
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Siyasette "Nasıl geldiysen öyle gidersin" sözü var ya...
Siyasette bir söz vardır.
-"Nasıl geldiysen öyle gidersin" derler.
Bu söz aslında "Atama ile gelirsen atama ile gidersin, kongre ile gelirsen, yine kongre ile gidersin" anlamına gelir.
Ancak...
Partilerde son yaşananlar siyasetteki bu sözün doğruluğunu oldukça sarsmıştır.
Zira...
Partilerde atama ile gelenlerin kongre ile gittiği, kongrede seçilerek işbaşına gelenlerin iki satır yazı ile görevden alındığına dair olayları birçok defa yaşadık şu yakın sürekçe.
Örneğin AK parti'de; her ne kadar sonradan kongrede seçilmiş olsa da, atama ile görev başına gelen il başkanı Süleyman Reyhan'ın yine atama ile görevden alınması, öte yandan yine AK Partide kongreyi kazanıp il başkanı olan Osman Yüksel'in istifaya zorlanarak bir anlamda istifa ettirildiğini biliyoruz.
Bu iki olay insanlar üzerinde farklı etki yaratmıştır.
Şöyle ki:
Atama ile gelenin atama ile gitmesi kimseyi fazlasıyla üzmemiştir.
İnsanlar bu durumu "Neticede nasıl geldiyse öyle gitti" diye yorumlamıştır.
Keza...
Seçilerek gelenin seçimle gitmesi de aynı şekilde bir etki bırakmıştır insanlar üzerinde.
Ancak...
Seçilerek gelenin istifaya zorlanması ya da görevden alınması, insanlar üzerinde "büyük bir haksızlık" olarak algılanmıştır.
İşte bu nedenledir ki, insanların büyük bir bölümü ve AK Parti içindeki çoğunluk, Ahmet Davutoğlu'nun gözden çıkartılmasına pek üzülmüyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Davutoğlu'nun maruz kaldığı harekete aleni olarak pek tepki de göstermiyor
Her ne kadar büyük kongrede genel başkan seçilmiş olsa da büyük çoğunluk "O bir Üniversite hocasıyken önce Dışişleri bakanı ardından da Başbakan yapıldı. O yüzden nasıl geldiyse öyle gitti" diye düşünüyor.
En ilginç olanı da, parti içinde dahil insanların büyük bir bölümü, Davutoğlu'nun mağdur edilmişliğinden çok, Davutoğlu'nu sistem dışı bırakan ismin, bu hareketindeki haklılığı ya da haksızlığını tartışıyor.
Daha doğrusu...
Tek adamlığı sorgulanıyor.
Kendi partisinde bile...
.......
Dört ayrı mutluluğu aynı gün yaşadı...
Başak Çatı ve Cephe sistemleri, Eskişehir'in gurur duyduğu firmaların başında gelen ve 47 yıl boyunca bu şehre katma değer ve istihdam sağlayan bir kuruluş.
Kuruluşun yönetim kurulu başkanı Füruz Karık önceki gün aynı güne 4 mutluluğunu birden sığdırdı.
10 Milyon dolarlık yatırım ile son teknolojiye kavuşup, modernize olan fabrikasının açılmışını yaptı.
Aynı gün...
Türkiye genelindeki 150'yi aşan bayi ve tedarikçilerini Eskişehir'de ağırladı.
Yine aynı gün doğum gününü kutladı.
Ve...
Aynı günün akşamında Rixos Otel'de, tüm bayii ve Başak ailesinin katıldığı, sanatçı Mithat Körler ve orkestrasının müthiş sahne performansıyla renk kattığı bir balo gerçekleştirdi.
Üstelik...
Tüm bunlar, geleneğimizde bereket ve bolluğu temsil eden Hıdrellez gününde gerçekleşti.
Bize göre...
Başak Çatı ve Cephe sistemleri firmasının yönetim kurulu başkanı Füruz Karık yaşamının en güzel, en anlamlı ve en mutlu günlerinden birini yaşadı önceki gün...
........
Sınıflara kamera konulsun...
Küçük yaşta kız ve erkek çocuklarına karşı iğrenç taciz olayları var.
Bu iğrenç olayların okullarda olması üstelik bu iğrenç olayları gerçekleştirenlerin bizzat öğretmenleri olması iddiaları işi daha da vahim hale getiriyor.
Eskişehir'in en merkezi yerinde bulunan okullarda yaşandığı iddia edilen ve birçoğu yargıya da taşınan bu iğrenç iddialar özellikle çocukları ilkokulda öğrenim gören velileri bir hayli endişelendirmiş durumda.
Benzeri her taciz iddiasını duyduklarında büyük bir endişe yaşadıklarını söyleyen veliler son günlerde birbiri ardına gazetemizi aramaya başladı.
Eskiden, çocukları okula gönderdiklerinde gözlerinin arkada kalmadığını fakat son günlerde okudukları cinsel taciz iddiaları üzerine büyük bir endişeye kapıldıklarını söyleyen veliler "İnanın her an çocuğumuz bir tacizle karşı karşıya kalacak diye büyük bir korku ve endişe yaşıyoruz" diyorlar.
Bu tür iğrenç olayların ve iddiaların engellenmesi adına da sınıflara kamera konulmasını öneriyorlar.
Bu öneri ne kadar doğrudur? Ne kadar bu tür olayları engeller bilemiyoruz ama...
Ortada böylesine iğrenç tacizler ve taciz iddialarının olduğu gerçeği ile hareket edildiğinde ve ailelerin bu konuda yaşadığı korku ve endişe göz önüne alındığında, öneri sanki değerlendirilmeli mi? Diye de düşünmeden edemiyoruz...
.......
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Yeni öğretim yılına başlayan öğrenciler, haftalık ders programlarına yeni giren mantık dersini görürler. Çok geçmez bu derse yaşlı bir profesörün de gireceğini öğrenirler. Sonuçta merakla bekledikleri ilk mantık dersi başlar. Meraklı öğrencilerden biri söz ister:
- Sayın Profesör, mantık bize ne öğretir? Lütfen her şeyden önce bize bunu anlatır mısınız?
Profesör; kendine, derse, merak ve şüpheyle bakan öğrencilerine:
- Mantık dersinin insan düşüncesine yaptığı etkiyi açıklamak biraz güçtür. Onun için bunu sizlere bir örnekle açıklamak istiyorum. Farz edin ki, maden ocağından iki insan çıkıyor, birisinin üzeri tertemiz, diğerininki ise kömür karası içinde. Bunlardan hangisinin yıkanması gerekir?
Öğrenciler, hiç tereddüt etmez:
- Elbette ki, kirlisi yıkanmalıdır! diye bağırır.
Profesör, gülümseyerek konuşmasını sürdürür:
- İşte evlatlarım, mantık bu soruya yanıt vermeden önce şu soruyu sorar: Nasıl olur da bir maden ocağından çıkan iki kişiden birinin üzeri tertemiz iken diğerinin ki kirli olabiliyor?