
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TIP BAYRAMI, BURUK KUTLANIYOR
Sultan II. Mahmut'un, yenilikçi hareketleri sonucu, hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi'nin de katkılarıyla, batılı anlamda ilk tıp mektebi olan, Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire 14 Mart 1827 Çarşamba günü Şehzadebaşı'ndaki Tulumbacıbaşı Konağı'nda kurulmuş. Bu şekilde, tıp tarihimizde, 14 Mart yerini almıştır. İlk tıp bayramı 14 Mart 1919'da, işgal altındaki İstanbul'da, tıp öğrencileri tarafından kutlanmış. Bu törenine Dr. Fevzi Paşa, Dr. Besim Ömer Paşa, Dr. Akil Muhtar (Özden) gibi dönemin ünlü hocaları da katılmış. 1933'de "Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane" İstanbul Üniversitesi'ne dâhil olmuş. Peşinden de 1945'te Ankara Tıp Fakültesi, 1954'te Ege Tıp Fakültesi kurulmuştur.
Bugün, yurdun her tarafında, Tıp Bayramı kutlanacak, ve yurdumuzun çeşitli yörelerinde doktorlarla ilgili konferans, panel, sempozyum ve benzer etkinlikler düzenlenecek. Bu
Etkinliklerde, sağlık alanındaki sorunlar yanında, Sağlık personelinin sorunları da tartışılacaktır. Ayrıca bugün işi bırakma eylemleri de yapılacaktır.
Eskişehir' de, konuşulacak konuların başında, 'Aile Hekimliği' gelecektir. Çünkü aile hekimliği, hayata geçirildiği zaman, muayenehanesinde çalışan hekimler, ya Aile Hekimi olmaya zorlanacaklar, ya da muayenehanelerini kapatmak zorunda kalacaklardır.
Diğer yandan Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde, yapılan uygulamaların, bugünleri aratacağını söyleniyor. Bu görüş, ne kadar doğru zaman içinde görülecektir ama Bugün de, Sağlık alanında, çok ciddi sorunların olduğu da ortada. .
Özel Sağlık Kuruluşunda çalışan doktorların da ciddi sorunları vardır. Bu Kuruluşlarda çalışan doktorların, çalışma güvenceleri yoktur. Çoğu zaman branşında, tek hekim oldukları için, gecesi, gündüzü, tatili ve mesai kavramı demeden çalışmaları istenir. Senelik izinleri çok kısadır. Mesleki açıdan kendisini yetiştirmek için, kurslara ve kongrelere katılma olanakları kamu hekiminden çok daha sınırlıdır. Zorunlu hallerde, yerine bakacak hekim bulmadan, izine ayrılamaz. En az çalışma saati, 9 saatten fazladır. Ekonomik güvenceleri yoktur. Aylarca ücretini, zamanında veya hiç alamayan hekimlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Hekimlerin önemli bir kısmı, kayıt dışı çalıştığından, işten ayrılma durumunda, hak iddia edememektedir. Aynı tablo diğer sağlık personeli içinde geçerlidir.
Diğer ve önemli bir sorun da, Türkiye' de Yabancı Hekim çalıştırılmasına imkân tanıyan kanundur. Ancak yabancı doktorların, Türkiye'de çalışabilmesiyle ilgili yasa, Çankaya Köşkü'nden döndü. Meclis Sağlık Komisyonu da, yasada, Cumhurbaşkanı'nın iade gerekçeleri doğrultusunda değişiklikler yaptı ama bu değişiklikler, "Hükümet, düzenlemeden vazgeçti." şeklinde yorumlandı. Ancak hem Sağlık Bakanı, hem de Başbakan Erdoğan, yabancı doktorların, Türkiye'de çalışması gerektiğinde ısrarlı.
Tabipler odasına göre de, " Avrupa Birliğine üyelik için, 1219 sayılı Yasada taslakta olduğu gibi, tek taraflı bir biçimde yabancı bütün hekimlerin, ülkemizde hekimlik yapmasına ilişkin bir düzenleme gerekli değildir. Aksine, bu konuda eğitimden yeterliliğe, mesleki denetim ve gelişimden, dil bilgisine kadar bütün süreçleri içine alan, karşılıklılık esasını içeren detaylı bir düzenleme gerekmekte ve vatandaşlık koşulunun da tüm Avrupa ülkelerinde oldu gibi hayta geçirilmesi gerekir. Ancak tam üyelikle birlikte kaldırılması gerekmektedir." .
Geçmişte de, Sağlık Bakanlığının 19.11.1998 tarihinde yazdığı yazılarda yer aldığı üzere, yabancı sermayeyi teşvik kapsamında yabancı hekimler ülkemizde çalıştırılmak istenmiştir. O tarihte Sağlık Bakanlığı, yürürlükteki yasaların buna izin vermediğine ilişkin görüş bildirmiştir. Aslında bugünde, bu düzenlemenin altında yabancı sermaye isteği yatmaktadır. Avrupa Birliği için, ihtiyaç duyulan düzenleme bu değildir.
Ülkemizde, sağlık Platformunda ciddi sorunlar vardır. Özellikle de Tıp eğitimi ile ilgili gelişmeler hep tartışma konusu oldu. Ülkemizde söz konusu tıp eğitiminin niteliğine yönelik çalışmaların da sınırlı sayıda olduğu söyleniyor. Bu durum etik kaygıları, dile getirme anlamında ise daha belirgin bir biçimde, ortaya çıkmaktadır. Oysa eğitimin, bilimsel, teknik ve beceri yönünden, istenen en üst düzeyde olabilmesi için, tüm bunları kucaklayan, "ETİK" bir yaklaşımında bulunması gerekmektedir.
Elbette doktorların yanında, sağlık sektöründe çalışan diğer personelinde özlük, eğitim, ve ekonomik açıdan pek çok sorunu var. Vatandaşın durumu ise ortadadır. Ancak Her türlü olumsuzluğa rağmen, Türkiye'nin tıp alanında, geldiği seviye asla küçümsemezdir.
Tıp Bayramı, kutlu olsun...