
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Siyasette "kim kimi yiyecek?" dönemi başlıyor
Koalisyon görüşmeleri kilitlendi, erken seçim yapılma ihtimali neredeyse kesin hale geldi.
Erken seçimin kesin hale gelmesiyle birlikte siyaset de anında seçim havasına giriverdi.
Bundan 2 ay önce, yani 30 Haziran tarihi'nde milletvekili seçilenler, mevcut yerlerini koruma telaşına düşerken, 30 Haziran seçimlerinde aday adayı olanlar ve listenin seçilebilecek yerlerinde olmayı başaramayanlar için büyük bir ümit doğdu.
Erken seçimin gündeme gelmesiyle birlikte, 2 aylık milletvekilleri, yapılacak erken seçimde de milletvekili olabilmenin yollarını inceden inceye ararken, diğerleri bu vekilleri yerinden etmenin derdine düştü.
Sonuçta...
Yapılan bir seçimin ardından, başka bir seçim telaşı başladı siyasette.
Birileri için hiç yoktan kâbusa döndü erken seçim...
Başka birileri için ise, hiç hesapta yokken umuda dönüştü.
Kısacası...
Siyasette yeni bir dönem başladı.
Erken seçimin kesinleşmesiyle birlikte bu süreç hiç, olmadığı hızıyla siyaseti sarıp sarmalayacak.
Ve bu süreç zarfında biz kimin kimi yemek istediğine ve yediğine bizzat şahit olacağız.
Zira...
Bu süreç, birilerini meclise taşıma ya da meclis yolunda olanların son anda ayağını kaydırma adına sayısız entrikaya sahne olacak.
Her seçim öncesi olduğu gibi...
....
Ziyaretlerin nedeni?
-Reis eskileri tekrar meclise taşıyacak...
-Eski ANAP ve Milli görüş kökenliler devreye sokuldu. Artık ön planda bu yüzler olacak.
-Muhafazakâr ağabeylerden her gün bir açıklama gelecek.
-Ahde-vefa hasleti işlenecek.
Ve en önemlisi de:
-İl İl partiye emek vermiş ağır toplar ziyaret edilecek. Fikirleri ve destekleri alınacak.
Bunlar, AK Parti içinden haber veren ve verdiği haberlerin de büyük bölümü doğru çıkan sosyal medya fenomeni BAŞKENTÇİ'nin kendi hesabından duyurduğu kararlar...
AK Parti'nin, erken seçime yönelik aldığı bu kararları BAŞKENTÇİ hesabından okuyunca, Eskişehir'de olup biten ve bizim de "Ne oluyor?" dediğimiz birçok olay bir anlamda aydınlanmış oldu.
Böylece:
Bizim bu köşeden yıllarca söylememize rağmen bir türlü hatırlanmayan, hal ve hatırı sorulmayan partinin eski il başkanları, yeni il başkanı tarafından ziyaret edilmeye, gönülleri alınmaya başlandı.
Ne diyelim?
Geç ve güç olsa da, bu da bir şey sonuçta...
......
İKİ FIKRA VE NABİ AVCI...
Camide namaz kılacak adamın yanına gelir başka bir adam. Şöyle bir göz ucuyla bakar ki, gelen adamın üstü başı perişan, saç baş dağınık.
-"Bu da nereden çıktı şimdi" diye düşünürken, bir yandan da gelen adamın nasıl namaz kılacağını takip etmeye başlar.
O perişan vaziyette ki adam başlar namazını kılmaya. Kusursuz da tamamlar namazı.
Namaz sonrası adam, perişan vaziyette ki yanında namaz kılana dönüp;
-"Seni izledim. Çok güzel namaz kıldın. Ne yalan söyleyeyim, ilk geldiğinde senin böyle kusursuz bir namaz kılacağını düşünmemiştim" deyince...
Perişan vaziyette ki adam bizimkine dönüp;
-"Sen bir de beni abdestli namaz kılarken gör" der.
HHH
-Zamanın birinde "Yuha Baba" isimli bir şahıs varmış. Bu şahsa "Yuha baba" denilmesinin nedeni, her ölenin arkasından Yuh çekmesiymiş.
Günün birinde Yuha Baba ölmüş.
Cemaat "Bu her cenazenin arkasından Yuh çekerdi. Biz de ona çekelim" diyerek, hep birlikte başlamışlar Yuh çekmeye.
O sırada tabutun kapağını kaldıran Yuha Baba;
-"Eğer ben de öncekiler gibi gidiyorsam bana da Yuh olsun" demiş ve kapatmış kapağı...
HHH
Bu iki fıkra da Milli Eğitim bakanı Nabi Avcı tarafından anlatılmıştı.
Eskişehir'den ilk aday olduğunda "Nasıl bir siyasetçi olacaksınız?" diye sorulduğunda anlatmıştı iki fıkrayı da peş peşe...
-"Bu fıkralardan yola çıkarak nasıl bir siyasetçi olacağımın sonucunu siz çıkartın" demişti açık açık.
"Beni bir de abdestli görün" fıkrasıyla adeta, "Siz daha hiçbir şey görmediniz. Benimle ilgili sadece duyduklarınız var. Ama ilerleyen süreçte nasıl bir siyasetçi olacağımı görecek ve anlayacaksınız." Der gibiydi Nabi Avcı.
İkinci anlattığı fıkrayla da:
-"Diğer siyasetçiler gibi olacaksam, bana da yuh olsun" diyordu resmen...
Fıkraların anlatılmasının üzerinden 5 yıl geçti.
Ne yalan söyleyelim: ilk anlattığı fıkrada olduğu gibi "abdestli" halini pek gösteremedi.
İkinci fıkrasında verdiği mesaj için ise hakkında yapılacak yorumu, galiba giderken yapacağız...
......
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Erzurum'a bilgisayarın daha yeni yeni gelmeye başladığı zamanla bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis elemanı bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili bilgi verir ve ayrılır. Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon:
-Kardeşim sizin anlattığınız gibi yapirem, fakat program düzgün çalışmiir.
Teknik servis elemanı sorar:
-Nasıl yapıyorsunuz?
- Senin anlattığın gibi.
-Hata ne?
-Yazdığım bilgiler kaydetmeme rağmen saklanmir.'
-İşlem basamaklarını tek tek anlatın.
-Tamam' diyor ve başlıyor anlatmaya..
-Programı açirem. Malın adı bölümüne adını, adedi bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıktan sonra senin anlattığın gibi kayıt bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliir:
"Kaydetmek ister misiniz?"E / H yazısı çıkir.
Ben de diyirem He.