
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Sözümüz CHP'lilere: Dün ile bugün kavga ederse "yarın" ı biraz zor görürsünüz...
CHP çevresinde konuşulanlara ve söylenilen sözlere dikkat ediyor musunuz hiç?
Herkes herkesi geçmişiyle suçluyor.
Geçmişte yaptığı hataları uluorta yüzüne vuruyor hiç acımadan.
Büyükerşen "CHP ye geçen Haşim Ateş'e 'Hak ettiği yere gitti' demiş. Bu sözün hemen sonrasında da kendisi CHP'ye geçmiş.
Erman Gölet DSP den zamanında aday olmamış ve "Belediye başkan adayı olacaksan il başkanı olma" tavsiyelerine kulak asmamış.
Dahası...
Geçtiğimiz seçimde "Gel DSP adayı ol" denilmesine rağmen CHP den aday olup,sol oyları bölmüş ve Odunpazarı'nın AK Parti'ye geçmesine yol açmış.
Ayhan Kavas "Babam dahi CHP ye geçse geçmem" demiş. Buna rağmen CHP'ye geçmekle kalmamış bir de Odunpazarı Belediye Başkan adayı olmuş.
Erdal Caferoğlu Genel merkez ve parti yöneticilerine hakaret ettiği için uzaklaştırılma cezası alır almaz soluğu DSP de ve Büyükerşen'in yanında almış. Sonra da geri dönmüş.
Nihat Çuhadar DSP de il başkanıyken CHP yi eleştirmekten geri durmuyormuş ama şimdi CHP ye il başkanı olmuş.
İbrahim Arslan SHP yöneticisiyken CHP için demediğini bırakmamış ama şimdi CHP'den aday olmayı bile düşünür olmuş.
Kazım Kurt CHP den uzaklaştırılınca Büyükerşen'in yanında saf tutmuş, DSP ye geçmiş, döner dönmez CHP den Büyükerşen sayesinde Milletvekili olup, CHP lilerden geçmişin intikamını almaya başlamış.
Ahmet Ataç CHP den DSP ye, oradan da tekrar CHP ye geçmiş.
Bununla da kalmıyor geçmişte ki hesaplaşmaların bu güne taşınması...
Geçmişte ön seçim isteyenler bu gün "Önseçim olmasın" diye uğraşır olmuş.
Geçmişte "çarşaf liste"ye karşı çıkanlar, bugün "niçin ön seçim yapılmıyor?" diyormuş
Bakıyorsunuz söylenenlere, CHP'de sürekli geçmiş ısıtılıp ısıtılıp bir şekilde gündeme getiriliyor.
Herkes, karşısındakinin geçmişte yaptığı hataları sofraya koyarak, adam eksiltmeye çalışıyor.
İşin ilginç yanı...
Herkes yine karşısında ki herkesin geçmişte ki bir defosunu mutlaka yakalayıp ortaya koymakla haklılığını ispata çalışıyor.
Kısacası...
CHP hala geçmişi ve geçmişte yapılanların hesabıyla uğraşıp duruyor.
Geleceğe yönelik ne bir söylem var ne de bir davranış.
Varsa yoksa hep geçmişte yapılan ya da yapıldığı söylenen hatalar.
İşin kötü tarafı...
Herkes, geçmişte yapılanları dile getirmek ve bunları kamuoyunda sıcak tutmak suretiyle kendisine avantaj sağlama amacı içinde.
Bu söylenenleri başka partililer söylemiş olsa bir nebze anlarız.
Ama CHP liler bunu birbirlerine yapınca durum hiç de hoş algılanmıyor.
Dua etsinler Eskişehir'deki AK Partililer CHP'ye yönelik bir muhalefet peşinde değil.
Onlar daha çok Büyükerşen ve Büyükşehir ile ilgileniyor.
CHP'ye kafayı taksalar ve çıkıp "Görüyorsunuz işte hepsi geçmişte birbirine yaptıklarının intikamı ile yanıp tutuşuyor. Bu CHP'liler geçmişte yaşadıklarının hesabını görememiş ki gelecekle ilgili ne beklentileri olur" deseler, bunu söylemekte sonuna kadar haklı olmazlar mı?
Sonuç olarak...
Dün, bugün ile kavga edip durursa, kaybeden "Yarın" olur...
Ne yazık ki bu günkü CHP de hala, dün'ün kavgasının bugünle olan hesaplaşması var...
CHP bu hesaplaşmayı biran önce bitiremez ve önümüzde ki mahalli seçimlere taşırsa, sonuçtan çok da bir şey beklemesin.
Çünkü... CHP'nin kendi içinde harcadığı her enerji, AK partinin enerji sarf etmesine bile gerek bırakmıyor.
-----------------------
AK Partinin
Eskişehir'deki durumu...
AK Parti Eskişehir'de iki seçimdir Büyükşehir Belediyesini alamıyor.
Eskişehir'den aldığı oy oranı, Türkiye ortalamasının altında kalıyor.
Aynı AK Parti, Milletvekili Genel seçimlerinde Eskişehir'de hep birinci parti çıkıyor.
Ama yine partinin oyları Türkiye ortalamasının altında gerçekleşiyor.
Mahalli seçimlerde AK Partinin adayına oy vermeyen Eskişehirli, Milletvekili seçimlerinde adayların kim olduğunu bile bilmediği AK Partiye oy verebiliyor.
Bu durum ortaya şöyle bir gerçeği de beraberinde getiriyor.
Şöyle ki:
-"Demek ki AK Parti Eskişehir'de almış olduğu oyu, sırf liderinin karizması ile alabiliyor."
Söylemek istediğimiz tam anlamıyla "Eskişehir'deki mevcut isimlerle bu iş olmuyor." Demek değil...
Ama bir şeylerin olmadığı da ortada...
Partinin aktörlüğünü yapan seçilmişler belki de görevlerinin daha fazlasını gerçekleştiriyor.
Yönetimlerde yer alanlar belki de, gece gündüz para ve zaman harcayarak çeşitli fedakârlıklarda bulunup olağanüstü gayret gösteriyor.
Kısacası...
belki herkes elinden gelenin fazlasını yapıyor.
Ama olmayınca da olmuyor işte...
Hani çok yetenekli futbolcular vardır da yanlış bir yerde oynatmaya zorladığınızda hem sonuç alamaz hem de o futbolcuyu köreltirsiniz ya...
Galiba böyle bir şey var ortada...
------------------------
Herkes seçimi şimdiden kazanmış yahu!
Seçim: önemli stratejiler ortaya konularak kazanılan bir yarış.
Aday isimlerinden tutun da, şehrin taşıdığı özelliklere uygun proje ve stratejiler geliştirmeye kadar bir çok yöntemin uygulanmasını zorunlu kılan da bir yarış.
Ancak...
Görünen o ki, Eskişehir'deki partilerin "Seçimi nasıl kazanırız?" gibi bir derdi yok.
Çünkü...
Zaten hepsi, seçime kazanmış gözüyle bakıyor.
Seçime "Garanti" gözüyle bakıldığı için de, aday ismiymiş, seçim stratejiymiş kimsenin umurunda değil.
Bakın CHP'ye...
Üç Belediye de çantada keklik.
Büyükşehir ve Tepebaşı adayları şimdiden belli olduğu için, garanti görülen Odunpazarı adeta yarış alanına dönmüş.
Büyükerşen'e pek de yakın olmayan bir grup:
-"5 yılda bir gelen bu fırsatı kaçırmama" derdinde ve şansını sonuna kadar kullanma çabasında.
Büyükerşen'e yakın olan bir grup ise:
-"Fırsat bu fırsat. Hazır Büyükerşen'in de desteği varken bu işi bitirmeliyiz" düşüncesinde.
İktidar Patisi'nde ki durum da CHP'den farklı değil.
Hiç kimsenin aday ismi üzerinde enikonu düşündüğü yok.
Seçimin kimle alınacağından çok, "Benim istediğim isim aday olmalı" çabası var. Sonuç olarak...
Her iki tarafta da, "İstemediğim aday başkan seçilecekse, istediğim aday seçimi kaybetsin daha iyi" gibi son derece bencil ve mantıksız bir düşünce peşinde koşuluyor.
Aslına bakarsanız...
Bunun tek nedeni, partide kendilerini karar verici pozisyonunda görenlerin seçim sonrası olabilecekleri hissediyor olmaları.
Galiba şöyle düşünüyorlar:
-" Eğer seçim kazanılacaksa, seçimi kazanan aday, benim istediğim aday olmalı. Eğer benim istemediğim isim aday yapılırsa, seçimi kaybetsek de olur" Bu nedenle, şuna emin olun ki:
Partiler içinde ki çoğu insan (buna karar verici pozisyonunda olanlar da dahil) seçimin partisi tarafından kazanılıp kaybedilmesi ilgilendirmiyor.
Tek ilgilendikleri "Ben aday olacak mıyım?", "Benim istediğim isim aday olacak mı?" dan ibaret.
------------------
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Evliklileri kotu giden Kari koca 100 km hızla arabada gidiyorlarmış. Arabayı adam kullanıyormuş ve karisi birden -Hayatim...- demiş, ...-seninle 15 yil boyunca güzel bir beraberlik yaşadık. Ama artik ben boşanmak istiyorum!-
Adam bir şey söylememiş. Bu arada hizi 105 e çıkarmış.
Derken karisi -Neden diye soracağını biliyorum...-demiş, ...
-bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama arkadaşın Joe ile birkaç aydır beraber oluyoruz ve üzgünüm ama yatakta o senden daha iyi!
-Adam yine hiçbir şey söylememeye devam ederek hızı 110 a çıkarmış.
Kadın devam etmiş -Evi ben istiyorum...-
Artik 120 yle gidiyorlarmış. Adam hiçbir şey söylemiyormuş.
Kadın -Ayrıca...- demiş, ... -bütün çeklerini, kredi kartlarını, arabayı da istiyorum!-
Adam hızı 130 a çıkartmış. Hala bir şey söylemiyormuş.
Kadın sormuş: -Hiçbir şey söylemeyecek misin? Sen hiçbir şey istemiyor musun?-
Adam 140 a cıkmış ve cevaplamış: -Hayır... Ben ihtiyacım olan her şeye sahibim.-
Kadın şaşırmış -Öyle mi? Nasıl yani.-
Araba karşıdaki duvara 150 km hızla çarpmadan önce adam cevap vermiş:
-Airbag ve Emniyet Kemeri bende!..-