1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Şehri yönetenler aldıkları her kararda Eskişehir'i de düşünmeli...

Şehri yöneten seçilmiş ve atanmış yöneticilerimiz var.
Hepsinin ortak amacı, başında bulundukları kurumları en iyi yere getirmek.
Allah var bunu hepsi en iyi şekilde yapıyor.
Yapamayanda dahi böyle bir niyet olduğunu en azından anlayabiliyoruz.
Ancak...
Şehrin kurum ve kuruluşlarını yönetenlerle seçilmişlerin aldıkları hemen her kararda dikkat etmedikleri ve hatta ihmal ettikleri bir konu var.
Sözünü ettiğimiz konu: Eskişehir.
Şehri yönetenler, verdikleri kararlarda, bu kararın şehrin geneline ne yarar sağlayacağını ya da şehre ne gibi bir zararı dokunabileceğini pek sorgulamıyorlar.
Çoğu zaman...
Başında bulundukları kurumun yararına gibi görünen kararları, şehirde zarara yol açabiliyor.
Geçmişte bunun birçok örneği yaşandı Eskişehir'de.
Örneğin bazı belediyeler, yüklü bir bağış karşılığında bazı yabancı firmaların Eskişehir'de satış yapmasına izin verdi.
İzni veren kurum, aldığı bağış açısından kazançlı çıktı ama, bu izinle birlikte dışarıdan gelip Eskişehir'de satış yapanlar, Eskişehir'de aynı malları satan esnaf ve tüccarı adeta mahvetti.
Eskişehir tüccarının 3 ayda satamadığı malları, aldığı izin sayesinde stant açanlar, bir haftada satıp gitti.
Sonuç olarak...
İzni veren kurum, bu izin karşılığında almış olduğu yüklü bağışla kazançlı çıktı.
Dışarıdan gelip stant açan ve bir haftada dünyanın malını satanlar da bu işten karlı çıktı.
Ancak...
Aynı malı Eskişehir'de satan sektör, büyük bir darbe alıp kaybetti.
Şu sıralarda, Stadyumun arkasında "Yöresel lezzetler çadırı" adı altında özel izinle kurulan bir satış yeri tartışma konusu.
Özel izin verilmiş burada satış yapılması için.
Bunun karşılığında yine bir miktar bağış alınmış çadırı kuranlardan.
Yiyecekten giyeceğe kadar her şeyin satışı yapılıyor sözünü ettiğimiz bu çadırda.
Haliyle, başta çevresindekiler olmak üzere Eskişehir'in esnaf ve tüccarına bir darbe daha vuruluyor kurulan bu çadırla.
Sonuç olarak:
Hemen her yıl, dışarıdan gelen, ilgili kurum hangisiyle o kuruma yüklü bir bağışta bulunan ve aldığı izin sonrasında da tezgâhlarını açıp, satış yapan, sonrasında da Eskişehir'in parasını toplayıp giden, bunu yaparken de Eskişehir esnaf ve tüccarına iyi bir darbe indiren olaylarla birkaç kez karşılaşıyoruz.
Umarız bundan sonra karşılaşmayız bu gibi olaylarla.
Umarız...
Bundan sonra bu şehri yönetenler bir karar verdiklerinde, bu kararın sadece kendi kurumlarının kazancı yerine, Eskişehir'in de bu işten kazançlı çıkıp çıkmayacağını sorgularlar.
Umarız!
.....


O güzel insanların anısına...
Madenci sıcak bir yaz günü güneşin altında çalışırken, birden sıcağın onu daha verimli çalışmasından alıkoyduğunu fark etmiş ve o an "güneş benim çalışmamı engelliyor. O zaman benden daha güçlü" diye düşünmüş.
Güce de çok önem verdiği için o an GÜNEŞ olmayı dilemiş Allah'tan.
Allah, madencinin isteğini kabul etmiş ve madenci Güneş olmuş. Bütün dünyayı ışınıyla aydınlatmış, her yeri kavurmuş gücünü herkese göstermiş.
Fakat bir gün Güneşin önüne bulut gelmiş. Bizim madenci çok sinirlenmiş bu işe. Çünkü bulut güneşin ışınlarını kesiyormuş ve madenci "bulut güneşten daha güçlü ben bulut olmak istiyorum" demiş
Ve o an bulut olmuş madenci.
Yağmurlar yağdırmış, seller bastırmış, şimşekler yaratmış.
Güçlü olduğu için halinden memnunmuş.
Ama fazla uzun sürmemiş mutluluğu. Çünkü bu sefer de rüzgar bulutu
sürüklemiş ve bizim madenci yine düşünmüş ki "rüzgar bulutu sürükleyebiliyorsa o zaman en güçlüsü rüzgar", ben rüzgar olmak istiyorum" demiş ve rüzgar oluvermiş o an.
Madenci rüzgar şeklinde fırtınalar estirmiş, denizleri coşturmuş, kasırgalar yaratmış. Ama bu seferde eserken karşısına koca bir taş kütlesi çıkmış. Bir bakmış "bu nasıl bir şey ki benim rüzgarımı kesiyor?" diye düşünmüş. O taş kütlesi aslında bir dağmış. Ve Allah'tan son bir dilekte bulunmuş. Bir dağ olmayı istemiş.
Madencinin isteği kabul olmuş ve sonsuza kadar dağ olarak yaşamaya karar vermiş. Çünkü dünyadaki en güçlü şey dağ olduğunu düşünmeye başlamış.
Madenci dağ olarak hayatından memnun bir şekilde yaşarken birden bir rahatsızlık hissetmiş. Bir şey içini kemiriyormuş.
Derken dağ onu rahatsız eden şeyin ne olduğunu bulmuş; onu rahatsız eden, hayatı pahasına da olsa içini kemiren bir madenciymiş...
Ve o zaman anlamış ki Dünyada en güçlü, en cesur, en cefakar'ı, ne Dağ, Ne Güneş ne de Bulut olmak...
Dünyanın en güçlü, en cesur ve en cefakârının kendisi, yani MADENCİ olduğunu anlamış...
Ruhları şad olsun...
Not:Soma'da 2 yıl önce 301 maden işçimizin maden faciasında yaşamlarını yitirmeleri üzerinden iki koca yıl geçti.
Ders alındı mı?, yaralar sarıldı mı?, o günden bu güne değişen bir şey oldu mu? Maalesef bu soruların olumlu cevapları yok.
Söz hala "madencinin kaderi böyle" denilen derde öylece duruyor...
.....

Şans,talih,kadir,
kısmet,nasip...Ne derseniz deyin adına...
Milletvekilliği ve Belediye başkanlığına uzanan yol, öylesine kolay bir yol değil.
Öncelikle zaman, para ve özveri gerektiren bir yol.
Bu yolun sonunda hedefe ulaşmak da var, hüsran olmak da...
İşin tuhaf tarafı...
Hedefe ulaşanların sayısı her defasında olduğu gibi çok az, hüsrana uğrayanların sayısı ise bir hayli fazla olacak bu yolda.
Milletvekilliğine ulaşmak için elbette ki büyük çaba gerekiyor.
Ama şöyle bir gerçek de var ki; ne yaparsanız yapın siyasette de iş dönüp dolaşıp nasibe dayanıyor.
Nasip olmadan olmuyor...
Bir bakıyorsunuz, milletvekili ve belediye başkanı olmasının önünde hiçbir engel olmayan insanlar, milletvekili veya başkan olamıyor...
Dahası...
Bu koltukları hedef yapmış isimler, varını yoğunu ortaya koymasına, hatta aday bile gösterilmelerine rağmen, seçilmeyi başaramıyor.
Öte yandan.
Hiç hesapta olmayan isimler, tepeden inercesine gelip, bir anda milletvekili ve belediye başkanı olabiliyor.
O yüzden...
Siyasette nasip oldukça önemli..
Yukarıda da söylediğimiz gibi...
Bu günden niyetlenip,bu yola çıkacaklar süreç içinde para ve zaman harcayacaklar.
Bu çabaları sonucunda belki aday olmayı da başaracaklar
Aralarından belki hedefine ulaşıp seçilenler de olacak.
Bunun yanı sıra, pek çoğu ya listeye giremeyerek, ya da listenin seçilemeyecek yerlerine konularak büyük hayal kırıklığı yaşayacak.
O nedenle...
Önümüzdeki seçimleri hedef alarak bu seçimde bir yerlere gelmeyi şimdiden kafalarına koymuş olanlara tavsiyemiz, önce nasibe inanmaları.
Zira...
Nasiplerinde yoksa bu iş bir türlü olmuyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi