
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
SU YAŞAM KAYNAĞIDIR
Büyükşehir Belediyesi'nin, Porsuk Çayı'na alternatif olarak düşündüğü Türkmen Dağı gölet projesi, yargıya takıldı. Su tutan gölet için, yargı, köylülerin bazı topraklarının iadesine karar verdi. Hal böyle olunca, gölet faaliyete geçemedi.
Göletle ilgili açıklama yapan, Anakent Belediye Başkanı Sayın Prof. Dr. BÜYÜKERŞEN "İçme suyu, kullanma suyu için, Eskişehir'de barajları kendimiz yaptık. Sarısu Göleti'ni kendimiz yaptık. 2,5 kilometre parkuru olan bir yer. 2-3 sene önce Balkan kano yarışmaları orada yapıldı. Türkmen dağlarında 6 kmlik vadide kaybolan bir su bulduk. Orada bir baraja başladık. Eskişehir'e, yedek su rezervi vermek istedik. Ayrıca Kütahya'da gümüş madenleri var. Siyanürlü çamurun Porsuk'a akma tehlikesi vardı. O zaman sadece Eskişehir'in, susuz kalmaması değil, porsuk çevresindeki tabiatını kurutması söz konusuydu." diyerek, gerçeği kamuoyu ile paylaştı.
İşin ilginç tarafı, gölet duvarının bitmesine 2 m kala yerel siyasetin teşviki ve kışkırtması ile yerleri kamulaştırılan, kişilerce, dava açılması sonucu, bilirkişinin 'bu duvar burada değil de ileride yapılsaydı, daha fazla su birikirdi' görüşü ve yargının Büyükşehir belediyesi aleyhine, neticelenmesidir.
Oysa gölletin yapılmasında, kamu yarı var. Su göledinin yapılması da gerekir ama Büyükşehir Belediyesi, İçişleri Bakanlığı'nın, kamu yararı kararı aldığı, Tarım Bakanlığı'nın da 2012 yılında 'olur' verdiği, 75 hektarlık, kentin merkezinde kalan tarım arazisi, belediye meclisi kabul ederse, konut, ticaret ve kentsel gelişim alanı olarak dönüştürülecektir.
Peki, bu icraat, çifte standart değil de nedir?
Şu bir gerçek ki Türkiye' de, her kesim işine geldi mi kamu yararını düşünmüyor. Yapılan gölet ve 75 hektarlık, tarım alanında, kamu yarı vardı. Çünkü tarım alanı ve su olmazsa hayatta olmaz. O nedenle de gölet gerçekleşmeli, 75 hektarlık alan ise imara açılmamalıdır. Tarım alanları ve su havzaları Türk toplumunun geleceğidir. Su ve tarım alanları olmazsa yaşam da olmaz.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün, 2005 yılı verilerine göre dünyada en fazla tatlı su kaynağı Brezilya'da. Yağmur ormanlarına ve dünyanın en büyük debisine sahip ırmağı olan Amazon'a sahip olan Brezilya, 8 trilyon 233 milyar metreküp toplam yıllık yenilenebilir su kaynağı ile açık farkla önde. Brezilya'yı 4 trilyon 507 milyar metreküp ile Rusya, 3 trilyon 51 milyar ile ABD, 2 trilyon 902 milyar ile Kanada takip ediyor.
Su fakiri ülkelerden bazıları ise 340 metreküple Umman, 320 metreküple Batı Şeria, 296 metreküple Barbados, 250 metreküple İsrail' dir.
Tatlı su kaynakları açısından, çok da kötü durumda olmayan Türkiye, 180 ülke içinde 214 milyar metreküplük toplam yıllık tatlı su kaynağıyla 41'inci, kişi başına düşen 2 bin 950 metreküp tatlı suyla da 106. sırada bulunuyor.
Türkiye, toplam tatlı su kaynağı açısından, Avrupa'da Rusya, Grönland, Norveç'in ardından dördüncü sırada. Ancak Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, yağışlarının iç ve batı kesimlerde yaşanan kuraklığı önümüzdeki 4-5 aylık süreçte ortadan kaldırma olasılığını düşük görüyor. Mevsimsel yağışlar normaller civarında gerçekleşse dahi olumlu etkilerin görülmesi için daha uzun süre gerekiyor. Meteorolojiye göre, Türkiye, deprem riski gibi, kuraklık riskiyle de yaşamasını öğrenmek durumunda.
Ayrıca su havzaları, tasarrufu ve kuraklık konusu, ders programlarına da girmelidir. Öğrenciler, evde ve okulda, su tasarrufu yapmanın yollarını öğrenmeli, Öğretim yılının ders programlarına, su tasarrufuyla ilgili dersler verilmesi için, çalışmalar yapılmalıdır.
Ayrıca ülkemizde, 2008 yılında, su sıkıntısı çekileceğinden, su tasarrufu için seferberlik başlatıldı. Çevre ve Orman Bakanlığı "SUDEST" (Su yatırımlarını destekleme ve su tasarrufu projesi) için kolları sıvadı.
Hükümetin 8 yıl önce uygulamaya koyduğu ve başarılı da olduğu KÖYDES (Köylerin Alt Yapısını Destekleme) ve (Belediyelerin Altyapısını Destekleme) projesi gibi, devletin su yatırımları için kaynak ayırmasına dayanan ve su seferberliğini de içeren bir projeyi hayata geçirmek için, hazırlıklar yapmaya başlandı.
Atık suların geri kazanımı konusundaki çalışmalara da, ağırlık verilmeli, . Bu yöndeki Avrupa Birliği desteklerinin önü açılmalı. Her kesim, su kullanımına özen göstermesi için ulusal düzeyde bir seferberlik başlatılmalı, toplumsal duyarlılık arttırılarak tasarrufa önem verilmesi için, bakanlıklar ve sivil toplum örgütleriyle koordineli çalışmalıdır.
Şu bir gerçek ki Eskişehir'de de, mevcut su kaynakları, tasarruflu olarak kullanılmıyor. Belediyeler, bir yandan su tasarrufu için, çağrıda bulunurken, öte yanda özellikle de parklarda suyu, hoyratça kullanıyor.
Eskişehir, gelecekte su sıkıntısı yaşamak istemiyorsa, mevcut su havzalarını koruma altına almalı, gölet yapımına devam etmelidir. Suyun tasarruflu kullanılması içinde, halk sürekli eğitilmeli, hatta su tasarrufu teşvik edilmelidir. Özellikle de yeraltı sularımızın kirlenmemesi için de ciddi önlemler alınmalıdır. Eskişehir'deki işletmelerin, CED raporları çok iyi değerlendirilmeli ve yeraltı sularına zarar verecek nitelikte olan işletmelere veya bu yöndeki gelişmelere, kesinlikle izin verilmemelidir. Çünkü su hayattır. Su varsa yaşam vardır.