9...Hüseyin BÜDÜŞ (DİYALEKTİK BAKIŞ) Huseyinbudu

9...Hüseyin BÜDÜŞ (DİYALEKTİK BAKIŞ) Huseyinbudu

ŞEKERİN TADI NEDEN KAÇTI ?

Önceki yazılarımda gıda üretimi, tedariği ve güvenliği konusunda yerli üretimin önemini ve devletin önder rolünün bir zorunluluk olduğu konusunu işledim. Gıda egemenliğinin, devlet ve üretici köylü sınıfı işbirliğinde kamucu bir yaklaşımla yeniden ele geçirilmesinin, toplumun geleceği adına stratejik gerekliliğinden bahsettik. Fakat hükümetin izlediği politikaların maalesef bunun tam aksi yönünde olduğunu görüyoruz. Bu politikalar neticesinde amacın ne olduğunu, pancar üretimi de olmak üzere, gıda üzerinde oynanan kirli oyunları irdeleyelim.
***
Geçen hafta bakanlar kurulu toplantısı sonrası bizzat CB Erdoğan’ın ağzından, pancar üreticisini ilgilendiren 2022/2023 sezonu pancar alım fiyatı ile ilgili açıklamaları dinledim. Kendim de bir çiftçi ailenin çocuğu ve aktif bir çiftçi olarak açıklamaları dinlediğimde şaşırmadım. 2021 yılı çiftçiler için önceki yıllara kıyasla daha belirsiz ve güvensiz bir ortamda geçti ve halende benzer kaygılar artarak devam ediyor. Çiftçi, yükselen girdi maliyetleri ve buna oranla düşük kalan ürün fiyatları sonrası ciddi gelir kaybına uğradı. Özellikle üretim maliyetleri ve üretimi yoğun emek isteyen ürünlerden elde edilen gelir beklentinin çok altında kaldı. Bu ürünlerden biriside Eskişehir bölgesinde de sıklıkla üretilen pancar. Bölgemiz de pancar ekimi genellikle nisan sonu mayıs başında yapılır. Yaklaşık 6 ay süren bakım ve yetiştirme dönemi sonrası ekim/kasım döneminde hasat edilip, fabrikaya teslim edilir. Bakım ve yetiştirme döneminde masrafların bir kısmı fabrikanın çiftçiye ödediği avansla karşılanırken, geriye kalan kısmını ise üretici karşılar. Sonrasında devam eden yeni yılın mart/nisan ayında fabrika tarafından çiftçiye teslim ettiği pancara karşılık gelen para ödenir. Yani çiftçi, 2022 yılı başında hazırlığına başladığı ve yıl boyunca yoğun para ve emek harcayarak ürettiği ürünün parasını ancak 2023 mart ayında ancak alabilecek. Bu sürede enflasyon ve girdilerde oluşan fiyat artışları hesaba katıldığında, pancar üreticisi bedavaya çalışmış olmayacak mı? Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde birbirinden bağımsız kooperatif, kamu ve özel sektör himayesinde olmak suretiyle işletilen şeker fabrikaları mevcut. Bir çoğu 750 tl/ton ile 1000 tl/ton aralığında değişen 2022/2023 sezonu için 16 polar pancar alım fiyatlarını açıkladı. Bunlardan bazıları;
-Trakya Alpullu Şeker 1.050 tl/ton - özel –
-Niğde/Bor Şeker A.Ş 870 tl/ton -özel -
-Kırşehir Şeker 850 tl/ton -özel-
-Muş Şeker 800 tl/ton -özel-
-Amasya Şeker 850 tl/ton -üretici ortaklı-
-Çorum Şeker 900 tl/ton -özel-
-Türkşeker ise paylaştığı bilgilendirmede;
“PANCAR ÇİFTÇİMİZİN
BİLGİSİNE
2022 yılında Şirketimiz ile üreticiler arasında akdedilen şeker pancarı üretim sözleşmesi kapsamında üretilen % 16 polar şeker ihtiva eden firesi düşürülmüş net 1 ton A kotası şeker pancarı baz alım avans fiyatı 800 TL olarak belirlenmiştir. Ayrıca üreticilerimizin teslim ettiği her ton pancar için 50 TL yaş pancar posası bedeli ve 25 TL/ton kota tamamlama primi ile birlikte 2022/2023 üretim dönemi şeker pancarı fiyatı 875 TL/ton olacaktır.
Ayrıca;
- 3 olan avans adedi 4’e,
-  18 TL/ton olan avans tutarı % 100 artırım yaparak 36 TL/ton’a,
- Çiftçilerimize istihkak olarak verilen posa oranı % 17’den  % 20’ye çıkarılmıştır.
Üreticilerimize bol kazançlı ve bereketli mahsul yılı geçirmelerini temenni eder, açıklanan bu fiyatın hayırlı uğurlu olmasını dileriz.” diyerek 2022/2023 sezonunda 875 tl/ton alım fiyatı belirlediğini duyurdu. Türkşeker’in % 17’den  % 20’ye çıkarılacağını duyurduğu çiftçiye verilen posa istihkak oranının önceki yıllarda % 25 olduğunu hatırlatmak isterim.
***
Görüldüğü gibi, kamu kurumu olan Türkşeker’in geçen hafta “üretici daha fazla kazanacak” sloganıyla açıkladığı 2022-2023 sezonu pancar alım fiyatı bazı özel sektör işletmelerinin fiyatının bile altında kalıyor. Döviz kurunun her gün yükseldiği, enflasyonun üç haneli rakamları zorladığı, buna paralel olarak girdi maliyetlerinin sürekli arttığı bir ortamda, Türkşeker’in bir yıl sonrası için TL cinsinden açıkladığı pancar alım fiyatı tam bir fiyasko. Bugünkü haliyle bile; -Gübre % 500, -Mazot % 130,-Elektrik % 130, -Amortisman ve işçilik % 120 zamlanırken, 2023 martta ödemesi yapılacak olan pancar için bugünden sabit fiyat açıklamak ülkenin ekonomik gerçekleriyle bağdaşmıyor. Mevduat sahiplerinin dövizden, TL’ye geçişini teşvik etmek için hazine destekli kur farkı garantisi veren hükümetin, köylünün, çiftçinin alacağını TL olarak bekletmesi adil mi? Dolayısıyla bu fiyatın üzerine, ödeme yapılacak tarihte oluşacak enflasyon/kur farkı mutlaka ilave edilmelidir. Zira pancar ekimi bu haliyle çiftçi için büyük risk. Kamuya ait şeker fabrikalarını şaibeli bir biçimde haraç/mezat satışa çıkaran hükümetin, elinde kalan son fabrikalarda da çiftçiyi üretimden soğutma niyeti net biçimde anlaşılmıyor mu? Peki amaç ne?
NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker), Cargill ve özelleştirme ilişkisi.
Dünyada yaygın olarak üretilen ve kullanılan iki tür şeker var. Birisi mısır kamışı ve pancardan üretilen sakaroz kökenli şeker, diğeri ise kısaca NBŞ olarak bilinen mısır, buğday ve patates vb. gibi tarımsal ürünlerden elde edilen nişasta bazlı şeker. Üretim maliyeti pancar şekerine oranla düşük olan NBŞ’nin, insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri halen tartışma konusu. Bu tatlandırıcı maddelerin yapımında kullanılan mısır ve benzeri nişastaların genetik yapısı değiştirilmiş ürünlerden üretilmiş olma ihtimali yüksek.
NBŞ üretiminin toplam şeker üretimindeki payı AB ülkelerinde ortalama yüzde 2 olarak belirlenmiştir. AB pancar şekeri üretiminde birinci ve ikinci sırayı paylaşan Fransa’da yüzde 0.42, Almanya’da ise yüzde 0.89’dur. Bu arada toplam şeker üretiminde yüzde 1 bile NBŞ üretimine izin vermeyen ve dünya çikolata üretiminde söz sahibi olan Almanya 2010 yılında şekerli ve çikolatalı ürün ihracatında yaklaşık 5 milyar dolarla birinci, Belçika ise 3 milyar dolarla ikinci sıradadır. Türkiye’de 2001 yılında çıkarılan şeker yasası ile ülke şeker üretiminin yüzde 10 NBŞ kotası olarak belirlenmişse de bakanlar kuruluna kotayı yüzde 50 artırma yetkisi verilmiş ve bu nedenle de ülkemizde NBŞ kotası her yıl artmıştır.
NBŞ bazlı şeker ürünlerinin Türkiye pazarına girişi 2000’li yıllara dayanıyor. 1998 yılından başlayan ve 2001 yılında hükme bağlanan kotalı üretim sistemi ve Şeker Kanununda yapılan değişiklikler, nişasta bazlı şeker ve kimyasal tatlandırıcıların tüketimini şekere alternatif olarak yaygınlaştırmıştır.
Türkiye’de şeker piyasası, 4 Nisan 2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ve 19 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4634 Sayılı Şeker Kanunu ile düzenleniyor. Bu kanunun AB uyum yasaları çerçevesinde, IMF (Uluslararası Para Fonu) ve Dünya Bankası’nın da baskısıyla çıkarıldığı biliniyor.
Kanunun temel ilkelerini şu şekilde sıralayabiliriz;
1-Şeker üretiminde istikrarın sağlanması ve korunması
2-Sektörün iç piyasada rekabet kurallarına göre yönlendirilmesi
3-Avrupa Birliği düzenlemeleri, Dünya Ticaret Örgütü ve diğer uluslararası taahhütlere uyum sağlaması
4- Özelleştirmeye olanak sağlayacak hukuki alt yapının hazırlanması
Bu kanun sonrası Nişasta bazlı şeker üreticilerinin en büyüğü olan ABD’li gıda tekeli Cargill başta olmak üzere benzer firmaların faaliyetleri ve ülkemizde ki konumu düşündürücü. 1865 de Amerika’da kurulan ve dünyanın en büyük 12. şirketi olan Cargill, toplamda 66 ülkede 150 bine yakın çalışanla faaliyet yürüten bir kartel. Bu şirketin yıllık ortalama 150 milyar dolara yakın gelir elde ettiği biliniyor. Bu rakamlardan, Amerika merkezli gıda tekelinin dünya gıda üretimindeki hakimiyetini ve buna bağlı olarak GDO’lu gıdaların insan yaşamına dahil edilmesinde ne kadar etkili olabileceğine dair bir fikir oluşmuyor mu?
***
NBŞ üretiminde Türkiye pazarının açık ara lideri durumunda olan şirket, NBŞ ithalatının da önemli bir kısmını gerçekleştirmektedir. NBŞ üretimine getirilen kota sınırlaması ve devletin şeker piyasasında etkin rol oynaması şirketi rahatsız etmiş olmalı ki, şirket tarfından yapılan açıklamada  “Cargill her alanda olduğu gibi şeker üretim pazarında da serbest piyasa şartlarının ve düzgün rekabetin oluşmasıyla pazarda sağlıklı büyümenin gerçekleşeceğine, bunun sonucunda da tüketicilerin fayda göreceğine inanmaktadır” diyerek ifade etmektedir. Cargill’in bu açıklamasından, kamuya ait şeker fabrikalarının varlığının ve şeker pancarı üretiminin aslında Cargill’in çıkarlarına engel olduğu gerçeği net biçimde anlaşılmaktadır. Çünkü daha önce Cargill Türkiye Murahhas Azası Mustafa Sayınataç, ‘NBŞ’ye konan kota nedeniyle, ne kadar üretim yapılacağı belli olduğundan hem serbest piyasanın oluşmadığını hem de rekabet edemediklerini’ söylemiştir.” (Evrensel)
Dolayısıyla faaliyetlerini mısır, NBŞ ve gıda üretimi üzerine kurmuş bu şirketlerden birisi olan Cargill, sınırsız, kotasız üretim istemektedir. Bunun yolu da ancak kamuya ait şeker fabrikalarının özelleştirilerek pancar ve pancar şekeri üretiminin kamu eliyle desteklenen bir üretim olmaktan çıkarılmasıyla mümkün olacaktır. Cargill bu şekilde Türkiye pazarında şeker piyasasına hakim tek irade olmak istemektedir. 
AKP hükümetinin tutumu net!!
Erdoğan, Cargill’in de aralarında olduğu ABD’li şirket yöneticileriyle yaptığı toplantıda neler konuşulduğuna ilişkin katıldığı TRT ortak canlı yayınında şunları söylemişti:
"Görüşmeyi yaptığımız 30 civarında şirketti. Hemen hemen hepsinin Türkiye’de yatırımları var. 20-30 yıl Türkiye’de olan firmalar var. Uçak firmalarından tutun, Pepsi’ye varana kadar birçok firma var. Bu konuda buluşmaya katıldılar ve adımlarını Amazon gibi daha da atmak geliştirmek üzerinde durdular. Biz de ’Kapımız açık, yatırım destek ofisimiz emrinizde. Buralardan aldığınız neticeyle yola devam. Netice alamıyorsanız biliniz ki Cumhurbaşkanı emrinizdedir. Biz de size her desteği vermeye hazırız’ dedik. Uzun bir görüşme oldu. Bu görüşmenin devamını da koronadan sonra kendileri de ABD’de yapılmasını istediler"
CB Erdoğan’ın Emperyalist şirketlerle ilgili teslimiyetçi tutumu, onların çıkarlarına uygun düzenlemelerin yapılacağı hususunda yaklaşımı kendi ifadelerinden de çok açık ve net biçimde anlaşılmıyor mu? Bir taraftan Eyy Amerika naraları atarken, diğer taraftan ABD’li Emperyalist şirketlerin çıkarlarına uygun politikalar uygulamak bir çelişki değil mi?
Bu politikalar doğrultusunda yapılan yasal düzenlemeler sonrası, kamuya ait şeker fabrikalarının şaibeli bir biçimde özelleştirilmesi ve kamunun elinde kalan son fabrikaları kullanarak çiftçiyi üretimden soğutma politikası kusursuz işliyor. Sözde görevi, özelleştirmeler sonrası piyasalarda oluşacak manipülasyonu önlemek ve fiyat istikrarını korumak için gereken müdahaleyi yapmak olan devletin, üretici fiyatlarını özel sektörün bile altında bırakarak ne yapmak istediği ortada. Şeker pancarı üretimini şimdilik sürdüren özel sektör, üreticinin sırtından milyonlar kazanırken, diğer taraftan Emperyalist şirketlerin Türkiye pazarını tamamıyla ele geçirme çabaları hükümet korumasında devam ediyor. Bu şirketlerin önündeki engeller hükümetin izlediği politikalar neticesinde bir bir ortadan kalkıyor. Hükümet bu duruma adeta çanak tutuyor.
***
Son tahlilde, insan sağlığını tehdit eden NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker) ve benzeri diğer yapay tatlandırıcıların kullanımının giderek yaygınlaştığı ülkemizde, şeker başta olmak üzere bir çok hammaddeyi ihtiva eden stratejik bir ürün olan şeker pancarının işleme ve üretiminin özel sektöre bırakılması, diğer taraftan ise Cargill vb. gıda kartellerinin baskısıyla NBŞ kotaları ile ilgili yapılan düzenlemeler, ülkemizin ve insanımızın geleceği adına hem gıda güvenliği, hem insan sağlığı, hem de ekonomik açıdan tehlike arz ediyor. Öyleyse yapılacak ilk iş, özelleştirme yoluyla sermaye gruplarına peşkeş çekilen fabrikaların yeniden kamu bünyesine alınarak, çıkarılacak yasalarla da uluslar arası tekellerin hem yerli üretim, hem de halk sağlığı üzerinde yarattığı tehditi ortadan kaldırmak olmalıdır. İktidara aday her siyasi partinin ülkesinin ve halkının menfaatini kayıran, sözde değil, özde yerli-milli ve halkçı politikaları benimsemesi ve bu konuda yapacaklarını seçmene somut bir biçimde anlatması gerekmez mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
9...Hüseyin BÜDÜŞ (DİYALEKTİK BAKIŞ) Huseyinbudu Arşivi