Taksim'e kimse sokulmadı.
Girmek isteyenlere de 'dur' denildi.
İstanbul resmen savaş alanına döndü.
Bir tarafta polis diğer tarafta 'göstericiler'
Ne yalan söyleyelim;
Kendi bayramı olan pek çok işçi, inşaatta, sokakta hala çalışıyordu.
***
Biz kendi Taksim'imize dönelim.
Film için kurulan temsili Taksim Meydanımıza...
Kalabalık fazla olmasa da, yıllar öncesinin coşkulu Taksim Meydanı yeniden canlandı.
Şarkı vardı, konser vardı, karanfil vardı, halay vardı.
Emek, ter, hak arama çabası vardı.
Onun dışında hiçbir şey yoktu.
Ne polis vardı, ne kavga, ne arbede, ne çatışma.
Yakıştı Eskişehir'e...
Eskişehirliye...
O yüzden teklifim şudur;
Film çekildikten sonra yıkılmasın o meydan ve anıt.
Eskişehir'in çağdaş yüzü, parlayan yüzü olarak kalsın.
Ve her 1 Mayıs'ta orada olalım.
1 Mayıs nasıl kutlanırmış, herkese yeniden gösterelim...

Alper Potuk'tan
sonra?

Alper'in İstanbul takımlarından birisine gideceği söyleniyor.
Ulusal medya meseleyi gündem yaptı.
Bizim yöneticilerde olayı doğruladı.
Fiyatta anlaşılırsa, Alper resmen gidecek.
***
Her iki taraf adına bir sıkıntı söz konusu değil.
Kulüp elbette para kazanacak.
Alper'de kuşkusuz daha iyi para kazanacağı kulüpleri seçecek.
Belki de gönlü de başka takımlardan yana.
Bu da en doğal hakkı!
***
O yüzden transfer gerçekleşirse, itiraz edecek bir durum yok.
Ancak;
Bundan sonrası için çok şey söyleyebiliriz.
Yani, Alper'den sonra kim olacak?
Alt yapıdan çıkarıp, parlatacağınız, hem kendi takımınızda faydalanıp, hem de satarak para kazanacağınız kim var?
Ben söyleyeyim.
Hiç kimse...
Kısaca;
Bu alt yapı anlayışı ile bir başka futbolcu yetiştirmek mucize.
Arada şans eseri Alper gibi birkaç iyi yetenek çıkarsa;
Ki onlarda genelde diğer amatör kulüplerden ya da başka takımlardan geliyor...
Ne ala...
Gerisi al parayı, ver topçuyu.
Gelecek?
Kimin umurunda...