
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TERÖRLE MÜCADELE, TOPLUMUN İŞİDİR
Genel Kurmay Başkanlığı, Internet sitesinde yayınlandığı bildiride, terör eylemlerinin, bölücü ve ırkçı terör örgütünün, gerçek niyetlerini de çok açık bir şekilde ortaya koyduğu belirterek, " Her fırsatta, yurt içinde ve yurt dışında barış, özgürlük ve demokrasi gibi insanlığın yüksek değerlerini, terör örgütüne paravan olarak kullanan kişi ve kuruluşların, bu olayların gerçek yüzlerini görme zamanı artık gelmiştir. " ifadeleri ile de, AB, ABD ve BM' yi ve bazı sivil toplum örgütlerini, örtülü olarak sorumlu tuttu.
Ayrıca bildiri de, " Türk Silahlı Kuvvetleri'nin beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin, kitlesel karşı koyma refleksini göstermesi." de istendi.
TSK' nın tespitleri ve istekleri, demokratik kurallar içinde kamuoyu tarafından ne kadar dikkate alınacak zaman içinde görülecektir. Ancak bahar aylarının gelmesiyle beraber, Kuzey Irak'ta yuvalanan PKK militanları, Türkiye'ye geçiş yapmaya başladılar. Sene başından bu yana, şehit olan asker sayısı ise 45' e yükseldi. Türkiye de, gidişattan endişelenenler, çözüm yolları üzerine kafa yormaya başladı. Geçmiş dönemde, terör karşısında kazanılan zaferde, ilk akla gelen unsur ise, komandoların yanı sıra, aylarca dağlarda yaşayacak şekilde eğitilen, özel harekât polisleriydi.
Terörün, en azgın olduğu dönemde, çok zor eğitimlerin ardından görevlendirilen özel harekâtçılar, teröristlerin, korkulu rüyası olmuştu. PKK' ya karşı o kadar başarılıydılar ki, bizzat bölücübaşı telsizle verdiği talimatlarda, "Özel harekâtçılar ile çatışmaya girilmemesini" istiyordu. Öcalan'ın, yakalanmasının ardından, terörün yok olması ile birlikte, Batı'ya kaydırılan, özel harekâtçılar, teröristlere kök söktürüyorlardı. Şimdi Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, çok az sayıda, özel harekâtçı görev yaparken, kalanları da trafik ve pasaport gibi bölümlere kaydırıldı.
Oysa terörle mücadele, "ÖZEL HAREKÂT TİMLERİ" nin işidir.
Siyasi irade ve Güvenlik kurumları, artık gerçekleri görmelidir. Yeterli eğitim almayan, tecrübesiz, deneyimsiz ve bölgeyi yeteri kadar tanımayan gençlerle, terörle mücadele edilemez. Mutlaka 1993' de olduğu gibi, iyi eğitilmiş, her şart ve zeminde mücadele edebilecek "Özel Harekât Timleri" kurularak, terörle mücadele yapılmalıdır.
Yeterli midir? Elbette değildir. Çünkü terör olaylarında, kimler aktör, kimler figüran, kimlerin de yönetmen olduğu tespit edilemeyen, kaygan ve kuşkulu bir zemin. Bu zeminde yararlanmak isteyen devletler ve güç odakları var.
O nedenle de terörle yapılacak silahlı mücadele, tek başına yeterli değildir. Toplumun da mücadelede yer alması zorunludur.
Bugün, adı resmen konmasa da bir savaş var. Teröristler, karakolları basıyor, Ankara' da şehrin ortasında, bombalar patlıyor. Yollara mayın döşeniyor, tren yollarını havaya uçuruluyor.
Çağımızda savaşlar, artık iki devlet, ya da devletlerarasında olmuyor. Çünkü dünyada halk, özellikle de batı ülkelerindeki insanlar, savaş istemiyor. Siyasiler de, dünyadaki senaryolarını gerçekleştirmek ve çıkarlarını da korumak ve kollamak için, "TERÖR" denen beladan, örtülü olarak istifade ediyorlar. Teröre, ideolojik etnik, dinsel görüntü verilerek de sahneye sürüyorlar. .
PKK terörünü ve bu terörü oluşturan, para ve silah desteği vererek Türkiye'nin başına bela eden tüm ülkeler biliniyor. Ancak siyasi otorite, bu ülkelere karşı yeterli müeyyideler düşünmediği gibi, yeteri ölçüde, tepki de göstermiyor.
Diğer yandan bir devletin komşusu, başka bir devlete doğrudan zarar vermeme ve topraklarını zarar verici faaliyetlere açmama zorunluluğu getiren uluslararası hukuk kurallarına ve Güvenlik Konseyi'nin, 1373 kararına rağmen, Irak' tan Türkiye' ye yönelik terörist faaliyetlerin engellenmesine yönelik, bunca haklı argüman ve uluslararası yasal dayanak varken, siyasi otorite, sınır ötesi harekat kararı almıyor, BM, ABD ve AB ise, TSK' nın, sınır ötesi harekat yapmasını istemiyor.
Ne yazıktır ki, Türk askeri, dünyanın her yerinde, NATO ve BM gücü olarak, teröre karşı mücadele vermektedir. Ancak burnunun dibindeki terör yuvalarına karşı dünya, bir türlü harekete geçmediği gibi, TSK' nın, müdahalesine de karşı çıkılıyor.
Türk milleti, terörle mücadeleyi, devlet, hükümet, ordu, yöneticiler ve milletle el ele vererek yapmak zorundadır. Çünkü Terörle mücadele, toplumun işidir. TSK' ya, bırakılmayacak kadar da önemlidir.
Ayrıca terör, iç ve dış kısır siyasete, asla malzeme olmamalıdır.