
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Soruyoruz? Fena mı olurdu?
Eskişehirspor'un her yapılan kongresinde yaşanan bir utanç var...
"Üye sayısı"
800 bin kişinin yaşadığı bu şehirde Eskişehirspor kongresi 600-700 üyeyle yapılıyor.
Çünkü...
Tüzük, yeni üye yapılmasını sınırlıyor.
Halbuki Tüzük dediğiniz, yukarıdan inme semavi kitaplar değil.
Oturup bir kongrede koyacağınız bir gündem maddesine bağlı her şey.
Spordan ve futboldan çok anladığımız söylenemez.
Ancak...
Koskoca bir şehrin takımının da yönetim anlamında ki kaderinin 600-700 kişinin inisiyatifine bırakılması, yönetimin 300-400 oyla göreve gelmesi hiç de adaletli ve hakkaniyetli bir iş olmasa gerek.
Yapılır mı yapılmaz mı bilemiyoruz?
Ama gönlümüzden geçen şu:
-Nüfus kâğıdında doğum yeri "Eskişehir" yazan herkese kulüp üyeliği açılmış olsa.
-Kulüp üyeliği, internet üzerinden, belli bir zaman aralığında ve aidatların peşin yatırılması şartıyla yapılmış olsa.
-Binlerce kulüp üyesiyle birlikte Eskişehirspor kongreleri stadyumda yapılabilse.
-Binlerce kişinin peşin yatıracağı aidatlarla borcun hiç olmazsa bir kısmı ortadan kaldırılmış olsa.
-Kulübü yönetmek isteyen başkan adayları, üç sayfalık bir üye listesi üzerindeki isimlerle pazarlık yapma yerine, kamuoyuna yaptıkları ve yapacaklarına ilişkin projelerle ortaya çıksa.
-Bu takımı yıllardır içerde ve dışarıda yalnız bırakmayan binlerce taraftar Eskişehirspor'un üye kimlik kartını cebine koyma gururunu yaşasa...
-Şehir dışında yaşayan Eskişehirlilerin de üye olarak hiç olmazsa kongreler nedeniyle bu şehre zaman zaman gelip gitmeleri sağlansa.
-Böyle bir uygulama ile Eskişehirspor Türkiye'de bir ilki gerçekleştirmiş olsa.
Soruyoruz?
Fena mı olur?
Fena olmazdı şüphesiz.
En azından...
-Kulüp, son 10 yıldır olduğu gibi iki kişi arasında pinpon topu gibi gidip gelmezdi.
-Taraftar işin içine bu denli girmek zorunda kalmazdı.
-Önceki gün olduğu gibi Eskişehirspor kendine yakışmayan bir kongre yapmak durumunda kalmazdı.
.........
Siyasetin vatandaşa verdiği ceza
Köylünün biri, sürekli tarlasına zarar veren ve tarlayı perişan edenin ne olduğu anlamak için, bir plan yapar. Bir kuytu köşeye çekilir ve gece gündüz beklemeye karar verir. Akşam karanlığı yeni çökmüştür ki; bir hışırtı duyar ve dikkat kesilir. Bir de bakar ki kocaman bir ayı. Tarladaki ekinden koparıyor, kokluyor beğenmediklerini atıyor, beğendiklerini karnını doyuruncaya kadar yiyor. Köylü çok şaşırıyor ve emin olmak için, bir akşam daha bekliyor. Ertesi akşam yine aynı ayı, aynı şekilde geliyor ve ekinleri koparmaya başlıyor. Köylü dayanamıyor, tüfeğini doğrulttuğu gibi ayı orada vurup öldürüyor. Olay resmi makamlara intikal ediyor... Hakim duruşmada soruyor:
- Evladım! Sen av yasağı olduğunu bilmiyor musun? Bu hayvanlar koruma altında. Nasıl bu hayvanı öldürürsün? Yasalara göre; tutuklanman ve 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılman gerekiyor.
Köylü çok şaşırıp, hakime soruyor:
- Nasıl olur hakim bey bu hayvan benim bütün tarlamı mahvetti. Hatta bana da saldırdı. Ben de onu öldürdüm!
Hakim:
- Vallahi evladım! Bu kanunu ben yazmadım. Bunu meclistekilere soracaksın ben sadece uyguluyorum.
Köylü bir kez daha şaşırır ve şöyle der:
- Bu ayının da mecliste adamı varsa pes doğrusu!
Sonuç; Oylarımızla seçip meclise gönderdiğimiz vekiller sürekli yasalar çıkartıyor çıkartmasına da, bu yasaların onlara oy verenleri ne denli koruduğu şüpheli...
xxx
Diktatör bir akşam bar içeri girer. Tezgâhtara yaklaşır. Hafif içkili bir adamın yanına çöker. Oradan buradan konuşurlarken sorar:
- Böyle her gün içmek için ne kadar kazanıyorsun?
Sarhoş:
- Günde 2 bin lira.
- Peki kemerleri biraz sıkalım diye ücretleri azaltıp, koşulları ağırlaştırsak, ne kadar kazanırsın?
Sarhoş:
- 4 bin lira.
- Peki biraz daha sıkarsak kemerleri?
- O zaman 5 bin liraya para demem.
Diktatör:
- Bu ne biçim iş. Köküne kadar sıkarsak?
- O zaman muhakkak 10 bin lira kazanırım!
Diktatör iyice şaşırıyor, adamın ne iş yaptığını da çok merak ediyor.
- Şeytan mısın, nesin? Ne iş yapıyorsun?
- Mezarcıyım!...
Sonuç: Ülkeyi ekonomik dar boğazdan kurtarma adına yönetenlerin çok sık başvurduğu politikalar, daima birilerini daha çok zengin eder...
Xxx
Adamın biri yolda giderken, birden ayağı kayıp düşmüş. Arkasından gelen adam, kalkmasına yardım etmiş. Düşen adam teşekkür ettikten sonra:
- Sizin bu iyiliğinize nasıl karşılık verebilirim? demiş.
Vallahi ben şimdiki iktidar partisinin bir üyesiyim. İlk seçimlerde bizim partiye oy verirseniz, ödeşmiş oluruz...
Adam ters ters bakmış karşısındakine:
- Beyefendi... Beyefendi... demiş.
Ben düşünce k...çımı yere vurdum, kafamı değil!...
Sonuç: Siz ne yaparsanız yapın, insanların kafasında oluşan partiye oy vermesini engelleyemezsiniz. Fransız politikacı boşuna "Ben çok konuşmalar dinledim. Hepsi beni çok etkiledi. Ancak, hiçbiri vereceğim oy ile ilgili kanaatimi değiştiremedi" dememiş.
.......
Kat artırımı dedikleri...
Eskişehir'de yıllardır konuşulan bir mevzu kat artırımı meselesi.
Hemen her mahalle kat artırımı istiyor.
Mahallede kat sınırlaması 2 ise 4 kat isteniyor.
4 Kat sınırlaması olan mahalleler 6 kat izni verilmesini istiyor.
Böylece, mülklerinin iki kat daha fazla değer kazanacağını düşünüyorlar.
Belki haklılık payları vardır ama, kat artırımı uygulaması öyle karar verilir verilmez mevcut bina değerinin ikiye-üçe katlanması şeklinde olmuyor.
Vatandaş, 4 kat izni verilmesiyle birlikte, 2 katlı binasının üzerine iki kat daha çıkacağını düşünüyor.
Halbuki böyle bir şey yok.
Kat artırımı gelse bile, mevcut binaların yıkılması ve yeni kat iznine göre baştan yapılması gerekiyor.
O yüzden...
Kamuoyunda kat artırımı ile ilgili yanlış bir algı var.
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Kedi; Tanrı'dan, bir günlüğüne sahibinin yerine geçmek ister. Tanrı, kedinin isteğini kabul eder.Sabah uyandığında kendini evin erkeği olarak yatakta bulur ve günü insan olarak yaşamaya başlar. Akşam olduğunda Tanrı, kediyi çağırır, sorar:
- Ee..günün nasıl geçti? İnsan olmak hoşuna gitti mi?
Kedi yüzünü buruşturup başlar anlatmaya:
- Sabah tam kalktığımda yalanmak yerine aynanın karşısında bıçakla hiç gereği yokken elimi yüzümü kestim. Yetmiyor gibi otobüste yer olmadığı için yarım saat ayakta kaldım. Oysa kedi olsaydım bir yerlere sığışabilirdim. Sonra işyerinde patronum beni azarladı. Ama hiçbir şey yapamadım. Kedi olsaydım tırmığım ile haddini bildirirdim. Öğle yemeğinde ise haşlanmış sebze vardı. Tuvalete girmek için dakikalarca bekledim. Hâlbuki bir köşede işimi hemen halledebilirdim..
Tanrı şaşırır:
- Peki hiç beğendiğin bir şey olmadı mı?
Kedi, kötü kötü gülmeye başlar:
- Olmaz mı?! Komşunun köpeğini arabaya attığım gibi kentin öteki ucuna götürdüm, okkalı bir tekmeden sonra orada bıraktım lavuğu!