
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
SOSYAL DEVLET, VAAT VE LAFTA KALDI
Siyasi partiler, genellikle de kendi çıkarı söz konusu olduğu zaman, evrensel değerleri ve söylemleri, çok sık kullanırlar. Hatta nakarat haline getirirler. Bu değer ve söylemlerin gerektirdiği uygulamaları ise sürekli gözardı ederler. .
Nitekim Türkiye' de, "SOSYAL ADALET" kavramı, siyasilerin ağzında, sakız oldu. Ancak bir türlü hayata geçirilemedi. Oysa "ADALET", "her hak sahibine hakkını vermek, yanlışlarla doğruları, haksızlarla, haklıları karşılaştırmak suretiyle mağdur olan kişi/kişilerin, hakkını temin etmek demektir."
İslam Dini, "SOSYAL ADALET" kavramını, toplumun huzur ve refahı açısından olmazsa olmaz konumda görmektedir. Gerek ferdi, gerekse sosyal hayatta ölçüyü kaçırmama, adaletli davranma, zulme ve haksızlıklara son verme, İslam Dinini temel ilkesidir.
Ne var ki, çok partili dönemde, tüm bu gerçekler gözardı edildi. Ortama sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı bir şekilde, "POLİTİK" ve "ELİT " güçler hakim oldu. Tablo, bu olunca da, "SOSYAL ADALET" hep vaat ve lafta kaldı. Bunun sonucu olarak da toplumda biri yerken diğeri bakmak zorunda kaldı.
İkinci Dünya savaşı'ndan sonra, "SOSYAL REFAH DEVLETİ" ulusların hedefi oldu. Bu tabloda ne yalnız fert, ne de yalnız devlettir. Amaç, fert-devlet ikilemidir. İkisinden birini, basamak yapmak ve onun uğruna feda etme zamanı gelmişte geçmiştir. Ancak Türkiye için aynı şeyleri söylemek biraz zor.
Doğrudur. Parti programların da yasalarda, özellikle de seçimler öncesi siyasi iradenin gündeminde "sosyal devlet " hep vardır. Hatta "SOSYAL REFAH DEVLETİ" siyasilerin ağzında sakızdır. Ancak, icraatta vaat edilen, devlet yoktur.
Hatırlıyorum da her gelen siyasi iktidar, halkın refah seviyesini, Özellikle de yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veren memur, işçi, emekli, dul ve yetimler için çok şey vaat ettiler. 24 Haziran 1993 DYP ve SHP arasında imzalanan protokol da" Ücretlilerin, memur, emekli, dul ve yetim maaşlarının artışlarının enflasyon oranının altında kalmaması sürdürülecektir." vaadi yer almıştı.
Sayın Ecevit Demirel, Özal ve Mesut Yılmaz'da aynı vaatleri nakarat gibi, tekrar ettiler. Ak Parti ise hem programında yer verdi, hem de seçimler öncesi meydanlarda, dar ve sabit gelirlileri enflasyona ezdirmeyeceklerini, nakarat gibi tekrar etti. Ancak vaatlerin, hiçbiri gerçekleşmediği gibi, dar ve sabit gelirliler, IMF' nin insafına bırakıldı.
Hülasa her gelen iktidar, insanımızın hak ettiği maaş ve ücretleri vermediği gibi, yargı kararlarını da göz ardı etti.
Mayıs ayı içinde bir açıklama yapan, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği Genel Başkanı Kazım Ergün, ''Emeklinin, TÜFE hakkı Yargıtay'ca da onanmış şekliyle derhal ve defaten hak sahiplerine ödenmelidir'' dedi.
Ayrıca konut edindirme yardımı hesaplarının, tasfiyesi ve hak sahiplerine geri ödenmesine ilişkin bir yasa tasarısının hazırlanmakta olduğunu kaydederek, Bu noktada, işçi emeklilerinin, 1 Ocak 2000-1 Haziran 2002 tarihleri arasında, aylıklarında TÜFE farklarının mali yılbaşı olan 1 Ocak yerine, maaş ödeme günlerinin başlangıcı olan 18 Ocak-22 Ocak tarihlerinden itibaren uygulanmasından doğan hak kayıpları olduğunu kaydeden Ergün, bu alacaklarının Yargıtay tarafından da onandığını belirterek, '' emeklinin TÜFE hakkı Yargıtay'ca da onanmış şekliyle derhal ve defaten hak sahiplerine ödenmelidir'' dedi.
Aynı konuyu, İşçi Emeklileri Derneği, Eskişehir Şubesi Başkanı Sayın Duru' da, her platformda, sık sık gündeme getirmektedir.
Oysa her siyasi parti gibi, AKP' de İktidara gelirken emeklilere iyileştirme sözü verdi. Bugüne kadar bu söz yerine getirilmedi. Öngörülen 2007 artışı ise işçi ve BAĞ-KUR emekli maaşlarına, sadaka bile denemeyecek kadar az bir artışla yansıdı.
Diğer taraftan ortalama insan ömrünün giderek uzaması, gelecekte tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, yaşlı insan sayısının artacağını göstermektedir. Bu gerçekler doğrultusunda, ülkemizde acil olarak bir "Ulusal Yaşlanma Politikası" belirlenmesi, yönünde parlamento dahilinde ve haricindeki tüm siyasi partilerimiz, yerel yönetimlerimiz, ve sivil toplum kuruluşlarımız, vakit varken, yaşlı nüfusla ilgili tedbir almalıdır. Yarın çok geç olabilir.