kurala rağmen medya konusunda ‘şehir efsanesi’ diyebileceğimiz bazı ön yargılar insanların zihinlerini tutsak almış gibidir. Bu tür efsaneleri, toplumdaki konumlarını koruyup geliştirebilmek için medya dünyasının kendisinin servis ettiğini söylemek de yanlış olmaz.

Örneğin medyada izlediğimiz haberlerin bağımsız ve araştırması gazeteci kimliği ile yapıldığı efsanesi bunlardan biridir. Medyanın ideolojik, siyasal veya çıkarsal niyet ve bağlantılarının olduğu gözden ırak tutulmaya çalışılır.

Bir diğer ilginç efsane, haber yazanların ve yayınlayanların, haberin yorumu ve haberden sonuçlar çıkarma ile ilgilenmeyip sadece objektif olayları yazdıkları şeklindedir. Bu efsane konusunda yapılan medya araştırmaları, acı gerçeğin hiç de böyle olmadığını söylemektedir. Medya organlarında haber diye sunulanların ciddi bir bölümünün yazanın veya medya sahipliğinin görüş ve yaklaşımlarını yansıttığını biliyoruz.

Bir medya organında haber ve düşünce bir arada yer alır. Genelde haberlerin onu yazanların düşüncelerini içermediği gibi –genelde yanlış olan– bir varsayım yapılır. Hâlbuki yorumlanmış, izleyicileri yanıltıp yönlendirmenin en bilinen yollarından biridir. Ama medya konusundaki efsane, haber ile düşüncenin her zaman ayırt edilebileceği gibi bir başka efsaneyi yurttaşlara aşılamaya çalışır.

Efsanelerle ayakta durmaya çalışan medyanın cevaplama gayretinde olduğu sorulardan bir diğeri, gerçek haberin ne olduğudur. Burada yaratılmaya çalışan efsane, medyada yer alan haberin gerçek ve objektif olduğudur. Çevremizden oluşmuş diğer bilgi kaynaklarından gelene karşılık doğru haberin medyada yer aldığı gibi bir algı oluşturulmaya çalışılır. Bu algı oluştuğunda ise medya kendini daha güçlü bir etkileme aracına dönüştürmüş olur.

Medya hakkında aktarmak istediğim son efsane, medyanın haberi tanımlama konusunda biçtiği misyondur. Medya için haber, iyi bilinen bir örnekle bir insanın köpeği ısırmasıdır. Bir köpeğin insanı ısırması sıradan bir olay kabul edildiğinden haber sınıfından da sayılmaz. Böylece medyanın belirlediği bu haber tanımı, onun etki alanının kalıcılaşması sonucunu oluşturur; çünkü haberin ne olduğunu ve halka ne yansıtılması gerektiğini medya bilmektedir.

Sözün kısası; bizim medya hakkında pek çok yanlış algımız olabilir. Medyanın bizi manipüle etmek için ürettiği pek çok efsane ortalıkta gezinmektedir. Kanımca yurttaşların medya hakkında yapabileceği en büyük yanlış, medyanın özü açısından demokrat, yansız ve objektif olduğu yanılgısıdır. Unutulmamalı ki; medya, toplumun aynasıdır. Her ne var ise olumsuz olan toplumda, suretidir medya da…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi