Toplumsal Cinsiyet Bilinci

Cinsiyet kadın ve erkek arasındaki kalıtsal, bedensel ve biyolojik özellik farlılıklarına işaret eder. Buna karşılık toplumsal cinsiyet, kadın ve erkeğin yaşadıkları toplumdaki rol, sorumluluk ve statülerini belirtiyor. Toplumsal cinsiyet, fiziksel ve biyolojik farklılıklardan değil; toplumun kadın ve erkeği nasıl gördüğünü ve algıladığını, ondan kadın veya erkek olarak beklentilerinin ne olduğunu ifade ediyor. Bir başka deyişle; toplumsal cinsiyet; kişinin kadın veya erkek olarak ne olmasını, nasıl davranmasını ve toplumun imkânlarından nasıl yararlanması ‘gerektiğini’ anlatıyor.

Kadın ve erkek, toplumun sunduğu ekonomik ve sosyal olanaklardan adil ve eşit olarak yararlanmadığında ise toplumsal cinsiyette eşitsizlik ortaya çıkıyor. Bu uçurum, toplumun sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyinden farklı bir olgu. Önemli bir nokta şudur ki; her toplum türünde eşitsizlik ve ayrımcılık şu veya bu biçim ve ölçekte görülüyor.

Kadın ve erkek arasındaki uçurumu ortadan kaldırmak için öncelikle toplumsal cinsiyet bilincinin oluşması –bir başka deyişle, geliştirilmesi gerekli… Toplumsal cinsiyet bilincinin geliştirilmesi ve cinsiyet temelli ayrımcılıkla eşitsizliğin giderilmesi için stratejik yaklaşımlara ihtiyaç var. Bu nedenle toplumsal cinsiyet bilincinin geliştirilmesi stratejisini, tüm kurum ve kuruluşların kendi vizyon ve temel stratejilerine eklemlemeleri gerekiyor. Çünkü bu konu, ekonomik işletmelerden kamu birimlerine, sivil toplum kuruluşlarından ailelere kadar her sosyal ve ekonomik oluşumu ilgilendiren bir ihtiyaç olarak görünüyor.

Son yıllarda çevrenin korunması ve doğal yaşamın sürdürülebilir kılınması yolunda bilinç düzeyi yükselmeye başladı. Dünya ölçeğinde ve bu arada ülkemizde de yaşanabilir ve sürdürülebilir çevre konusunda ‘bir arpa boyu’ bile olsa, mesafe alındı. Bu yolda geleneksel siyasetin duyarsızlığı ve ilgisizliği dikkat çekerken, sivil toplum kuruluşları geleceğe sahip çıkma anlamında çok daha başarılı oldular. Özetle; bundan sonra çevreyi siyasetin ana eksenlerinden biri olarak almayan bir siyasal söylem düşünmek mümkün değil.

Toplumsal cinsiyetin bilincinin geliştirilmesi anlayışını da demokratik açılımcı siyasal söylemlerin eksenlerinden bir diğeri olarak yerleştirmemiz gerekiyor. Aynen çevre konusunda olduğu gibi; toplumsal cinsiyet de, siyasal söylemleri siyaset ekseninde iyi-doğru-güzel sıralamasına tabi tutarken kullanılacak bir anahtar performans göstergesi olacaktır, olmalıdır.

İlerleyen yaş düzeylerinde toplumdaki bazı hatalı algı ve davranış modellerini değiştirmek zor oluyor. Daha çocukluğunda insan sevgisini, doğaya saygıyı, koruma bilincini ve ayrımcılığa karşı olmayı öğrenemeyen bireyler, daha sonraki yaşlarda bu zayıflık ve eksikliklerini gideremiyorlar. Bu nedenle toplumsal cinsiyet bilincinin geliştirilmesinin de okul öncesi çağdan başlanıp eğitim yaşamı ile birlikte sürdürülmesi gerekiyor. Bu anlamda kapsamlı bir sosyal programa ihtiyacımız var.

Başta kadın kuruluşları olmak üzere kendine bu alanda bir misyon biçmiş tüm sivil toplum kuruluşlarının okul öncesi ve okul yaşamında toplumsal cinsiyet bilincini geliştirecek faaliyetlere önem ve öncelik vermeleri gerektiği kanaatindeyim. Erkek egemen bir devlet yönetim modeline sahip olduğumuzu düşündüğümüzde; ülke yönetimlerinin bu konuda önlem almaları ve çözüm geliştirmeleri gecikebilir.

Bir noktayı vurgulayarak bitirmek istiyorum. Toplumsal cinsiyet konusunda yapılan çalışmaları, kadınların siyasal ve sosyal alanlarda ‘numune’ niteliğinde simgesel temsilinden çıkarıp yaygın bir hale getiremediğimiz sürece, arzuladığımız olumlu sonuçları almamız mümkün olmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi