
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Şu içki ruhsatları meselesi...
Odunpazarı Belediyesi, sınırları içinde 83 mahallenin bulunduğu ve gerek nüfusu,gerekse alanı itibarıyle Türkiyenin birçok ilinden büyük bir ilçe.
Bu büyük Odunpazarı ilçesi sınırları içinde aynı ismi taşıyan bir de tarihi bölge var.
Yani...
Kurşunlu Külliyesi, Mezarlık ve tarihi Osmanlı evlerinin de içinde bulunduğu bölge.
Odunpazarı Belediye Meclisi,geçtiğimiz aylarda bir karar alıyor.
Vatandaşlardan gelen talep doğrultusunda, gelen taleplerin dördüne içki ruhsatı verilmesi kararı oy çokluğu ile kabul ediliyor.
İçki ruhsatı verilmesi kabul edilen 4 yerden 3'ü İstiklal Mahallesi'nde.
Dördüncüsü ise Orhangazi Mahallesi sınırları içinde kalan bir mekan.
Yani...
İçki rusatı verilen mekanların, Odunpazarı Belediye sınırları içinde kalan ve aynı isimle anılan tarihi Odunpazarı bölgesiyle hiç bir alakası yok.
Kaldı ki: tarihi Odunpazarı sınırları içinde bulunan ve turizm bakanlığından aldığı ruhsatlar sayesinde içki hizmeti veren işyerleri de zaten mevcut.
Dahası...
Mevcut Belediyenin, bu tarihi bölgede yer alan cami,mezarlık,türbe,okul ve diğer kamu binalarının çok olması nedeniyle,istese de içki ruhsatı veremeyeceği gibi bir gerçek de orta yerde duruyor.
Durum böyleyken, AK Parti, Mecliste CHP'li meclis üyelerinin çoğunluk oylarıyla dört ayrı mekan için verilen ve yukarıda da söylediğimiz gibi bunlardan 3'ü İstiklal, biri ise Orhangazi Mahallesinde olan içki ruhsat izni kararı üzerinde iki ayrı algı yaratmak için düğmeye bastı.
Birinci yaratılan algı: dört ayrı mekan için verilen içki ruhsat iznini,"Odunpazarı bölgesinde dört ayrı Barlar sokağı kurulacak" şekilde lanse etmekti.
İkincisi de: İçki ruhsat izni verilen yerleri,"tarihi Odunpazarı bölgesi içinde veriliyor" görüntüsüne sokmaktı.
Zaten, içki ruhsatı izni kararına karşı yapılan protestonun tarihi Odunpazarı içinde yapılmasının da amacı bize göre, bu algının kamuoyu önünde güçlendirilmasiydi ve resmen bu yapılmak istendi.
Şunu samimiyetle söyleyebiliriz:
AK Parti tarihi özelliği olsun olmasın,verilen her içki ruhsatına karşı çıkabilir.
Her içki ruhsatı izni kararını iptal ettirmek maksadıyla yargı yoluna da başvurabilir.
Bunda herhangi bir sıkıntı da yok,itirazımız da.
Hatta, partinin savunduğu ilke ve düşünceler doğrultusunda bunu yapması bile bir zorunluluk halidir.
Dahası...
İstiklal mahallesinde verilen 3, Orhangazi mahallesi'nde verilen 1 içki ruhsat izinin o mahallelerde yaşayan insanlar tarafından tepki ile de karşılanması da son derece doğaldır.
Hatta, o mahallelerde yaşayan insanların bu karardan dolayı gösterecekleri tepkinin haklı nedenleri de vardır.
Ve bu içki ruhsatı izinlerin iptal edilmesi için, herkesin elinden gelen her yasal yolu sonuna kadar kullanmasında da yadırganacak hiçbir şey olamaz.
Buna hak da verilir, haklı bulunması halinde destek de verilir.
Ancak...
Yukarıda da söylediğimiz gibi, işin arka planında,özellikle de AK Partinin Eskişehir'de yaratmak istediği bir algı var.
Bu algının da,gerçeğin önüne geçmesi için gösterilen bir çaba mevcut.
Belki AK Parti bu algıyı yaratma yerine, mevcut durum üzerinden eleştiri ve muhalefetini yapsa,daha samimi ve gerçekçi olacak.
Belki o zaman bizi bile ikna edecek.
Ama bu haliyle edemiyor.
Zira ortada AK Partililerin yaratmak istediği algı çerçevesinde, ne 4 tane yeni "Barlar Sokağı" var, ne de tarihi Odunpazarı bölgesi içinde verilmiş bir içki ruhsat izni.
Sonuç olarak AK Partililere tavsiyemiz:
Odunpazarı Belediyesi ile ilgili gelişen, hem makam otomobili, hem de Aşk-ı Şehir isminin değişmesi girişimi ile ilgili, Belediye başkan ve yönetimini eleştiren yazılar kaleme aldık.
Ama bu konu böyle değil.
Yaratmak istediğiniz algılar gibi hiç değil.
Konuyu mevcut haliyle,herhangi bir algı yaratmaksızın kamuoyu gündemine getirseniz, hem daha faydalı olacak, hem de, bu samimiyetle daha büyük kesimleri ikna etmiş olacaksınız.
Kaldı ki;
Gerçeğin önüne geçirmek istediğiniz ve bizzat yaratmaya gayret gösterdiğiniz algı, sadece vatandaşlar üzerinde etkili olacak.
Belki o bile olmayacak.
Ama şu da bir gerçek ki;
Bu işin asıl kararının verileceği yargı boyutunda ki meseleye, mevcut yasa ve yönetmelikler üzerinden bakılacak.
Yani iş algıda değil,yargıda çözülecek.
......
Fırsatlar...Fırsatlar....Kaçan fırsatlar...
Eskişehir, konumu itibarıyla çok önemli bir yerde bulunuyor.
Hem karayolu, hem de Demiryolu'nun merkezinde bir kent.
Hava ulaşımı konusunda da son derece avantajlı.
Dahası...
Tam ortasından su geçen ender kentlerden birisi.
Ancak nedendir bilinmez, geçmişten bu güne kadar Eskişehir böylesine önemli bir konumu avantaja çevirememiş.
Çeviremediği için de, olması gereken hak ettiği yere bir türlü gelememiş.
Eskiden bu yana geçen süreyi şöyle bir düşünün.
Şu son 10 yılda olup bitenler sayesinde duyulmaya başladı Eskişehir'in ismi.
Ondan öncesi hiç yok.
Bir Kenti ayaklandırıp deyim yerindeyse uçurabilen Otomotiv sektörü kapısına kadar gelmiş Eskişehir'in...
Ne olup bitti tam bilemiyoruz ama, içeriye bir türlü girememiş.
Giremediği için de ya Bursa'ya, ya Kocaeli'ne ya da Adapazarı'na kaçmış bu sektör.
Sonrasında...
Hidroterapi Merkezi gelmiş kapıya kadar.
Şehir merkezinde adeta isyan çıkmış.
Adı bile, insanların ayaklanmasına neden olmuş.
Tabi bu da kaçmış anlayacağınız üzere.
Kısacası, üst üste fırsatlar gelmiş, geçmiş.
Hiç birisi değerlendirilememiş.
Bununla da kalmıyor olup bitenler.
Resmi Kurumların Bölge müdürlükleri alınmış Eskişehir'in elinden birer birer.
En son Kalkınma Ajansı Bölge müdürlüğü gitti Eskişehir'in elinden.
Hâlbuki kapıya kadar da gelmişti tıpkı öncekiler gibi.
Şimdi Bursa'da bu Bölge müdürlüğü.
Eskişehir de Bursa'ya bağlı.
Yakında, İstinaf Mahkemeleri kurulacak yine Bölge statüsünde.
Bakın görün, o da başka bir ilde olacak.
Kaçan fırsatlara yenileri eklenecek.
Eskişehirliler de her zaman olduğu gibi arkadan bakacak.
Eskişehirli, öteden beri kaçan fırsatların arkasından "Tüh" dedi.
Hiçbir fırsat için ayaklanmadı, Ankara'ya baskı yapmadı.
Adeta kaderine razı oldu.
Olmaya da devam ediyor.
Ancak bu işler kadercilikle olmuyor.
Belki biraz ağlamak, belki biraz bağırıp çağırmak gerekiyor.
Eskişehirli ne ağlıyor, ne de bağırıp çağırıyor.
Böyle olmayınca, ağlayan ya da bağırıp çağıran değerlendiriyor fırsatları.
Sözün kısası...
Eskişehir fırsatlardan yararlanacak ve gelişecekse...
Önce Eskişehirli kafayı değiştirecek.
Bugüne kadar değişmeyen kafa değişir mi?
Neden olmasın...
......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Yaşlı kadın oldukça dini bütün bir insanmış. Her sabah kapısının önüne çıkar ve bağıra bağıra dua edermiş:
- "Tanrım bize verdiklerin için sana şükürler olsun" ve ardından her seferinde de yan komşusunun sesi duyulurmuş:
- "Tanrı yok kadın Tanrı yok!" Yaşlı teyze ne kadar sinirlense de yine her sabah dua edermiş, öteki komşu da inadından her seferinde ona öyle bağırırmış.
Bir akşam, komşusu yaşlı teyzeye bir oyun etmeye kalkmış. Markete gidip bir sürü meyve sebze ekmek vs. alıp torbalara doldurmuş, yaşlı teyzenin kapısının önüne bırakmış. Ertesi sabah teyze kapıyı açıp da yiyecekleri
görünce çok şaşırmış ve sevinçle bağırmış:
- "Sana şükürler olsun Tanrım, bu gönderdiğin yiyecekler için sana şükürler olsun!!!"
Ve ağacın arkasından onu seyreden komşusu seslenmiş:
- "Tanrı yok kadın Tanrı yok! O yiyecekleri ben aldım!"
Yaşlı teyze hiç istifini bozmamış:
- "Yüce Tanrım sana ne kadar şükretsem azdır!
Hem bu yiyecekleri göndermişsin hem de parasını