
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
SİYASET KAN KAYBEDİYOR
Adıyaman'da, yerel yayın yapan Mercan TV'de, Adıyaman AK Partili Mehmet Metiner, dayısının oğlunun Sincik ilçesine Milli Eğitim Müdürü olarak atanmasının sorulması üzerine, atamayı valiliğin yaptığını söyledi ve Akrabaların korunup kollanmasının dinin bir emri olduğunu belirttikten sonra, biz inançlı insanlarız değil mi? Cuma namazına gittiğimizde her hafta hutbede ne okunur? Akrabalarını koru kolla der." dedi.
Sunucunun, tepki göstermesinden sonra Mehmet Metiner "Vallahi sen Allah'ın ayetine bile karşı geliyorsan, ben sana ne diyeyim "diyerek tepki göstermiş.
Aslında bu tür gelişmeleri, yadırgamamak lazımdır. Türkiye' de bazı politikacılar, en kutsal değerleri bile, siyasi çıkarlarına alet ederler. Oysa siyaset, sorun çözme sanatıdır. Ancak Türkiye için, aynı şeyleri düşünmek ve söylemek biraz zor. Çünkü Türkiye'de, siyaset ve siyasetçi, Türkiye'nin gelişmesinin ve sorunlarının çözümünün önünde, ciddi bir engel olduğu gibi, sorun yaratan taraftır.
Çok partili dönemde, bazı politikacılar, milletten çok, yandaşlarına, akraba, dost ve dava arkadaşlarına veya mensup olduğu cemaatlere hizmet etti. Kamu kurum/kuruluşlarının, imkân ve olanaklarını da yakınlarının ve dava arkadaşlarının hizmetine sundu. Ya da haksız ve yanlış politikalarla, devletin imkâna ve olanaklarını çar-çur ettiler.
Özellikle de her iktidar değişikliğinde, bürokrat atamalarında etkili oldular. Devlet makamlarına kariyer sahibi insanları değil de, kendi davalarına hizmet eden veya edecek kişi/kişileri atadılar. Dürüst, çalışkan, başarılı, girişimci ve yatırımcı, gibi kriterlere sahip insanları da hep görevden alarak, adeta cezalandırıldı. Bürokrat atamalarında politik ve elit güçler etkili oldu.
Çok partili dönemde, her iktidar, üretimden çok dış ve iç borçlanmayı tercih etti. Bütçe, dış ticaret ve cari açıklar sürekli arttı. Siyasi çıkarları için, gereksiz yatırımlar yapıldı. Sonuçta da hepsi atıl kaldı. Devletin milyonlarca lirası da çar-çur edildi.
Her gelen iktidar, eğitim sistemini değiştirdi. Konsolide bütçede eğitime ayrılan pay sürekli azaldı. Öğretmen okulları kapatıldı. Her meslekten, öğretmen ataması yapıldı. .Öğretmenlere, sosyal kültürel, ekonomik ve özlük hakları üzerinde, pek çok vaat yapıldı ama hiçbiri de gerçekleşmedi. Hatta siyaset ve ideoloji okullara kadar girdi. Sonuçta da eğitim sistemi ve uygulanan programlar, yaz-boz tahtasına dönüştü.
Politikacılar, seçimler öncesi kırsal kesime de, pek çok vaatte bulundu ama hiçbiri gerçekleşmedi. Tarım, her geçen gün kan kaybetti. Köylünün ürününe, Ankara'dan taban fiyatı verildi. Maalesef, Politikacılar, siyasi çıkarı için, maliyet ve fiyat ilişkisini hiç dikkate almaksızın, köylünün ürettiği ürünün fiyatını, sürekli baskı altında tuttu. Son yıllarda bazı ürünlere konan kotalar ise, kötü gidişin tuzu biberi oldu.
Ülkede yasalar ve yönetmelikler varken, icraata, uygulamalara ve yatırımlara "POLİTİK" ve "ELİT" güçler hakim oldu. Milletvekilleri görevlerini, yasama organında icra etmesi gerekirken, devletle ilgili her türlü icraat, uygulama ve hizmetin, içinde veya müdahalede bulundular. Devlette çalışan personelin, her türlü icraatının önünde engel teşkil ettiler. Dava arkadaşları ve yakınlarının kanunsuz işlerini yapmaları için, bürokratları zorlandılar, yapmayanları ise ya görevden aldılar ya da sürgün ettiler.
Velhasıl yıllardır, Türkiye'de politikacı, mevcut düzeni bozduğu gibi, sorunların çözümünde ve gelişmelerin önünde de engel teşkil etti. Sonuçta da, devlet, siyaset, partiler ve demokrasi kan, itibar ve güven kaybetti.
Eskişehir'de de tablo aynı oldu. Siyasi parti il teşkilatları, kentin sorunları ile ilgilenmediği gibi, genel merkezler gibi çalıştı. Eskişehir'i, temsil eden milletvekilleri ise kendi aralarında takım ruhu yaratamadılar. Hatta aynı partinin milletvekilleri olmalarına rağmen, birlikte hareket etmediler. Daha da kötüsü, bir dönem boyu kırgın olanlar bile oldu.
2015 genel seçimleri, siyasi platformdaki bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmak için ciddi bir fırsattır. Seçmen, partilerin tüzük, program, en önemlisi de göstermiş olduğu adayları, çok iyi değerlendirmeli, ülkemizi ve Eskişehir' i hakkıyla temsil edebilecek, adayları tercih etmelidir.
Öte yandan Eskişehir'deki partilerin il teşkilatları, ön seçimle adayları kendileri belirlemelidir. Çünkü bugüne kadar, "LİDER" ve" ELİT GÜÇLERİN" seçtiği milletvekillerinin, icraatları ortadadır.
Genel seçimlerde, seçilecek adaylar, Eskişehirli olmalıdır. Adayları, ne liderler ne de elit güçler seçmelidir. Eskişehir'deki tüm partilerde, ön seçim olmalı, adayları da delegeler, hatta mümkünse halk seçmelidir. Her türlü olumsuz gelişme karşısında, partili, partisiz, tüm insanlarımız, akılı, mantıklı ve sağduyulu davranarak, genel seçimlerinde, tercihlerini parti gözetmeden ülkeye ve Eskişehir' e, hizmet verebilecek, nitelikli insanları, Türkiye Büyük Millet Meçlisi' ne, göndermelidir.