
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TOPLUMSAL PARANOYA!
PARANOYA, aşırı endişe veya korkuyla karakterize edilen, mantıksız kuruntularla bilinen bir rahatsızlıktır. Aslında Paranoya, karmaşık bir ruhsal hastalıktır. En çarpıcı belirtileri hezeyanlardır. Paranoyak kişi başkalarının, kendisine haksızlık yaptığına, eziyet ettiğine inanır. Bu durum kurumlar arasında oluşmuş ise durum daha da vahimdir. Çünkü kurumlar, zaman zaman kendisiyle "uğraşıldığı" ve karşı kurumun, kedisi için tehlike oluşturduğu düşüncesine kapılır.
PARANOYA, kendi başına pek tehlikeli değildir. Ama daha tehlikeli bir durumun, olabileceği unutulmamalıdır. Bazen, misillemede bulunma arzusu, ya da içinde bulunduğu durumla kendi başına, başa çıkma düşüncesini doğurabilir. Ümraniye davasında, TSK- Yargı-Emniyet teşkilatı arasında, bazı olaylar da bu net bir şekilde görüldü.
Son yıllarda, ise kurumlar arası, PARANOYA hat safhaya ulaştı. Bunun sonuncunda, ülke gergin, gündem karışık, darbe planları, intiharlar, açılımlar, eylemler, tahrikler, provokasyonlar, istihbarat savaşları, iktidarmuhalefet kavgaları, Hükümet Genelkurmay polemikleri, gündemden düşmüyor. Fişlemeler, darbe senaryoları, siyasi cinayetler, suikast girişimleri, cuntalar, mafyalar, çeteler, demokrasi dışı arayışları, kurum/kuruluşlar arasındaki çatışmalar, kaygı verici boyutlara ulaştı.
Son olarak Muğla' dan, Ankara'ya yapılan ve rutin olduğu açıklanan "MÜHİMMAT" sevkıyatında "da, "PARANOYA" gündeme oturdu. Ankara'da, 155 Polis İmdat Hattı'na gelen bir ihbar üzerine, harekete geçen Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 06 BJ 9915 plakalı beyaz, üzeri mavi brandayla kaplı kamyonu durdurarak arama yapmak istedi
Bu gelişmeler üzerine, TRT ve belli televizyonlar, "PANAROYA" bombardımanına başladı. Kamyonda seri numaraları silinmiş 900 el bombası bulunduğu" yayımlandı. TRT içindeki birileri, yalan haber üreterek, TSK' yı yıpratmak veya "zanlı" hale düşürmek mi istiyor bilinmez. Ancak yapılan ihbarda, söz konusu el bombalarının, Nevruz vesilesiyle Güneydoğu' da ve çıkacak kargaşa da "kullanılacağı" gibi hayali haberler ve yorumlar yapıldı.
TRT tarafından yapılan yayımlarda, el bombalarının seri numaralarının silindiği şeklindeki gerçek dışı haberler, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı var olan asimetrik, psikolojik ve sistematik saldırının bir parçası mıdır zaman gösterecektir ama TRT, gerçek dışı, kamuoyunu yanıltıcı yayıncılık anlayışıyla, kurumların yıpratılarak, her halde TSK' yı, halkın gözünden düşürülmeyi amaçlıyor. Siyasi iktidar kurmayları, hatta Emniyet Teşkilatı ve yargı da bazı kişi/kişiler, Askerin attığı her adıma, şüpheyle bakılıyor. Rutin icraat ve tatbikatlarında bile, PARANOYA yaşanıyor.
Elbette yapılan her ihbar, mutlaka polis tarafından değerlendirilmeli, gereken ne ise o da yapılmalıdır. Bu doğaldır. Ancak sevkıyata ilişkin belgeler ibraz edilmesine rağmen, TSK' ya ait mühimmatın, Ankara Emniyet müdürlüğüne götürülmesi, kurumlar arası güvensizliği ve halkın tabiri ile "PARANOYA" kavramının, ne boyutlarda olduğunun da bir göstergesidir. Bugünde, ekonomi, işsizlik, grevler, türban, uluslararası ilişkiler, eylemler, köşe yazarları, kadınlar, darbe hesapları... Ülkede olup biten ve hoşa gitmeyen ne varsa, hepsinin altından "AKP'yi devirme komplosu" çıkıyor. Yani bir paranoyadır gidiyor.
PARANOYA, Erzurum-Erzincan hattında da yaşanıyor. Özel yetkili savcı, şubat ayında 9. Kolordu Komutanlığı'na bir yazı gönderiyor ve 'Aralık ayında Erzurum Orman İşletme Müdürlüğünün bulunduğu noktadan şehir dışına doğru çok sayıda askeri aracın intikale hazır bir vaziyette durduğu tespit edilmiştir' diyerek, sebebini soruyor. Cevap olarak, bakım yapılan araçlar ve iki konvoyun birleştirilmesi için, bir süre orada bekletildiği söylenmesine rağmen. Konvoylar birleştirilince, polis eskortu eşliğinde, intikal tamamlanması sağlanıyor. Yine Erzurum-Erzincan hattında, CHP'li Milletvekili, birkaç gün önce basılan pastanenin sahibi tarafından, "gizli tanık" ile tanıştırılıyor. Pastane sahibi çantayı alıyor. Daha sonrasına ilişkin bir görüntü yok ama bu kadarı üzerine bile, hikâye yazılabiliyor senaryo da üretilebiliyor.
Türkiye, son yıllarda, oluşturulan ülke genelindeki, özellikle de kurum/kuruluşlar arasındaki "PARANOYA" dan, bir an önce kurtulmak zorundadır. Çünkü ülkemiz, hızlı bir şekilde telafisi ve geri dönüşü de olmayan, bir felakete doğru hızla sürükleniyor. Etnik nefretin arttığı, ermeni tezlerinin, dünyada kabul gördüğü, bir ortamda, herkes, kurum/kuruluşlar, özellikle de iktidar ve muhalefet, aklını başına almak, en önemlisi de üzerine düşeni de yapmak zorundadır. Bu ülke, kolay kazanılmadı. Ayrıca gidebileceğimiz, BAŞKA BİR TÜRKİYE YOK...