4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

TERÖR VE AÇILIM SÜRECİ

Siyasi iktidarın, açılım süreci, kamuoyunda kaygı ile izleniyor. Genel kanı, tehlikenin kapıda olduğu yönündedir. Nitekim bir e-mail gönderen bir okuyucumuz, " AKP iktidara geldiğinde, terör sıfırdı. Açılım süreci ile terör hız kazandı. Üstelik PKK güçlendi. PKK ile çatışmaların yeniden başlaması ve güneydoğuda bazı askerlerin öldürülmesi, hiçte hayra alamet değildir. Oysa geçmiş yılarda, Tansu Çiler, terörle mücadelede, ciddi mesafe almıştı. AKP, Tansu ÇİLERİ arattı." diyerek, bir gerçeği paylaştı.
Okuyucu haklı. Elbette Sayın Prof. Dr Tansu ÇİLER' inde, hataları oldu ama terörle mücadelede, başarılı oldu. Siyasi iktidarın,, ABD ve AB karşısındaki tutumu ve PKK ve diğer gelişmelerle ilgili tavrına baktıkça, Sayın Prof. Dr. Çiler' in, ne kadar cesaretli bir politika izlediğini de daha iyi anlıyoruz.
Prof. Dr Tansu Çiler' in, başbakanlığı dönemindeki, özellikle de PKK ve milli davalardaki tutumu, hala partili ve partisiz, özellikle de DYP tabanı tarafından, örnek olarak gösterilmişti. Gösterilmeye de devam ediyor.
Sayın prof. Dr. ÇİLER, Terör ve milli konularda, Cesur ve kararlıydı. Kardak krizinde " O bayrak! ya inecek, ya inecek" diyerek, milli konularda duyarlı olduğunu gösterdi.
PKK, terörü ile kararlı, bir şekilde mücadele etti.
1992 yılında, bugün olduğu gibi, Devlet Güneydoğu'da otorite kaybediyordu. Bu gidişi durdurmak ve çözümde bulunmak zorunda idi. Ve aranan çözüm, nihayet 1993 yılında bulundu. PKK ya karşı, onun taktikleriyle savaşılacak, PKK ya destek olanlara da terörist muamelesi yapılacaktı.
Tespit ve yöntem, doğru idi. Ancak Özel Tim başarılı oldukça, aleyhindeki senaryolar, hız kazandı. Özel Tim Emniyet Genel Müdürlüğünce, PKK ve Dev Sol'a karşı, kullanılıyor görüntüsü altında tehdit, gasp, haraç, uyuşturucu kaçakçılığı, cinayet gibi suçların, Özel Tim mensupları tarafında yapıldığı iddiaları geldi.
Şayet Özel Harekât Timi içinde, toplumun tasvip etmediği, bazı olaylar olmuşsa, bunu öne sürerek, terörle mücadele de olmazsa olmaz konumda olan, bir kuruluşu yıpratmak veya tamamen ortadan kaldırmak, bu ülke insanına, yapılmış en büyük haksızlıktır. Çünkü Terörle mücadele, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'NİN İŞİ DEĞİLDİR. Teröristlerle mücadele, onları yöntemi ile olur. Bu da iyi eğitilmiş, bu alanda deneyim ve tecrübe kazanmış, güvenlik mensupların işidir.
Siyasi iktidarın, terörle mücadelesinde, açılım süreci, çözüm değildir. O nedenle de terörle mücadele için, mutlak Özel Harekât Timleri kurulmalı, bölgede sürekli ve kalıcı olmalı, geniş yetkiler verilmelidir. Aksi halde, vatan evlatlarımızı, şehit vermeye devam edeceğiz. Ancak AB uyum yasaları gereği, Emniyet Teşkilatı'nda, Özel Hareket Timleri için de düzenlemeler getirildi. Düzenlemeye göre, illerdeki Terörle Mücadele Şubesi'ndeki görevli kişiler, operasyonlara giremeyecek, operasyonları Özel Hareket Timleri yapacak. Özel Hareket Timleri, ayrıca kentlerde yapılan operasyonlarda da kullanılacak, kırsal alana çok zorunlu haller dışında, çıkamayacak.
Ayrıca bugün güvenlik güçleri, artık operasyonlara hemen başlayamayacak, operasyon yapılacak kişi, ya da kişiler, bu görüşmeciler tarafından önce konuşarak ikna edilmeye çalışılacak. Bu kişiler, psikologlar tarafından eğitilen ve uzman kişilerden oluşacak. Bir operasyon anında, Cumhuriyet Savcıları talimatı doğrultusunda hareket edecek. Suçlular ikna etmeye çalışacak. Silahlı çatışma, artık Özel Hareket Timleri'nin en son çaresi olacak. Elbette, bu tabloda, güvenlik güçlerinin, terörle mücadelede, başarılı olması çok zordur.
Bugüne kadar, terörle ilgli Bakanlar Kurulu toplandı. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı bir araya gelip, "durumu" değerlendirdi. Sonuç ortadadır.
Ayrıca açılım süreci çözüm olmayacaktır. Çünkü hedef "Özeklik" daha sonra da" Bağımsız Kürdistan" dır. O nedenle de Türkiye, bugünkü terörle mücadele yönteminden vazgeçmelidir. Başbakan Tansu Çiler' in, döneminde olduğu gibi, Yeni bir strateji belirlemeli, terörle mücadele eğitimli, tecrübe ve deneyim sahibi, "Özel Harekât Timleri", iktidar ve toplumun tüm kesimleri ile birlikte sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı çok yönlü yapılmalıdır.
Ayrıca Açılım sürecindeki başarısızlık, Batı basının da gündemindedir. İngiliz Financial Tımes gazetesi, "Olaylar daha endişe verici bir şekilde gelişti. Bir hafta önce Yüksekova'da üç asker öldürüldü. Diyarbakır'da, bir astsubay öldürüldü. Askerlerin öldürülmesi, barış sürecinin, en ikna edici noktasına sekte vurdu" görüşündedir.
Açılım süreci, ülkeye telafisi mümkün olmayacak, gelişmelere gebedir. Nitekim TASAV Başkanı Sayın İsmail Faruk Aksu'nun, Açılım sürecinin, "millî birlik Projesi"nin gerçekleştirileceği iddiasının, tam aksine, millî birliğin sarsılmasına, toplumda kutuplaşmanın ve ayrılıkçı hareketlerin artmasına, sebep olurken, devletin temel ilke ve niteliklerinin aşındırılmasıdır, tespitine katılmamak mümkün mü?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi