
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TARIM SORUNLARI VE ZİRAAT ODALARI
Geçen hafta, Eskişehir'i ziyaret eden Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamalarda tarımın, büyümenin üçüncü çeyreğinde yüzde 9'un üzerinde küçüldüğünü, yıllık bazda bakıldığında yüzde 5'in üzerinde bir küçülme olduğunu söyledi. Bunun asıl nedeninin" küresel ısınma" olduğunu ifade etti ama kendilerinin de sorumlu olduğu, tarımdaki diğer sorunları göz ardı etti
1980'li yılların başında itibaren uygulanan, ihracata dönük gelişme modeli, tarım sektörüne, kendine yeterlilik ve kapsamlı bir sorumluluk yüklemişti. Ancak o yılardan sonra, tarım ürünlerinin ithalatına yönelik politikalar tercih edildi. Yine o yıllarda siyasi otoritenin, bu kararına, Çiftçilerimizden, Ziraat Odalarından, ne de diğer çiftçi örgütlerinden tepki gelmedi. Bilakis Özal hükümetlerine, destek verildi. Sonuçta da dünyada, tarım ürünlerinde, kendi kedine yeterli yedi ülkeden bir olan Türkiye, tarım ürünleri ithal eden ülke durumuna düşürüldü.
Peki, dünyada, tarım ürünleri açısından kendi kedine yeterli yedi ülkeden bir olan Türkiye' nin, Özal döneminden sonra, tarım ürünleri ithal eden ülke konumuna düşmesinin de nedeni küresel ısınma mı? Veya bu tabloda, Ziraat odalarının sorumluluğu yok mu?
Doğrudur, Türkiye'de son yıllarda yağış ortalaması normal yağış miktarının altında. Bu durum, hububat başta olmak üzere, bazı meyvelerde üretim düşmesine neden olabilir. Ancak tarımda, verimin düşmesinde tek sebepte bu değildir.
Ayrıca Sayın Bayraktar, Türkiye'de kullanılan suyun yüzde 71'i tarımda kullanılıyor. Bundan sonra basınçlı sulama sitemlerine öncelik verilmesi lazım. Verilen teşvikleri yeterli ve olumlu buluyoruz." diyor ama çiftçiler tarafından yok edilen sulama kanallarından bahsetmediği gibi, üretim düşüklüğünü de küresel ısınma ile eşdeğer tutuyor.
Şu bir gerçek ki Türk tarımına, en büyük zararı siyasi iktidarların almış olduğu yersiz ve haksız kararlar ve bu kararlar karşında, "ZİRAAT ODALARI" nın tutumu da etkiledi. Hal böyle iken, tarımdaki üretim düşüklüğünü küresel ısınma ile eşdeğer tutmak, bahane ve kamuoyunu aldatmaktan başka bir şey değildir.
İsterdik ki Sayın Bayraktar, Eskişehir' de, Türk tarımı için önemli bir gelişme olan ve Beylikova'da gerçekleştirilecek, Türkiye' de de bir ilk de olan, " BESİ ORGANİZE BÖLGESİ" ile de yakından ilgilensin, bu husustaki görüşlerini de kamuoyu ile paylaşsın. Ancak o her zaman ki bildiğimiz konularla yetindi.
Kırsal kesimdeki diğer bir tehlike de, "EROZYON" dur. Bu yolla yılda, 1.4 milyon ton verimli toprak yok oluyor. Her yıl KKTC kadar, bir toprağı kaybediyoruz. Erozyonun önlenmesi için mutlaka mera ıslah çalışmalarına ve ağaç dikimine hız verilmeli, mevcutları da en iyi şekilde korunmalıdır. Bu alanlarda, diğer sivil toplum örgütleri, mücadele ederken, Ziraat Odalarından, arzu edilen çalışma yok.
Diğer yandan Sayın Bayraktar' ın, Türkiye'de sulama yatırımları çok önemli. Yaklaşık 3.5 milyon hektar araziyi sulayamıyoruz. Sulama yatırımlarını bitiremediğimiz taktir de, tarım, kuraklıktan bundan sonraki yıllarda da olumsuz etkilenecek.'' Sözlerine katılmamak mümkün mü?
Ancak... Tarım alanları ve gerçekleştirilen sulama kanalları hızla yok ediliyor. Rant uğruna, son 20 yılda bu şekilde yok olan tarım alanları, 400 bin hektarın üzerindedir. Başka bir değişle, Seyhan sulamasını 4 katı, Manisa sulamasının 20 katı, Eskişehir sulamasının da 25 katına eşit ama tablo karşısında da Ziraat Odalarından ses yok.
Ayrıca Türkiye'de, köylüyü destekleme girişimleri, devede kula oldu. Bu alanda da Ziraat Odalarının, ciddi bir mücadele verdiği söylenemez. Oysa batı ülkelerinde çiftçinin genel nüfusa oranı %5-6 arasındadır.
Bizde ise bu oran, %40'ın üstündedir. AB'de çiftçi nüfusu, aktif nüfusun %5'i olurken, AB'de bütçesinden ayrılan pay,%46'dır. Yani AB'de bütçesinin yarıya yakın kısmı, tarım kesiminin desteklenmesine ayrılmıştır. Buna rağmen de, AB bu desteklemeyi yetersiz görmektedir. .
XXI. yüzyılda, organik tarım ön plandadır. AB'de de hayat felsefesi haline gelmiştir. Ayrıca da AB' sürecinde, ürüne bağlı destekten, bölge ve çiftlik bazlı desteğe geçilecektir. Bazı ürünlerinde üretimine son verilirken, bazıları da desteklenecektir. Sebze ve meyve üreticileri ise, bu süreçte en az etkilenen kesim olacaktır. Organik tarımla ilgili olarak da Ziraat odalarının hiçbir çalışması yok.
Artık gerçekler görülmelidir. Türk çiftçisinin, tarımsal sorunların çözümünde, siyasi otorite kadar, çitçilerin ve çiftçiye yönelik sivil toplum örgütlerinin, özellikle de ziraat odalarının da sorumluluğu vardır