
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TARİHTEN DERS ALMAK...
25 Mart 1912 tarihinde kurulan Türk Ocaklarının, 98. yıldönümü tüm yurtta olduğu gibi Eskişehir'de de törenle kutlandı. Eskişehir Türk Ocağı Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal' ın, törendeki, "Türk Ocaklarının gelecekte de Türk vatanının, bayrağının, istiklalinin teminatı ve milletin vicdanı olmaya devam edecektir." sözlerine, katılmamak mümkün mü?
Ayrıca Sayın Prof. DR ÜNAL' ın, söylediği gibi, gayesi milli şuur, dil şuuru, tarih şuuru, devlet şuuru sahibi, imanlı ve kendine güvenen, tarihi ve kültürü ile barışık, çağdaş dünyaya bunlarla bakabilen, çağı ile uyum sağlayabilme yeteneği kazanmış aydın nesiller yetiştirmek olan Türk Ocaklarını, milli meselelerdeki tutumu ve duruşu ortadadır. Özellikle Çanakkale ve İstiklal Savaşında," TÜRK OCAĞI" mensuplarının gösterdikleri fedakârlıklar, Çanakkale ve İstiklal Savaşı ile ilgili törenlerde sürekli hatırlanır.
Nitekim 22 Mart 1922 yılında, ilk Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Toplantısı' nın, Sivrihisar' da, yapılması dolayısıyla, yapılan törene katıldık. Tören esnasından, Kurtuluş Savaşı'nı ve Türk Ocağı' nın fedakârlıklarını, özellikle de Mart ayındaki konuğu, Sayın Mahir KAYNAK' ın, Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleştirilen, 'Neler olup-Neler Bitiyor' konulu konferansındaki sözlerini bir kez daha anımsadık.
Konferansta, Sayın Mahir KAYNAK, " "Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı derin devletinin bir ürünüdür. Biz kendimize güvenmeliyiz. Yüreğimizi sağlam tutmalıyız. Ufkumuzu daha da genişletmeliyiz" demişti. Özellikle de Sayın KAYNAK' ın öğrencilerine, " ...Çok güçlü ve büyük devlet olacağız, bunu yaşayacaksınız. Ben görmeyeceğim sefasını sürün" sözleri, bugünkü ve gelecek nesiller için en güzel mesajdı.
Aslında Paul HORY' de, 1913 yılında yayınladığı, "TÜRKİYE NASIL PAYLAŞILDI" kitabında, "Bugün Türkiye mahvolsa bile, Kaşgâr' dan, İstanbul' a kadar konuşulan Türk diliyle tekrar, bir Türk imparatorluğu kurarlar. " tespitini yapmıştı.
Yine Sayın KAYNAK' ın, "...Yeni düzende, İran etkili olacak kadar güçlü. Ancak İran tasfiye edilecek. Bunun içinde, ırk çatışmaları kullanılacak. Artık Sünni Şii ayrımı kullanılmayacak. İran, sen Arapsın, sen Farazisin ayrımcılığına itilecek." sözleri idi.
Bu strateji, ABD' nin, çağımızdaki yeni silahıdır. Nitekim CİA Başkanlarında George TENET, " Nerede bir önyargı ve nefretle karşılaşırsan karşılaş mücadele et. Nerde kaos varsa bil ki arkasında "DİNSEL" ve "ETNİK" bir nefret ve önyargı vardır " demiştir.
Nitekim ABD, kendi ülkesinde, dinsel ve etnik nefrete, müsaade etmezken, Irak'ta ve BOP' da, amaçlarına ulaşmak için, en önemli silahı da olan, "DİNSEL" ve "ETNİK" nefreti, Ortadoğu, Kafkaslar hatta Türkiye' de sürekli körüklüyor.
Ayrıca ABD eski dışişleri Bakanı Condoleezza RİCE döneminde, gündeme gelen, "BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ" ni, hedefinin ne olduğu herkes tarafından biliyor. RİCE' nin deyimiyle de" TÜRKİYE DAHİL OLMAK ÜZERE, ORTA ASYA'DAN FAS' a kadar, 24 Müslüman ülkenin sınırları ve rejimleri değişecek."
Başbakan Sayın ERDOĞAN, Ortadoğu, Türkiye, özellikle de Irak' taki, gelişmelerden sonra, hala BOP' un, "EŞBAŞKANI" mı bilinmez ama ABD, hedefinde emin adımlarla ilerliyor. Nitekim Mahir KAYNAK ", Yeni Dünya düzeninde, İran'da merkez olabilirdi ama onun etki alanları sınırlı olduğu için, mesela Ortadoğu'da, diğer Arap ülkeleri ile mezhebi çatışmaları var. O yüzden Merkez olarak Türkiye seçildi. Zannediyorum ki İran tasfiye edilecek bir ülkedir. Bu tasfiyede de IRK çatışmaları kullanılacaktır. Irak'ta Mezhep çatışmasını kullandılar."diyerek ABD ve Batı ülkelerinin yeni silahının, "IRK" ve DİNSEL" nefret olduğunu da tescil etti.
Türk Halkı, Osmanlı Devletini son zamanlarında, ABD ve Avrupa ülkelerinde, özellikle de medyasında, Türkiye aleyhine yapılan, tek taraflı propagandaların, ne kadar üzücü ve vahim neticeler doğurduğuna, bu propagandaların, bugün olduğu gibi, "IRKİ" ve "DİNİ" taassupları körüklediğine tanık oldu. Hatta Avrupa ülkeleri, Türkleri, Avrupa'dan atmak için Balkan toplumlarının, bugün Güneydoğu da olduğu gibi, önce ETNİK milliyetçilik hislerini kamçılamışlar, daha sonra ayaklanmaları körüklenmişler, sonra da savaşlarla istenen sonuçlara ulaşmışlardır.
Elbette bütün bu gerçekler, Türk halkına anlatılmalıdır. Türk Halkı da tarih ve bu tür olaylardan ders almalıdır. Eskişehir Türk ocağı, bu alanda ciddi gayret ve caba harcıyor. Hemen her Pazar, bir konferans düzenleyerek, Eskişehir kamuoyunu, milli ve dini meseleler üzerinde, aydınlanmasını sağlıyor. Diğer sivil toplum örgütleri de, Eskişehir Türk Ocağı gibi, milli meseleler üzerinde konferans, panel, sempozyum gibi etkinlikler düzenlemeli, kamuoyunu da aydınlatmalıdırlar. Çünkü gidebileceğimiz, BAŞKA BİR TÜRKİYE YOK...
Türk Ocağı ile nice 98. yıllara...