
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TARİHİ FIRSAT...?
Türk halkı, son günlerde devletin zirvesinde yaşananları, dikkat ve kaygı ile izliyor. Cumhurbaşkanı Sayın Gül ve Başbakan Sayın Erdoğan'ın, "Kürt sorununda açılımlar olacak" ve "Kürt sorunu için tarihi fırsat" sözleri ile neyi kastettikleri açıklık kazanmadı ama politikacıların düşünmeden ortaya attıkları vaat ve söylemler, özelliklede medyadaki Kürt sorunu! ile ilgili yönlendirmeler, Türkiye'yi, hızla tehlikeli ortama doğru sürüklüyor.
Aslında bu tarihi fırsat! yanlışlığının tohumları, yavaş yavaş atıldı. Nitekim Abant' ta, bir cemaat tarafından düzenlenen, Abant Platformu'nun, ''Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak'' konulu 17. toplantısında, akıl almaz öneriler yapılmışdı. Abant Platformu'nun 17. toplantısında, PKK ve DTP' den kimse yoktu ama katılanlar, DTP ve PKK' yı aratmamıştı. Toplantıda, araştırmacı-yazar Mustafa Akyol, "Bütün Türkiye Kürdistan'dır, başkent İstanbul'dur" gibi, akıl almaz sözler söylemişti. Ahmet Tan ise, Kürtçe ana dilde eğitimin önünün açılması, isteyenlere ilkokuldan itibaren Kürtçenin, seçmeli dil olarak okutulması, Kürt enstitüleri kurulması, Kürtçe olarak radyo ve televizyonlarda sınırsız ve süresiz yayın hakkı tanınması, Kürtçe olduğu için değiştirilen yer, şehir, köy isimlerinin iadesini istemiş...
Bugün' de, Abant Toplantılarında söylenen stratejiler Cumhurbaşkanı ve hükümetin gündeminde. Söylentilerde, "Diyarbakır ve Mardin'e ürdoloji Enstitüleri açılıp dil geliştirilecek." " Güneydoğu'da günde 12 saat yayın yapan TV'lere engel kalkacak." " Kürtçe 'seçmeli dil dersi' adıyla tüm okullara girecek."," Çocuk, ya da yer adı olarak Kürtçe isimler rahatça kullanılacak." " Hapishanelerde de Türkçe dışında Kürt dili konuşulabilecek " gibi uygulamaların düşünüldüğü söyleniyor.
Öte yandan bu tarihi fırsat! ile gündemdeki Anayasa' da, Kürt Sorunu' na çözüm için kılıf mı hazırlanıyor, bunun zaman gösterecektir. Ancak bütün bu açılımların, hiç biri, ne PKK terör örgütünü, ne de DTP' yi, memnun edecektir. Çünkü onları hedefi bellidir.
Ayrıca Kürtler için tarihi fırsat var da diğer etnik gruplar için yok mu?
Nitekim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, sözde Kürt sorununa ilişkin açıklamalarına sert tepki göstererek, " Hangi ihanete, katkıda bulunmamız için servis yapmamız isteniyor? Gül'ün mutabakat zemini nedir? Kimlerle anlaşılmış, kimlerin onayı alınmıştır? Hangileri milletimize dayatılmaya çalışılacaktır? Kaçırılmaması gereken fırsat nedir? Fırsattan maksat nedir? " diyerek konuya açıklık getirilmesini istedi.
Sayın BAHÇELİ, Cumhurbaşkanı'nın ""Tarihi Fırsat"la ilgili son beyanları ile Kandil Dağı'ndaki elebaşı ile yapılan mülakatın tartışmaları alevlendirdiğine işaret etti. Kendileri için bu süreçte Cumhurbaşkanı'nın, konumu, rolü ve fonksiyonunun önemli olduğunu belitti. Ancak Sayın Gül' ün, Cumhurbaşkanı olmasındaki katkılarını unuttu. Çünkü MHP, aday belirleme şartı ile meclise girmiş olsa idi, bugün Sayın Abdullah Gül belki de Cumhurbaşkanı olmayacaktı. Hal böyle olunca da MHP' nin, Cumhurbaşkanı Sayın GÜL' ün, icraatından şikâyet etmeye hakkı var mı?
Hükümetin ve Cumhurbaşkanı'nın, Kürt meselesi konusunda yeni bir siyasi strateji oluşturulduğu anlaşılıyor. Ancak bu söylemin arkasında, ne var bilinmiyor. Güneydoğu'da, yeni bir politika mı var? Veya Hükümet ve Cumhurbaşkanı "Tarihi fırsat!" için kamuoyunun nabzını mı yokluyor, açıklık yok. Oysa tarihi fırsat ve yeni bir gelişme varsa, hükümet ve Cumhurbaşkanı, bu fırsatı kamuoyu ile mutlaka paylaşılma zorundadır. Çünkü. Türk kamuoyundan saklanan bir "plan" üzerinde yürütülen çalışmalar, asla kabul edilemez... Halka rağmen de hiçbir çözüm başarıya ulaşamaz.
Şu bir gerçek ki evrensel düşüncede, "SİYASET" sorun çözme sanatıdır. Ancak Türkiye de ise sorun yaratma sanatı olarak gündemdedir. Bugün gelinen noktada da pek çok siyasetçinin sorunluluğu vardır. Sayın Tansu Çiler hariç, bugüne kadar ki liderler üzerlerine düşen görevleri gerektiği şekilde yapmadıkları gibi, üstelik bazı sözleri ile de PKK ve yandaşlarına cesaret verdiler.
Nitekim Başbakan Erdoğan, " Kürt sorunu vardır. Kürt sorunu benim de sorunum " demiştir. KARAYALÇIN ise, " Kürt sorununun Anayasa'ya yurttaşlık haklarına dayalı olarak çözmek istiyoruz" açıklamasında bulunmuştu. "Kürt realitesi vardır" diyen Demirel, " Avrupa'nın yolu Diyarbakır'dan geçer" cümlesini kullanan, Mesut Yılmaz, Teröristi düz ovaya indirerek siyaset yaptırmak isteyen DYP lideri Ağar, PKK'nın silah bırakmasını alkışlayan, ANAP Lideri Mumcu, bu sözleri, Türkiye' yi bugünkü noktaya getirdi. Bir bakıma da olayların, bu boyutlara taşınmasına da neden oldular. Cumhurbaşkanı "Tarihi Fırsat" sözcüğü ile sorunu kangren haline getirdi. Ortamı daha da gerdi. Çok yazık.