
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Söyledik bu işten siyaseten bir ekmek çıkmaz diye...
Belediye, şebekede yapacağı geniş çaplı bir onarım için şehir genelinde 30 saatlik su kesintisi yapılacağını açıkladığında:
-Bu durumu kullanıp, belediye aleyhine siyasi mevzi kapma çabaları içinde olanlar bulunduğunu...
-Yapılacak su kesintisinden de siyasi ekmek çıkmayacağını...
-Bu durum üzerinden siyaseten gol pozisyonu üretilmeyeceğini...
Dahası.
-Bu durumun, siyaseten öyle üzerine atladıkları gibi seçimlere bir etkisi de olmayacağını
Hatta.
-30 saat kesinti açıklayan belediyenin işi 20 saatte bitirip, bir de üstüne üstlük mevzudan kazançla çıkabileceğini yazdık önceki gün.
O nedenle...
-Su kesintisi duyurusuyla birlikte kamuoyunda oluşan tartışmaları ve bu tartışmalarla oluşturulmak istenen siyasi algı çabalarını hep gülümseyerek izlediğimizi...
-Hele hele, birkaç gün sonra unutulup, kimsenin hatırlamayacağı bir meseleyi bazılarının siyaset haritası yapma gayretlerine de resmen güldüğümüzü dile getirdik yazıda.
Dahası...
-Biz ne Avrupa ülkesiyiz ne de o ülkede yaşayanlarız...
-Bizim ülkemizde elektrik de kesilir su da...
-Akaryakıt'a da, elektriğe de sık sık zam gelir...
-Anında tepkiler olur ama bir gün sonra hepsi unutulur.
-Hatta, ilk gün buna tepki gösteren, ikinci gün "gerekliyse yapılacak tabi" diyerek zamları ve kesintileri savunur.
-O yüzden bu işlerden siyasi ekmek çıkmaz. Çıkartmak isteyen de başarısız olur. Demiştik.
Bakın bu söylediğimiz bir şekilde, hem de su kesintisinin yapıldığı daha ilk gün ortaya çıktı.
Zira...
Eskişehir'de suların kesildiği ilk gün Türkiye genelinde internet kesildi.
İşin ilginç yanı: Su kesintisine tepki gösterenlerler, internete uygulanan kesintiye "Gerekiyorsa kesilecek tabii" derken, internet kesintisine ateş püskürenler, su kesintisi ile ilgili "Gerekiyorsa tabii ki kesilecek" diyebildi.
Anlayacağınız...
Her zaman ve her olayda olduğu gibi, su ve internet kesintilerinde de herkes kendi kafasına göre doğru'nun içinde kendi yanlışlarını, yanlış'ın içinde de kendi doğrularını bulmak için dokuz takla attı.
Şimdi söyleyin bakalım?
Su kesildiği için Büyükerşen, internet kesildiği için iktidar kaç puan kaybetti?
Seçimde, sandık başına gidildiğinde bu iki olayı kaç kişi hatırlayacak?
.....
Siyasetin hastalığı...
Eskiden, yani 12 Eylül müdahalesi öncesinde ODTÜ, yani Ortadoğu Teknik Üniversitesi sol ağırlıklı bir Üniversite olarak bilinirmiş.
Hazırlık sınıfında ki öğrenci, sempatizan olarak tanışırmış sol düşünce ile.
Ardından 1 ve 2 nci sınıflarda, işin içine daha da girer, bir anlamda ustalaşırmış.
Üçüncü sınıfta ise, Sol'un tam bir fikir ve eylem adamı haline gelir, dördüncü sınıfı bitirmeye yakın bu özelliği sürermiş.
Ancak...
Okul yıllarının bitimine yakın başlarmış bir yandan askerlik, diğer yandan mesleği eline alma telaşı.
O yüzden de, o ana kadar hayatın büyük bir parçası olan sol görüş, yavaş yavaş ikinci, üçüncü planlara itilirmiş.
Genelde, askerlik sonrası devlet kurumlarında bulunan iş, iyiden iyiye unuttururmuş solculuğu.
Bir müddet sonra ise, tamamen terk edilir, düzene uyuluverirmiş.
Hatta...
İçlerinden, hidayete erenler bile çıkarmış ODTÜ kökenlilerden.
Bunu çok eskiden anlatırlardı.
Aslına bakarsanız, bu tablo, Türkiye'nin aynı zamanda siyaset tablosunu da yansıtıyor.
Defalarca karşılaştık.
Adam bir siyasi partinin üyesi.
Her ağzını açtığında Parti içi demokrasiden söz etmeden geçemiyor.
Hemen her fırsatta, Demokrasinin uygulanmıyor olmasından yakınıyor.
Genel Başkan cuntası olduğunu söyleyip, Genel merkez baskısından yakınıyor...
-"Herkes seçimle gelmeli. Seçimle gitmeli" diye neredeyse avazı çıktığı kadar bağırıyor.
Gün geliyor, hasbelkader yönetim sırası ona denk geliveriyor.
O güne kadar eleştirdiği genel başkanın talimatıyla koltuğa bir güzel oturuyor...
Önceden söylediği o sözleri sanki kendisi söylememişçesine;
-"Partimin verdiği görevden kaçmam mümkün değil" diyor.
Tepeden indiği hatırlatıldığında ise;
-"Ne yani? Verilen görevi kabul etmese miydim? Benim particilik anlayışımda bu yok. Verilen görev yapılır" diye de üste çıkmaya çalışıyor.
Anlayacağınız...
Her şey, göreve gelinceye kadar...
Bir koltuk bulduğunda, hemen herkes geçmişi unutuveriyor...
Tıpkı bir hastalık gibi...
Bu hastalık uzun yıllardır devam ettiğine göre...
Bizim ülkemizde ki siyasetin hasta olmadığını söylemek mümkün mü?
.....
Madem uyum var...
AK Parti il başkanı Dündar Ünlü "Partimizde,bugüne kadar olmadığı şekilde uyum var" diyor ya...
Bu uyumun hizmet gelmesinde büyük önem arzettiğini söylüyor ya.
Uyum sayesinde son derece rahat çalıştıklarını falan söylüyor ya...
İnsan ister istemez "madem uyum var. O halde bu uyumun getirdiği avantajları Eskişehir olarak niçin göremiyoruz?" Diye merak ediyor doğrusu.
Öyle ya..,
Madem bu güne kadar sağlanamayan uyum sağlandı iktidar partisinde.
Madem bu güne kadar olmayan uyum nedeniyle şehrin kazanımları sekteye uğradı.
Madem uyumsuzluk yüzünden şehir hakettiği bazı hizmetleri göremedi.
O halde, şimdi uyum sağlandığına göre şehrin bu güne kadar görmediği her değeri görmesi lazım.
Kısacası.
Uyum tabii ki önemli.
Fakat bu söylediği uyumun da bir şekilde hayata geçtiğini gösterir gözle görülür somut bir şeyler olması gerekir değil mi?
Bu var mı? Yok.
Kuru kuru uyum var sadece.
Mesela...
Şu iki dönemdir vaat edilen 3 ncü Üniversiteden dahi ses yok.
Hadi! Yapın şu 3 ncü Üniversiteyi de, aranızdaki uyumun bu şehre sağlayacağı avantajı bir görelim?
Yapın ki; "Harbiden uyum içindelermiş. Uyum da hizmet getiriyormuş" diyelim.