
Gürcan Banger
Sevgi biter mi?
Eğer sevgi, akan bir ırmağa benziyorsa; kaynak kuruduğunda sevgi de kurur ve görünmez olur. Sevgiyi besleyen kaynak çağlayıp gürledikçe sevgi de coşar, kendini zenginleştirir; her ulaştığı noktaya yüksek enerji, verimlilik ve bolluk taşır. Eğer sevgi bir ırmaksa, sevginin onu besleyen sağlam, dayanıklı ve sürekli kaynakları olmalıdır.
Bir şehirden diğerine giderken, yol boyunca ırmaklar görürsünüz. Yaz aylarında kurur kimileri. Görünüşe aldanıp tekrar canlanıp canlanmayacağından emin olamazsınız. Ama sonbahar ve kış eriştiğinde ya da bahar aylarının zengin yağışları geldiğinde, ırmağın gene coşup aktığını görürüz. Sevgi de böyledir. Bazen kendi içine çekilir. Onu besleyecek yeni fırsatlar bekler. Bulduğunda ise yine göze görünür hale gelir.
Yaz aylarında ırmağın sessizce kendi kabuğa çekildiği gibi, sevginin de sustuğu anlar vardır. Ama ırmağın yeniden canlanma potansiyelini içinde tutmaya devam ettiği gibi, sevgi de uygun biçimde beslendiğinde ‘kendi baharında’ çiçek açıp yeniden dünyaya gülümsemeye başlar.
Yaşadığımız dünyada hiçbir şey, diğerlerinden bağımsız değil. Bu nedenle küresel olayların toptan etkileri oluyor. Örneğin Dünya gezegenini çarçur eden bir anlayışla tüketmeye devam ettiğimizde, küresel ısınma gibi başka olumsuz sonuçlara neden olabilecek bir başka olguya da yol veriyoruz. Küresel ısınmanın ise bazı ırmakları geri gelmeyecek biçimde kuruttuğunu gözlüyoruz.
Küresel ısınmanın doğal yaşama olumsuz etkiler yaptığı –örneğin yanı başımızda akan bir ırmağı kuruttuğu gibi; sevgisizlikler de toplanıp büyüdüğünde, bireysel sevgilerimizi olumsuz etkiliyor. Sevgisizliğin giderek büyüdüğü bir dünyada ‘bizim sevgilerimizin’ kaynakları da etkileniyor ortamın olumsuzluklarından. Olumsuzlukları pek fazla olan bir dünyada bireysel sevgilerle yetinmek ise hayal oluyor. Böyle bir durumda sevgi dediğimiz kavram, bir beğeniye ya da maddî ilişki biçimine dönüşüyor. Sevgide oluşan toplam olumsuzluklar, bireysel sevgilerimizi moda gibi gelip geçici ve tüketilebilir hale dönüştürüyor.
Sevgi tek yanlı veya karşılıklı olabilir. Bir ilişkinin ise en az iki yanı var. Ama sevgi, bir ilişki gibi mutlaka çok yönlü olmak zorunda değil. Sevginin adlandırılabilmesi için veya sen onu sevdin diye onun da seni sevmesi şart değil. Ama sevginin çok yönlü olup olmamasını, sevginin bitip bitmeyeceği tartışmasına bağlamak da doğru değil. Sevgi kaynağını yitirdiğinde –tek veya çok yönlü bitebilir ya da bir başka baharda yeniden canlanmak üzere bir manevi mağarada uykuya dalabilir.
İnsandaki sevgi potansiyelini, sevginin kendisi ya da bir tezahürü ile karıştırmamak gerekir. Hiç kuşkusuz; her canlı, sevgi potansiyeli ile doğar, yaşar ve ölür. Ama bu potansiyelin kendini bir tezahür biçiminde ortaya koyması, onun içsel varlığından başka bir şeydir.
İnsandaki sevgi potansiyeli, bir yanıyla Anka kuşunun sonsuz ömrüne benzetilebilir. Anka kuşu, yere bereket bahşeder. Yerin ve göğün birliğini sağlar. Her uçuşa kalktığında bilgi ağacının yapraklarını titretir ve bereket için tohumların toprağa dökülmesini sağlar. Sevgi de öyle değil mi?
Anka kuşu öleceği zaman bir ateş olup kendini yakar ve küllerin arasından yeniden doğar. Belki ondan sevgi adına öğrenmemiz gereken budur. Ateş olup bencil ve bireyci nefsimizi yakmak ve sevgiye yeniden doğmak… Bunu başardığımızda sevgiyi de Anka kuşu gibi sonsuz ömre ulaştırmamız mümkün olabilir.