
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Sıra siyaset içindeki unsurlara bir türlü gelmeyince...
Darbe girişimi sonrasında Fetö örgütüne yönelik büyük ve etkin bir mücadele başlatıldı.
Başlatılan mücadelenin kurumlar içinde ve sivil toplum örgütleri çerçevesinde olup, siyaset içinde olmaması herkesin malumu.
Bu durum, "Siyaset bu terör örgütü yapılanması konusunda temiz mi?" sorusunu sorduruyor.
Hemen herkes de söz konusu terör örgütlenmesinin en az kurumlar kadar siyasetin içinde de örgütlü olduğunu biliyor.
Dolayısıyla...
Siyaset içinde herhangi bir ayıklanmanın bu güne kadar olmayışı eleştiri konusu dahi oluyor.
Aslına bakılacak olunursa, Fetö terör örgütlenmesinin kamuyu ele geçirmesinde, aynı unsurun siyaset içindeki aktörlerinin büyük payı ve desteği var.
Bu bilinen bir gerçek.
Ancak...
Kamu kurumlarında süren mücadelenin siyaset içinde var olan unsurlarına bir türlü sıranın gelmemiş olması da, insanların kafalarını karıştıran ve mücadeleyi de sorgulatan bir durum.
Dolayısıyla...
Söz konusu terör örgütü ile mücadele, kamu kurumlarıyla birlikte siyaset içinde de aynı anda başlamalıydı.
Bu örgütün içinde yer aldığı bilinen ve halen çoğunluğu iktidar partisi içinde bulunan yönetici ve seçilmiş konumundaki kişiler, tıpkı kamuda tespit edilen unsurlar gibi işlem görmeliydi.
Belki de...
İktidar partisi, kendi içindeki Fetö terör örgütü ile ilişkisi bulunan bu yönetici ve seçilmişleri ayıklayabilme adına işe tüm yönetimlerini sıfırlamak suretiyle başlamalıydı.
Her ilde güvendiği mevcut veya yeni atayacağı bir il başkanı görevlendirmesiyle yeni yönetimler oluşturma girişiminde bulunup, böylelikle yönetimlerde hala görevini sürdüren Fetö ile bağlantılı isimleri dışarıda bırakma yöntemine başvurmalıydı.
Böylelikle...
-"Bakın biz bu terör örgütüyle mücadelede son derece ciddiyiz. Bu terör örgütü ile ilişkisi olan insanları kendi partimiz içinden de temizliyoruz" mesajı da verilmiş olunurdu.
Bunun yapılması için hala geç değil.
Adı geçen terör örgütle mücadelede sıra siyaset içindeki unsurlara da mutlaka gelecektir.
Ancak...
Siyaset içindeki unsurların ayıklanmasının biran önce olması, en azından insanların kafalarında oluşabilecek soruları ortadan kaldıracaktır.
Bizden söylemesi...
.....
Dervişin hırkasını çıkartmak lazımdı...
Bu tür hikâyeler yazmak pek adetimiz değildir ama aşağıda okuyacağınız bir anlamda bu yaşadığımız günleri de az çok tarif ettiği için hoşumuza gitti.
Bir gün yaralı bir kuş Hz Süleyman'a gelerek kanadının bir derviş tarafından kırıldığını söyler.
Hz Süleyman Derviş'i hemen huzuruna çağırır ve ona sorar:
-Bu kuş senden şikâyetçi. Neden kırdın kanadını?
-Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?
Kuş kendini savunur.
Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah'tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın diye emreder.
Kuş o anda;
Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın diyerek öne atılır.
Neden diye sorar Hz. Süleyman
Kuş sebebini şöyle açıklar;
Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar... Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın... Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın
.....
Kafaların arkasında hala siyaset var...
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaşananlarla ilgili bir anlamda özeleştiri yapıyor.
- "Bundan 10 yıl önce bana böyle bir şey olacağını söyleseler asla inanmazdım" diyor.
- "Bundan 3 yıl önce bu oluşum böyle bir işe kalkışacağı söylense kesinlikle ihtimal vermezdim" diyor.
- "Kandırıldık. İhmalimiz var. Allah bizi affetsin" diyor.
-Aynı Cumhurbaşkanı, yaşanılan 15 Temmuz gecesi ile ilgili kararlı duruşları nedeniyle MHP ve CHP liderlerine teşekkür ediyor.
-İstanbul Taksim'de Demokrasi mitingi düzenlediği için CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu tebrik ediyor.
-AK Parti genel merkez binasına koskoca bir Atatürk posteri asılıyor.
-Cumhurbaşkanı Erdoğan başta Kılıçdaroğlu olmak üzere açmış olduğu tüm davaları geri çekiyor.
-İlk kez ağzından "Mustafa Kemal Atatürk" sözü ve ilkeleri çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle bir davranış sergileyip, böylesine bir söylem içindeyken, Eskişehir de dahil olmak üzere bazı AK Partililerin anlamsız bir ego içinde siyaset yapmayı bırakmaması gerçekten çok anlamsız geliyor.
Hala, CHP ve MHP başta olmak üzere kendinden olmayanları neredeyse paralel örgütten daha fazla eleştirme çabası içinde olmaları çok manidar oluyor.
Ve hala demokrasi mücadelesinin verildiği şu günlerde bazı Ak Partililerin hala siyaset düşünüp rol kapma yarışı içinde olmaları çok enteresan bir durum yaratıyor.
Sonuç olarak:
Bazı AK Partililer, maalesef Erdoğan gibi geri vitesi olmayan bir kişilik sahibi insanın göstermiş olduğu davranış ve söylem tarzının onda birini dahi göstermiyor.
Çünkü...
Kafalarının arkasında hala siyaset hala siyasette rol kapma amacı var...
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Kuyumcuya giren kadın ; 'Şu nikah yüzüğümü kesip bana bir çift küpe yapar mısınız...?' diye sormuş.
Kuyumcu yüzüğü eline alıp bakmış.
Yüzüğün üstünde 'Seni seviyorum' yazıyormuş.
Kuyumcu 'Hanımefendi neden bu yüzüğü kestirmek
... istiyorsunuz? Belli ki bir hatırası var' diye sormuş.
Kadın 'Bu benim nikah yüzüğüm. Kocamdan ayrıldım. Şimdi küpe istiyorum.
'Seni' kelimesi küpenin bir tanesinde 'seviyorum' kelimesi de diğerinde olsun.'
Kuyumcu yine sormuş 'Neden acaba?'
Kadının verdiği cevap :
'İleride böyle cümlelerin bir kulağımdan girip diğerinden çıkacağını göstermek için...!