
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TÜRK DEVLETİNİN RUHU, MİLLİ EGEMENLİKTİR
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Eskişehir' de ve yurt genelinde kutlanacak ve " Ulusal Egemenlik" le ilgili serüven, bir kez daha hatırlanacaktır. Ancak ülkemizin, AB olan ilişkileri ve ülkemizde yaşanan son olaylar, kamuoyunda, "Ulusal Egemenliği" ve ulusal egemenliğin ayrılmaz kavramları olan, yargı, asker, özellikle de siyasal ve iktisadi bağımsızlığımıza, büyük zarar verdi.
Oysa Türk devletini ruhu, milli egemenliktir. Ulusal Egemenlik, Cumhuriyetimizin ayrılmaz bir parçası ve bir ilkesidir. Ulusal Egemenliğin, kendine özgü çizgileri, şartları vardır. Ayrıca egemenlik, iki değişik bakış açısını da içermektedir. "Devletin Egemenliği " ve "Devlet içinde egemenlik" Ancak bu iki unsurda, bugün kamuoyunda tartışma konusudur.
Öte yandan Avrupa Birliği dayatmaları nedeniyle, "devletin egemenliği" ve Türkiye Cumhuriyetinin, "Tam Bağımsızlık" ilkesi de kamuoyu nazarında, erozyona uğradı. Kabul edilen Vakıflar yasası gibi yasalar da, tuzu biberi oldu. Hülasa son yıllarda, özellikle de AB ile olan ilşkilerde, Ulusal Egemenlik delik deşik bir görüntü içindedir.
Ayrıca bir ülke, isteyerek ve eşit şartlar altında katıldığı anlaşmalar, sözleşmeler, milletlerarası kuruluşlar dışında, kendi istenci ve imzası olmaksızın, başka bir devletin veya devletler topluluğunun emrine ve gücüne tabi ise, o ülkede, bağımsız bir devletin varlığından asla söz edilemez. O nedenle de Türkiye, milletlerarası, özellikle de AB olan ilişkilerini, çok dikkatli yapmak, ulusal egemenliğine zarar verecek hareketlerden de uzak durmak zorundadır. Ancak Avrupa Birliği açısından güçlü bir egemenlik devri söz konusu ve gerçekten de egemenlik anlayışında, radikal bir kırılmayı yansıtıyor. Mevzuat ve hukuk devri, anlamında çok şey devrediliyor.
Hâlbuki Büyük Önder Atatürk," Efendiler, Avrupa'nın ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık, Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için, mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa' nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi, bir takım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!..." diyerek yıllarca önce Türk halkını uyarmıştı.
Yine İsviçre'nin Lozan kentindeki, Lozan Üniversitesi'nin İktisadi İdari Bilimler Akademisi Dekanı Prof. Matthias Finger, AB ile olan ilişkileri çok iyi değerlendiren bir bilim adamıdır. "AB'de, ne işiniz var?" diye sormuş, devamla da, "neden AB diye ısrar ediyorlar anlamıyorum! AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı var, Türkiye'nin AB'ye değil. Çünkü Türkiye her şeyiyle kendi kendine yeten bir ülkedir. AB'ye girmeniz çıkarınıza olmaz. Ne sizi birliğe almak istiyorlar, ne de başka mecralara kaymanızı... Oyalama taktiği güdüp, geleceğin büyük gücünü şimdiden parçalamak istiyorlar" diyerek bir gerçeği ortaya koydu.
Ayrıca ülkemizde, yüzde 33'lerin üstünde olan, yabancı sermaye oranının, satışa çıkartılan, Oyakbank, Halkbank, Ziraat Bankası ve Vakıfbank' ın, yabancıların eline geçmesi ile yüzde 50' nin üstüne ulaşacaktır. Yabancıların, borsa payları ile de yüzde 60' ın üstüne çıkacak olan bu tür yabancı sermaye, Türkiye açısından bir felaket olup, ulusal egemenliği, özellikle de iktisadi ve siyasi bağımsızlığı, ortadan kaldıracak niteliktedir. Çünkü gelişmiş ülkelerde bu pay, çok düşük. Almanya' da yabancı sermaye payı, Yüzde 5, Yunanistan' da yüzde 20'nin altında, İspanya' da yüzde 10, İtalya da ise yüzde 8' dir. Bu tablo Türkiye'nin, "Ulusal Egemenliği"ni ve siyasi bağımsızlığını da tartışır hale getirecektir.
Nitekim Büyük Önde Atatürk,"Tam bağımsızlık dendiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde, bağısızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasıyla bütün bağımsızlığımızdan mahrumiyet demektir. Biz bunu temin etmeden barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz" demişti.
Dünkü yazımızda, atalarımızın ve Sivrihisarlıların, kurtuluş savaşı' nda yaptığı fedakârlığı okuyucularımızla paylaşmıştık. İsterdik ki Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda da bugün, benzer gelişmeleri, paylaşalım. Ancak ülkemizdeki tablo ortadadır.
Elbette karamsar olmamak gerekir. Türkiye, yetişmiş genç nüfusu ve doğal varlıkları ile güçlü bir ülkedir. En büyük güvencemiz de çocuklarımızdır. Yeter ki öğrencimiz, Başak Büker' in, " Bize gelecek diyorsunuz, bizce gelecek bizim haklarımıza gösterilecek saygıdadır." sözünü, Türk toplumu, hayata geçirsin.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu olsun...