-"Eskişehir'in en büyük eksikliği, şehirde bir Ağabey olmaması"
-"Kayseri'de Kadir Has, Gaziantep'te Konukoğlu, Manisa'da Zorlu, şehre ağabeylik yapıyor, Eskişehir'de bu yok"
-"Yılmaz Büyükerşen çok iyi ağabey olabilirdi ama, bunu yapamadı"
Anlayacağınız...
Eskişehir'de bir süreden beri Ağabeylik lafı dolaşıp duruyor...
Yine anladığımız kadarıyla bu ağabeylik görevi de Yılmaz Büyükerşen'e verilmiş...
Verilmiş verilmesine de...
Anlaşılan ona bu görevi verenler pek memnun olmamışlar Büyükerşen'in yaptığı Ağabeylikten...
En son bayındırlık bakanı Özak'ın ağzından duyduk il genel meclis salonunda ki söz düellosu sırasında;
-"Siz de bu şehre Ağabeylik yapamamışsınız" dediğini...
Ağabeylik nasıl yapılır?
Ya da...
Şehrin ağabeyi olur mu?
Bu soruların cevabını vermeden önce, ağabey tanımını iyi yapmak lazım.
Öncelikle...
Ağabey denilince ilk akla gelen, büyük ve koruyucu olmasıdır.
Dahası...
Küçüklere göre olayları daha iyi değerlendirir ağabey. Daha mantıklı düşünüp, uzağı daha iyi görür.
En önemlisi de...
Ağabey, lafı dinlenendir.
Eğer birine Ağabeylik görevi verirseniz, bir anlamda insiyatifi de, konulacak son noktayı da ona teslim etmiş olursunuz...
Çıkmaza girilen her her konuda "Acaba o ne der?" deme ihtiyacı duyarsınız.
Vermiş olduğu karar size yanlış bile gelse...
-"Ne yapalım. Ağabey olan o" der, içinize sindirmeye çalışırsınız.
Kısacası...
Eğer birisini Ağabey olarak ilan ediyorsanız...
O ağabeyin lafını dinlemeyi peşinen kabul etmiş olursunuz.
Bu, bu kadar basit.
Gelelim Eskişehir'deki meseleye.
Birileri, Yılmaz Büyükerşen'e Ağabeylik görevini biçmiş.
Ardından da...
Yine o birileri çıkıp;
-"Yılmaz Büyükerşen ağabeylik görevini yapamadı" diyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse...
Kabahatin...
Lafını dinletemeyen ağabeyde mi?...
Yoksa...
Ağabey lafı dinlemeyen kardeşlerde mi olduğuna karar vermek çok zor...