
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Siyasetçi, nehri olmayan bir yere köprü sözü bile verir...
-"Politikacılar, Nehri olmayan bir yere bile köprü kurma sözü verirler"
-"Hata yapmak insanlara özgüdür. Bunu başkalarına yüklemek ise Politikadır.
-"İyi bir partili, başkasının doğum gününü hiç unutmayıp, kaç yaşında olduğunu ise hiç hatırlamayandır"
-"Politikacı, hakkında hiçbir şey bilmediği toplantıya katılmakta hiç mahsur görmeyen kişidir"
-Politikacı için tehlike, insanların hatırlayabileceği şeyler söylemektir"
Gördüğünüz gibi siyaset ve siyasetçi ile ilgili pek çok söylenmiş olumsuz söz var.
Belki, siyasetin yapılış şekli ve bu güne kadar görülen siyasetçilerin büyük çoğunluğu bu sözleri hak ediyor.
Ama yine de şöyle bir gerçek var...
-"Siyaset, insana hizmet edebilmenin en demokratik aracıdır"
Her defasında tekrarlıyoruz...
Siyaset, demokrasinin en önemli unsurlarından biri.
Dolayısıyla...
Demokrasi içinde kötü olması mümkün değil.
Zaten...
Kötü olan siyaset de değil...
Siyaseti kötü yapan ve yukarıda sıraladığımız sözlerin çıkmasına yol açan unsur, siyasetçinin kötü olmasından kaynaklanıyor.
O yüzden...
Siyasetçi iyi olacak ki, demokrasinin en önemli unsuru olan siyaset kurumu da onunla birlikte iyi bir konuma gelebilsin.
Önümüzde bir seçim var.
Bu yüzden, iki ay boyunca pek çok siyasetçi göreceğiz cadde ve sokaklarda.
Hemen hepsinin çeşitli vaatleri olacak.
Bazılarını son derece mantıklı bulacağız, bazılarını da afakî.
Bazıları, yukarıda söylenmiş sözleri çağrıştıracak bizlere, bazıları ise "Gerçekten hizmet etmek istiyor" duygusu uyandıracak.
Sonuç olarak...
Önümüzdeki süreçte siyasetçilerin yürüteceği seçim çalışması bize, ya yukarıda ki sözlerin benzerini anımsatacak.
Ya da...
Siyasetin iyi siyasetçilerle kötü olamayacağını...
--------------------------------
Güvenlik önlemi...
Gezi olayları patlak vermiş.
Protesto yürüyüşleri başlamış.
Kalabalık yürüyor Yunus Emre Caddesi üzerinde.
Güvenlik önlemi alması gerekenler, esnafla bir olmuş.
Güvenliği sağlama yerine, protestoculara pusu kurmuşlar.
"Nasıl olsa bu sokağa birileri düşer" diye tutmuşlar köşe başını.
Güya, güvenliği sağlayacaklar.
Nitekim, öngörüleri sağlam.
Şiddetten kaçan sokağa giriyor can havliyle.
Ama...
Sokağın içinde, ellerinde sopalarla bekleyen güvenlik sağlayıcıları var.
Bir de, güvenlik sağlayıcılarına destek kıtalığını üstlenen esnaflar.
Gelene geçene "Yer misin yemez misin".
Tabii her şey güvenlik adına...
İşte o sokağa girenlerden biri Ali İsmail Korkmaz.
Hani şu güvenliği sağlayan insanların öldüresiye dövdüğü..
Hani şu 38 gün komada kalan 19 yaşında ki ve hayatının baharındaki çocuk.
Hani şu, son nefesini verdiği Eskişehir'de tüm Türkiye'yi yasa boğan delikanlı.
Güvenliği sağlayanların, yere düşmesine rağmen üzerinde tepinmekten en küçük bir vicdan azabı duymadıkları o pırıl pırıl genç.
Sonrasını biliyorsunuz zaten...
Olayın güvenlik görüntüleri kayboluyor.
Birileri, güvenlik kamerasında ki görüntülerin bir bölümünü siliyor.
Jandarma, güvenlik görüntülerinin, güvenlik görevlileri tarafından silindiğini ortaya çıkartıyor.
Görüntüler, kriminal laboratuarlarında yeniden elde ediliyor.
Olaya, güvenlik görevlilerinin de karıştığı ortaya çıkıyor.
Aralarında güvenlik görevlilerinin de bulunduğu sanıklar yakalanıyor.
Sanıklar tutuklanıyor.
Tam mahkeme aşamasına geliniyor ki....
Dava, güvenlik açısından Kayseri'ye alınıyor.
Kayseri'deki dava, geniş bir güvenlik önlemi altında başlıyor.
Olayın sanıkları olan güvenlik personeli ilk ifadelerini veriyor.
Yazıda, koyu yazılan "güvenlik" kelimesinin ne çok yer aldığını siz de fark etmişsinizdir mutlaka...
Bu kadar "güvenlik" kelimesinin geçtiği bir süreçte, bir tek Ali İsmail Korkmaz'ın güvenliği sağlanamamış iyi mi?
Keşke...
Gezi olayları protestoları ve davanın güvenliği yerine, Ali İsmail Korkmaz'ın güvenliği sağlanmış olsaydı...
---------------------------
Karar alıcıları cesaretlendirmek lazım...
Salih Koca'nın bir önerisi var...
-"Büyükşehir Belediyesinin arkasında ki kamu binalarının yıkılması ve özel mülkiyet sahiplerinin de mağdur edilmeyecek şekilde yıkılarak, bu alanın Hamamyolu'na kadar, altı Otopark olmak üzere Meydan haline getirilmesi çok da iyi olur" diyor.
Dün Hakkı Kutlu'da köşesinde güzel değerlendirmiş olayı.
Aklın yolu bir.
Dün Avukat Ahmet Vural aradı.
Bu fikir çok hoşuna gitmiş.
-"Aslına bakarsanız Belediye binasının hemen arkasında benim de yazıhanem var. Bu proje uygulandığında belki de en çok zarara ben uğrayacağım" diye başladı konuşmaya.
Ardından da...
-"Ama Eskişehir için feda edilecekse etmeye de hazırım" dedi.
Ahmet Vural "Salih Koca'yı tanımam. Karşı karşıya oturup konuşmuşluğum da yoktur. Ancak, söylediği fikir çok hoşuma gitti. Bazen, özellikle bu bölge söz konusu olduğunda yapmak yerine yıkmak ve yerine başka yapı kondurmamak şehir için daha faydalı olur" diye konuştu.
Böylesine bir fırsatın bir daha ele geçmeyebileceğini söylüyor Ahmet Vural...
Eskişehir'deki karar alıcıların bu önerilen projeyi gerçekleştirmesi için cesaretlendirilmesi gerektiğine inanıyor.
Son söz olarak da şunları söylüyor:
-"Düşünsenize? Büyükşehir belediyesinin arkasından başlayıp Hamamyolu'na kadar küçük de olsa bir meydan olsa, altı da tamamen Otopark olarak kullanılsa ne harika olur değil mi?"
----------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Sihirbaz, Titaniğin salonlarından birinde her akşam gösteri yapmaktadır, mesleğinin de zirvesindedir. Ancak onun da baş edemediği bir sorunu vardır. Salonun köşesindeki Papağan, tam " Ne Sihirdir Ne Keramet" noktasına gelindiğinde hilelerini tek tek açıklıyormuş.
Kartı gömleğinin yeninden içeri attı! .
Ya da:
O şapkanın içinde tavşan var!! diye haykırıyor, gösterisinin içine ediyormuş o çirkin sesiyle. Sihirbaz fena halde kızıyor, bozuluyor ama kaptanın papağanı olduğundan dolayı da bir şey yapamıyormuş.
Derken Titanik buzdağına çarpıp batınca, sihirbaz gemiden kopan bir kapının üzerine çıkarak kurtulmuş. Ertesi sabah gözlerini açınca ne görsün: Papağan da aynı kapının üzerinde sessizce kendine bakmakta, izlemektedir. Üç gün üç gece o kapının üzerinde öylece bakışmışlar. Ne sihirbaz bir şey söylemiş ne de papağan. Sonunda bu durumu papağan bozmuş:
Tamam, pes, gemiye ne yaptığını anlayamadım!