4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

SU YAŞAMDIR

TEMA Vakfı, Eskişehir Şubesi, Dünya Su Günü dolayısıyla 'Susuz hayat olmaz' sloganıyla, yürüyüş düzenledi. Aslında TEMA gibi, tüm kesimler de sulara sahip çıkmalıdır. Çünkü "SU", bütün canlılarının yapılarının, en büyük bölümünü oluşturur. Vücudumuzun, 2/3 ü sudan oluşur. Su, insan ve bütün canlılar için yaşamdır.
Dünya ve ülkemizde, su kaynakları, her geçen gün azalmaktadır. Bu kaynakları korunması, kamuoyunun, su ile ilgili gelişmelere, dikkat çekmek için, her yıl, Mart ayının 22'sinde, Dünya Su Günü, kutlanmaktadır. Dünya genelinde kutlanan, bu özel günün amacı ülkelerin, giderek büyüyen, temiz su sorununa, dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda, somut adımlar atılmasının sağlanmaktır.
İlk kez, 1992'de Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda, önerilen "Dünya Su Günü", gerek BM üyelerinin, gerekse diğer dünya ülkelerinin giderek, büyüyen temiz, su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda, somut adımlar atılmasının sağlanmasında, teşvik olması amacıyla önerilmişti.
Bu gelişme sonrasında, 1993 yılında BM Genel Kurulu, 22 Mart tarihini "Dünya Su Günü" olarak ilan etti. O günden bu yana, 22 Mart, Dünya Su Günü olarak kutlanıyor.
Dünyanın, en büyük debisine sahip ırmağı olan, Amazon'a sahip olan, Brezilya, 8 trilyon 233 milyar metreküp toplam, yıllık yenilenebilir su kaynağı ile açık farkla önde. Brezilya'yı, 4 trilyon 507 milyar metreküp ile Rusya, 3 trilyon 51 milyar ile ABD, 2 trilyon 902 milyar ile Kanada takip ediyor. Su fakiri ülkelerden bazıları ise 340 metreküple Umman, 320 metreküple Batı Şeria, 296 metreküple Barbados, 250 metreküple İsrail' dir.
Tatlı su kaynakları açısından, Türkiye, 180 ülke içinde 214 milyar metreküplük toplam yıllık tatlı su kaynağıyla 41'inci, kişi başına düşen 2 bin 950 metreküp tatlı suyla da 106. sırada bulunuyor. Türkiye, toplam tatlı su kaynağı açısından, Avrupa'da Rusya, Grönland, Norveç'in ardından dördüncü sırada.
Dünyada olduğu gibi, ülkemizin de gerekli yatırımlar yapılmadığı ve önlemler alınmadığı takdirde, önümüzdeki dönemlerde, su sorunu çok daha yakından hissedeceği, bunun ekonomik kalkınma, ulusal güvenlik, çevre ve sağlık alanlarında önemli olumsuzluklara neden olacaktır.
Öte yandan uzmanlar, küresel ısınmasının artması ve kullanılabilir suların hızla tüketilmesi gelecek, su nedeniyle savaşlar çıkacağına işaret ediyor. Nitekim ABD'deki Massachusetts Üniversitesi Çevre Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Timothy O. Randhir de kaynakların azalması nedeniyle, su kavgalarının artacağını vurguluyor.
Yine Amerikan Ulusal İstihbarat Müdürlüğü'nün raporuna göre, dünyada içme suyu kaynakları, 2040 yılına kadar, küresel talebe cevap veremeyecek duruma gelecek. Dolayısıyla 2020'den sonra, su savaşları yaşanabilir.
22 Mart Dünya Su Günü'nde, yayımlanan raporda; Ortadoğu, Güney Asya ve Kuzey Afrika, su kıtlığının, en şiddetli hissedileceği bölgeler olarak sıralandı
Türkiye, her yıl sulak alanlarını kaybediyor. Geçtiğimiz 50 yılda, 3 Van Gölü büyüklüğünde, 1,3 milyon hektar sulak alan kaybı yaşandı. Bugün, tatlı su kaynaklarımızın %74'ü tarımda, %15'i evsel kullanımda ve %11'i de sanayide kullanılır.
Türkiye'nin, su varlığı toplamının 112 milyar metreküp olduğunu ifade eden uzmanlar, bunun, 14 milyar metreküpü, yer altında, 98 milyar metreküpü de yer üstündedir. Türkiye'de, toplam kullanılan su 45 milyar metreküptür.. Tarımda, 33 milyar metreküp sudan yararlanılamıyor.. Maalesef 19 milyar metreküp, su da boşa gidiyor.
Ülkemizde, su kıtlığı sadece yağışların az olmasına bağlı değildir. Genellikle karmaşık sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlerle ilişkilendirilmelidir. Su kıtlığına karşı, aradığımız çözüm de birçok paydaşın katılımı ve farklı ölçekte harekete geçmeye bağlıdır.
Eskişehir' de, su havzaları açısından, zengin bir kent değildir. O nedenle de mevcut su havzalarının korunması için, ilgili kurum/kuruluşlar, özellikle de belediyeler,,her türlü önlemi almalıdır. İl bazında havzalarla ilgili bir "MASTER PLAN " gerçekleştirmelidir. Ancak bu alanda yapılan uyarıları, dikkate alan makam yoktur.
Eskişehir, yalnız Porsuk havzası ile değil, il sınırları içindeki diğer su havzaları için, bir "MASTER PLAN" yapmak zorundadır. Çünkü Eskişehir'de, su havzaları ile ilgili gelişmeleri ve niteliğini doğru kavramak, su havzalarının geleceğini de doğru yönlendirmek için, plan bir zorunluluktur.

Eskişehir'de, içme ve kullanma suyu temin edilen, yüzey ve yeraltı su kaynaklarının çeşitli yollarla kirlenmesini önlemek için, sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı önlemler alınmalıdır. Bu alanda kurum/kuruluşlara, sivil toplum örgütlerine, özellikle de DSİ ve Anakent Belediyesine, ciddi görevler düşmektedir. Çünkü söz konusu olan insan ve tüm canlıların yaşamıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi