4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

TÖRENLERDE YAŞANANLAR KABAK TADI VERDİ

Pazar günü, medya haberlerinde, " Kars' ın Esenyazı Köyü'nde yeni yaptırılan ilköğretim okulunun açılış törenine katılan anasınıfı öğrencileri, protokolün gecikmesi ve konuşmaların uzaması üzerine, soğuktan üşüyüp ağladı. Soğuk havada saatlerce bekleyen minikler arasındaki bir kız öğrenci de baygılık geçirdi. Öğretmenler ve aileleri soğuktan üşüyen ve ağlamaya başlayan minik öğrencileri ısıtmak için atkı, kaban ve eldivenlerini verdi." haberleri aklıselim tüm insanlarımızı üzdü.
Yine geçen yıl da Tokat 'ta, Yeşilbağ İlköğretim Okulu bahçesinde yapılan ağaç bayramı töreninde, soğuk hava nedeniyle öğrenciler üşüyünce zor anlar yaşadı. Aynı tablo, "Yozgat'ın Sorgun İlçesine bağlı Doğanlı köyünde, karne tatili olmasına rağmen, okulun isminin değiştirilmesi nedeniyle düzenlenen törende de yaşandı. Doğanlı İlköğretim Okulu'na bir süre önce şehit olan Er Şuayyip Çalışkan'ın ismi verildi. Karne tatili olmasına rağmen çevre köylerden servislerle getirilen öğrenciler, saatlerce protokol üyelerinin törene gelmesi için karda bekledi. 165 öğrenci soğuktan titrerken, birbirlerine sarılarak ısınmaya çalıştı." Haberleri de medyada yer almıştı.
Bütün bu gelişmelerin, ülkeye ve insanımıza bir yararı olmadığı gibi, , işgüzarlıktan başka da bir şey değildir. İnsan, ister istemez de yaşananlar karşısında şok oluyor. Öğrencilerin, soğuk havada bekletilmesi, törenlerin çokluğu ve diğer olaylar, ülkemizin bir arpa boyu yol gitmediğinin de tescili olup, XXI. Yüzyıl, Türkiye'sine de yakışmıyor.
Aslında Kars ilimizde yaşanan bu olay, yıllardır yaşanıyor. Bu tür her olay ve gelişmede, medya da yer alıyor. Hatta ilgililer, tedbir alınacağını da söylüyorlar. Ne tedbir alan, ne de vicdana gelip bu tür törenleri iptal eden var. Aslında tedbir alınmasa, bu tür olaylar, ne ilk, ne de son olacaktır. Oysa gelişmiş tüm ülkelerde, bu tür törenler yapılmıyor. Hele Türkiye' de olduğu gibi, öğrencilerle, devlet büyüklerini karşılama hiç yoktur.
Maalesef, siyasi ve kişisel çıkar uğruna, masum çocuklarımız, yıllardır soğuk, sıcak demeden, yollarda ve tören sahalarında, saatlerce bekletiliyor. Kimi bayılıyor, tümünü de hava şartlarından etkileniyor. Küçük yaşlarda, devlete ve topluma karşı tepki oluşuyor. Yaşanan yanlış tablonun da eğitimini alıyorlar. Çünkü toplumdaki her olay, etkinlik, insanların tavır ve davranışı, çocuklarımız için bir eğitimdir.
Yalnız çocuklarda mı? Büyüklerde, yapılan törenlere tepki gösteriyor.
Hülasa devlet, tören devletine dönüştü. Haber bültenlerinden yansıtılan devlet hayatı, törenlerden ibaret gibidir. Siyasetçiler, yöneticiler sivil toplum kuruluşları, birbirlerine iletmek istediklerini, törenlerde söylüyor, halka ve yandaşlara mesajlar, törenlerde gönderiliyor, samimiyetler törenlerde ilerletiliyor, küslükler, törenlerdeki davranışlarla ifade ediliyor, duruşlar ve bakışlar, büyük anlamlar içeriyor...
Her yıl nakarat gibi tekrar edilen, Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi kuruluş törenleri, Adli Yıl açılış törenleri, Cumhurbaşkanlığı resepsiyonları, Kara-Deniz-Hava Harp Okulu-Gata Mezuniyet törenleri, Kentlerin Düşmandan Kurtuluş törenleri, Cenaze törenleri, Devir-Teslim törenleri, Ziyaret törenleri, Yemin törenleri, Askeri törenler, Çeşitli Yıldönümü törenleri, mezuniyet törenleri, okul açılışları...
Hülasa, Türkiye, bütün yıl törenlerle meşgul.
Elbette, her ülkenin ve toplumun özel günleri ve bu günlere ait törenleri vardır. Acaba bizim ülkemizde olduğun gibi, dünyada, kaç ülkede, bu kadar çok tören vardır? Veya yapılıyor?
Artık gerçekleri görelim. Törenlerin çokluğu ve yaşananlar, kabak tadı verdi. Tepki de alıyor. Milli bayram ve özel günlerin dışında yapılan törenler, ülkeye, vakit kaybettiriyor, devletin ve vatandaşın da işini aksatıyor. Hem de devleti, trilyonlarca YTL zarara sokuyor. Üstelik insanımızın, özellikle de geleceğimiz dediğimiz çocuklarımızın, çektiği çile de cabasıdır.
Peki, törenlerde, gereksiz yere harcanan paralardan, işlerin aksamasından, verilen yanlış eğitimden ve hava şartlarından etkilenerek bayılan, hatta hayatını kaybeden çocuklarımızdan sorumlu makam yok mu? Veya bu yanlışlıkların, hesabını kim soracak?
Aslında mağdur olanda, hesap soracak olanda, halkımızdır. Çünkü demokrasi ile yönetilen ülkelerde, her tür sorunun çözümü, "SEÇMEN" nin elindedir. Hala bu bilince ulaşamamış, bir toplum isek, ne denebilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi