4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

SİYASİ PARTİLER VE DEMOKRASİ

Siyasi partilerin, toplumla bütünleşmesi ve geniş tabanlı bir katılımın sağlanması için, demokratik ölçütlere göre, teşkilatlanması ve faaliyetlerini demokratik ölçütlere göre yürütmesi gerekir. Ancak ülkemizde, arzu edilen boyutta, parti içi demokrasi yok denecek kadar azdır. Ülkemizdeki partilere, yıllardır. "TEK ADAM" felsefesi hâkim oldu.
Parti içi iktidarı, elinde tutmak isteyen liderler ve parti yönetimleri, partiyi "disipline etme" aracı olarak aday belirleme, kozunu kullanmaktadır. Hedefleri olan siyasetçiler de, kaderlerinin, parti yönetimlerinin elinde olduğunun farkında olarak, daha ihtiyatlı hareket etmektedirler. Bu gelişmeler, parti içi demokrasinin, önünde en büyük engeldir.
Siyasi partilerin, toplumla bütünleşmesi ve geniş tabanlı bir katılımın, sağlanması için, siyasi partilerin demokratik ölçütlere göre teşkilatlanması ve faaliyetlerini demokratik ölçütlere göre yürütmesi, dolayısıyla demokratik bir içyapıya sahip olmaları, hem ülke, hem de partiler açısından yaralı olacağından Yeni Anayasa çalışmalarında, parti içi demokrasi ele alınmalıdır
Bu gün ülkemizde, partilerin aday belirleme yöntemleri antidemokratiktir. Nitekim Büyük Önder Atatürk," Halkı, hükümetin veya partilerin dayattığı kişi/kişileri, seçmek zorunda ve durumunda bırakmak, tamamen antidemokratiktir. " demiştir.
Her seçimde, gerek adaylar, gerekse partilerin tabanında, ciddi sıkıntılar yaşandı. Yıllardır, siyasi partilerin, kendi iç bünyesinde, parti içi demokrasi olmaması, sürekli sorun yarattı. Çünkü siyasi partiler, demokrasiyle beraber vardır. Demokrasinin de ürünüdürler, demokrasinin olmadığı yerde, çoğulcu siyasi parti sisteminden, siyasi parti rekabetinden, bahsetmek mümkün değildir.
Oysa parti içi demokrasi, partilerin icraatına hâkim olsa, sıkıntılar yaşanmayacağı gibi, huzur, birlik ve beraberli yanında, hakkaniyet ve eşitlik kavramları da kendiliğinde oluşacak, patiler de, her geçen gün, daha da güçlenecektir.
Elbette siyasi partiler, aday belirleme yöntemlerini kendi tüzükleriyle, diledikleri gibi yapma ve aday tespit etme imkânına da sahiptirler. Ayrıca bir siyasi parti, hür ve serbest bir demokratik düzende, kendi aday belirleme yöntemlerini, kendi organları marifetiyle, kendi tüzüğü aracılığıyla dilediği gibi belirler. Ancak partiler, kendi varlıklarını da borçlu oldukları demokratik kuralları, göz ardı etmemeleri gerekir.
Siyasi partiler, adayları belirlemede, demokratik usul ve kaidelere açık olmak ve uygulamada sürekli ve kalıcı kılmak zorundadır. Şayet siyasi partiler, hakikaten vatandaşın seçme, seçilme hakkını yönlendiren ve onu şekillendiren, en önemli kuruluşlar ise, aday belirleme usullerini de mutlaka demokratik kurallar içinde gerçekleştirmek mecburiyetindedir.
Şu bir gerçek ki, her seçimde, adayları belirleme de, "LİDER" ve "ELİT GÜÇLER" etkili oldu. Delegelerin, özellikle de halkın, ne istediği hiç düşünülmedi. Sonuçta da hem genç demokrasimiz, hem de partiler zarar etti.
Oysa siyasi partilere, " PARTİ İÇİ DEMOKRASİ" hakim olsa idi. Ne partilerin genel merkezleri, ne de taşra teşkilatlarında sıkıntı yaşacak. Ayrıca halk ve parti teşkilatı, özellikle de adaylar, çıkan tabloya razı olacak, partilerde huzursuzluklar yaşanmadığı gibi, partilerde alınan her karar ve uygulamada, parti içinde ve kamuoyunda kabul görecektir.
Partiler büyümek, iktidar olmak ve bugün bünyelerindeki sıkıntıları aşmak istiyorlarsa, mutlaka parti içi demokrasiyi, hayata geçirmek zorundadır. Aksi halde parti içinde sıkıntılar, daha da artar ve varlıkları da kalıcı olamaz.
Öte yandan parti içi demokrasi olmadığı için, iyi eğitilmiş insanlar, ülkeye siyasetçi olarak hizmet etme, fırsatı ve imkânı bulamıyorlar. Maalesef siyasi partilerdeki, demokrasi yoksunluğu ve çeşitli senaryoların bolluğu nedeniyle, ülkeye ve partilere, hizmet edebilecek hatta lider olabilecek, genç ve eğitimli insanlar, siyasetten uzak durmaktadır.
Ayrıca Türk insanı yıllardır. bu tablodan ve özellikle de siyasetteki, aynı yüzlerden, kurtulmak istiyor. Nitekim bir üniversiteli gencimiz, Rahmetli Demirel'e, " Dedem seni dinledi; babam seni dinledi; ben sizi, dinlemek istemiyorum." diyerek tepki göstermişti..
Hülasa partilerdeki antidemokratik ortam, Türkiye'nin geleceğini, tehlikeye atan en önemli sorun haline geldi. Maalesef, liderler, yeni umudun doğmasına, ülkeye umut aşılayacak, yeni insanların, ortaya çıkmasına, izin vermedikleri gibi, lider olabilecek insanları da ya pasifice ediyorlar, ya da partiden, ihraç ediyorlar.
Oysa demokrasi, insanlığın, kültürel ve tarihsel birikiminin, ürünüdür.. Ayrıca çağdaş ve çoğulcu demokrasi, bir denge ve uzlaşma rejimidir. O nedenle de TBMM'nin, "Türkiye, hem uluslararası, hukuk normlarına ve demokrasinin, en yüksek standartlarına kavuşacak tedbirleri almalı ve bunu, aziz milletimizin layık olduğu hak ve özgürlükleri düşünerek yapmalıdır.." kararı, yasal düzenlemelerle, her alanda hayata geçirilmelidir. Çünkü
Dünyada toplumlar, çoğulcu, özgürlükçü demokrasilerin, tarihsel gelişim süreci içinde, hukukun üstünlüğü ilkesinden, yola çıkarak, hukuk devletine ulaşmışlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi