
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ŞEHİTLERİMİZİN KEMİKLERİ SIZLIYOR
İmralı'da ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasını çeken Abdullah Öcalan'ın, çağrısı üzerine, Kuzey Irak'taki Kandil Dağı ile Mahmur Kampı'ndan Türkiye'ye Ellerini kollarını sallayarak Türkiye'ye giren, 34 PKK'lının 29'u hiçbiri PKK üyesi olduklarını inkâr etmediler, bölücü başından "önder" diye söz ettiler. Dağa çıkmaktan, devlete karşı faaliyetler göstermekten dolayı pişmanız" demediler. Sonuçta da 10'ar dakikalık savcılık sorgusunun ardından, 5'i de çıkarıldıkları "seyyar" mahkeme tarafından "suçsuz" bulundular. Hülasa Askere, polise, millete ve vatana kurşun sıkan teröristler, bundan pişmanlık bile duymamış ama yargı tarafında suçsuz bulundular ve kahraman muamelesi de gördüler.
Dünyanın hiçbir ülkesinde, bu tablo yaşanmaz. Yaşanmasına da asla müsaade edilemez. Çünkü gelenler, pişman olmadıklarını ve terör üyesi olduklarını gururla söylediler. Üstelik Türkiye' ye, ayak bastıkları yerde, savcı ve hakim görevlendirildi. Defalarca ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanmaları gerekirken, serbest bırakıldılar!
Oysa gelen teröristler, Türk Ceza Kanunu'nun 307, 309, 311, 312, 313 ve 314'üncü maddesine muhalefet ettikleri, Devleti, hükümeti yıkmak ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne zarar vermek için, kurulan örgütün üyesi olduklarını net bir şekilde açıkladılar. Buna rağmen de pişmanlık yasası, gerekçe gösterilerek salıverildiler.
Bu tablo, devlete ve yargıya güveni ortadan kaldırdı. Ayrıca senaryonun, taraflarca, önceden hazırlandığı, PKK' nın muhatap alındığı ve yargının da siyasallaştırıldığının, en bariz göstergesidir. Esas büyük tehlike ise taşkınlıkların tırmanarak çatışmalara dönüşmesidir.
PKK militanlarının, TBMM, Cumhurbaşkanı ve Başbakana mektup verecekleri de açıklandı. Mektubun içeriği de belli oldu.
* Abdullah Öcalan'ın hazırladığı Kürt sorununun barışçıl ve demokratik siyasi çözümü için, yol haritasının ilgili muhataplarına verilmesi ve tüm kamuoyuna açıklanması.
* Demokratik siyasi çözümünün önünün açılmasını ve bu çözümün Türkiye'nin gerçek anlamda demokratikleşmesine bağlı olarak Kürt halkının özgür iradesini esas alma temelinde diyalog ve müzakere yöntemiyle gerçekleştirilmesi.
* Türkiye demokratik ulusunun bir parçası olarak Kürt halk kimliğimiz temelinde ve anayasal güvenceye sahip olarak özgür, eşit ve birlikte yaşamalı.
*Anadilimiz olan Kürtçeyi her yerde özgürce konuşmak, öğrenmek, geliştirmek ve tarihi değerlerimizi, kültürümüzü ve coğrafyamızı anadilimizde yaşatmak.
* Çocuklarımızı Kürtçe adlandırmak, Kürtçe eğitmek ve büyütme.
* Kürt halkı olarak, tarihimizi, kültürümüzü, sanat ve edebiyatımızı özgürce yaşamak, geliştirmek ve korumak.
* Kendi kimliğimizle demokratik toplumsal örgütlenmemizi geliştirmek, demokratik siyaset yapmak ve kendimizi özgürce ifade etmek,
* Kürdistan'ın köy, kasaba ve şehirlerinde özel harekâtçı, korucu ve polisin baskı ve zulmünden uzak, yeterli imkânlara kavuşmuş ve güvenlik içinde yaşamak,
* Türkiye'nin demokratikleşmesini ve bunun için sivil-demokratik bir anayasanın hazırlanmasını istiyoruz.
* Bu taleplerimiz temelinde, Kürt sorununun demokratik çözümünü, Türkiye'de barış ve demokrasi isteyen herkesle tartışmak ve birlikte çalışmak için bu adımı atıyoruz. Biz bu adımımızla tarihi yaşamaya geliyoruz. Adımımızın başarılı olacağına inanıyor ve bu temelde tüm barışseverleri saygıyla selamlıyoruz.
TBMM, Cumhurbaşkanı ve Başbakan, PKK' nın taleplerini, nasıl karşılar bilinmez ama şayet Türkiye, yıllar önce PKK tarafından gündeme getirilen, bugünkü önerileri, kabul ederse, şehitlerimizin kemiklerini sızlatır, terörle mücadelede hüsrana uğrar, PKK' da, zaferini de ilan etmiş olur. Zaten PKK ve yandaşları, zafer naraları atamaya başladılar. Militanların, Türkiye' ye gelişi, şova dönüştürüldü. Bu şovun, aralıklarla devam edeceği anlaşılıyor. Şov böyle devam ederse, toplum da etnik "KİN" ve "NEFRET", hız kazanacak, bir müddet sonrada ülke genelinde, "KAOS" kaçınılmaz olacaktır
Hülasa Türkiye, "KÜRT AÇILIMI" ve PKK' nın, istekleri ile tehlikeli bir sürece doğru hızla sürükleniyor. Bu süreç iyi yönetilmez, gösterilerde devam ederse, bir iç çatışma kaçınılmaz olacaktır. Yugoslavya ve Sovyetler Birliğini çökerten unsurlar, Türkiye' de hayat geçmiştir. Ülkemizin demokratikleşmesini ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yoldan çözeceğini iddia eden iktidar, Ülkemizi, dönüşü olmayan ve çok tehlikeli bir sürece sürüklemiştir. Şayet Kandil ve Avrupa'dan gelen PKK'lılar, kahraman gibi karşılanır, şehir şehir dolaştırılır, gösterilere de vesile yapılırsa, Kürt ve Türk halkı, karşı karşıya gelecek, Sonuç ise felaket olacaktır. İşte IRAK!