
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Siyasette bu kural hiç değişmedi...
Kimseye nasihat çekmek haddimize değil ama, siyasetle uğraşan ve hedefinde Aday olmayı şimdiden kafasına koymuş olanlara bazı önerilerimiz olacak.
25 yıla yaklaşan meslek yaşamımızda pek çok seçim gördük, sayısını hatırlamadığımız çoklukta da aday olmak isteyenlerle karşılaştık.
Öncelikle şunu söylemekte yarar var.
Siyasete atılan insanların bazıları, siyasetin Eskişehir'de yapıldığını zanneder.
-"Eskişehir'de güçlü olursam, benim işim olur" diye düşünür.
O yüzden...
Parasını ve zamanını Eskişehir'de harcar kafasına koyduğu hedefe ulaşabilmek için.
Parti delegasyonu ve teşkilat yönetimlerine sahip olmakla aday olduğu koltuğa ulaşacağını zanneder.
Bazıları da, siyasetin Ankara'da yapıldığını bilir.
Karar merci olarak Ankara'daki parti yöneticilerinin etkili olduğunu düşünür.
O nedenle, Eskişehir'de çok vakit kaybetmez.
Delegeymiş, parti yöneticisiymiş boş verir.
İşte geride bıraktığımız 25 yıl bize şunu gösterdi...
Siyasetin Eskişehir'de yapıldığını zannedenlerin neredeyse tamamına yakını, hala aday olmaya çabalıyor.
Çünkü Eskişehir'de hiçbir şey olamadılar.
Hem de...
Delegelerin ve üyelerin tamamına yakınının desteğini almalarına rağmen...
Parti yönetimleri yanında durmasına rağmen, hiçbir yere gelemedi bu sözünü ettiğimiz insanlar.
Halbuki...
İsmi o güne kadar hiç duyulmamış, delege ve üyelerin tanımadığı, parti yönetimlerinin karşı olduğu insanlar, tepeden inip koltuğa oturuverdiler.
Çünkü sözünü ettiğimiz bu insanlar başta da söylediğimiz gibi, siyasetin Ankara'da yapıldığını ve şekillendiğini çok iyi biliyorlardı.
O yüzden de...
Eskişehir'de vakit kaybetme yerine, Ankara'dan işi bitirdiler.
Genel Merkez binasına adeta kamp kurdular.
Genel merkez yöneticilerinin kapısının önüne yattılar adeta.
Neticede hedeflerine de ulaştılar.
O nedenle...
Önümüzde yapılacak olan seçime hazırlanmayı düşünenlere, bu yazdıklarımıza ilave olarak söylemek istediğimiz bir şey var;
Hiç boş yere Eskişehir'de zaman kaybetmesinler...
Öyle delegeymiş, yöneticilermiş, üyeymiş uğraşmasınlar.
Eskişehir'de 600 delegeleri olacağına, Genel merkezde bir Genel Başkan yardımcısı arkadaşları olsun yeter...
Söylediklerimiz inandırıcı gelmiyorsa, bu güne kadar seçilenleri şöyle bir zihninizden geçirin.
Haklı olduğumuz ortaya çıkacaktır...
........
Niye bu
uygulamada ısrar ediliyor?
Daha önce de yazdık.
Odunpazarı Regülatör'de güzel bir park yarattı.
İnsanlar gelip bu parkta piknik yapabiliyor.
Ancak...
Bu park içinde var olan Tuvalet, paralı...
Yani...
Piknik için gittiğinizde sıkışırsanız, bu tuvalete gitmek durumundasınız.
Gittiğinizde de parasını vermek zorundasınız.
Tuvalet, Odunpazarı Spor kulübü adına işletiliyor.
Tuvalet paralı olunca, aileler küçük çocuklarını para verip tuvalete sokmak yerine, en yakın ağacın altına götürüp, hacet gidermesini sağlıyorlar.
Yani...
Bir yanda piknik yapılıyor,. Diğer yanda çocuklar ağaçların altında tuvaletlerini yapıyor.
Hâlbuki...
Söz konusu tuvalet ücretsiz olsa, böyle bir sorun yaşanmayacak.
Belediyenin ve Odunpazarı Spor Kulübünün tuvaletten gelecek paraya ihtiyacı olmadığına göre de...
niye bu uygulamada ısrar ediliyor?
Anlamış değiliz...
..........
Eşek heykelini dikmeye gerek kalmamış...
Yılmaz Büyükerşen'in belki de en çok sinir olduğu hareketlerin başında gelirdi yenilen çekirdeklerin kabuklarının yere atılması.
İlk belediye Başkanlığı döneminde çok sık tanık olmuştuk bu özelliğine.
Çekirdek yerken, bir yandan da kabuklarını yere atanları kadın-erkek demeden azarlardı ayaküstü.
Hatta...
Anadolu Üniversitesine ders vermek için gelen yabancı hocaların, Eskişehirlileri tarif etmek amacıyla hayretler içinde anlattığı;
-"Türkler tohum yiyor" tanımlamasını anlatırdı sık sık.
-"Yere atılan çekirdek kabukları, döşediğimiz yaya yollarının çizgilerine doluyor ve temizliği mümkün olmuyor" diye de yakınırdı.
Bir ara...
Çekirdek kabuklarının yere atılmasının önüne geçilemeyeceğini anlamış olacak ki, çekirdek yiyen ve yediği çekirdeklerin kabuklarını da yere atan bir Eşek heykeli yaptırdı.
-"Çoğu insan belki bana kızıp sövecek ama... Bunu Köprübaşına koyacağım. Çünkü insanlar yedikleri çekirdek kabuklarını hala yere atıyor" demişti.
Aradan yıllar geçti tabii.
O çekirdek yiyen heykel Köprübaşına dikilmedi.
Duyduğumuza göre hala Belediyenin deposunda duruyor.
Önceki gece Kentpark'ta dolaştık.
Kentpark, Ramazan olması nedeniyle ağzına kadar dolmuş vaziyetteydi.
İnsanlar İftar sonrasında belli ki kendilerini bu parka atmışlar.
Çim alanların üzerinde dahi oturacak yer yoktu desek, yalan söylemiş sayılmayız.
İlginçtir...
Çok sayıda çekirdek yiyenleri gördük parkta.
Yine ilginçtir ki...
Çekirdek yiyenlerin hiçbiri kabuklarını yere atmıyor, beraberlerinde ki torbanın içinde biriktiriyordu.
Sevinmedik desek yalan olur bu gördüklerimiz karşısında...
Çekirdek kabuklarının yere atılmasından hareketle, gelinen noktada ki değişim belki birçokları için önemsiz, hatta gereksiz gibi gelebilir.
Biz önemsedik gelinen noktayı.
Hatta buradan hareketle...
-"Bu şehrin insanı bu şehrin değerlerine sahip çıkmaya başlamış" dedik kendi kendimize...
Ve son olarak da...
-"Gerçekten Çekirdek yiyen heykel'e gerek kalmamış" kararına vardık.
.........
Biraz da gülmek lazım
Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş:
-Oğlum Kadeş Savaşını kim yaptı?
Çocuk hemen yanıtlamış:
-Hocam vallahi billahi ben yapmadım.
Hoca sinirinden çıldıracak. O sinirle dışarıya çıkmış koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış:
-Hoca hanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar çıldıracağım...
-Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar hem yaparlar hem de yapmadım derler... Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu Müdür Beyin odasında almış.
-Müdür Bey bu nasıl bir okul ne öğrencisinde hayır var ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum ben yapmadım diyor öğretmene durumu anlatıyorum bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor kafayı yiyeceğim.
Müdür Bey: Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam bunda merak edilecek bir şey yok şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız... Tarih Öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve Müdürden bir hafta izin almış...
Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı:
Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize...