
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TÜRK MODELİ
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, "Biz İspanya veya İngiltere veya modellerini birebir uygulamayacağız, onlardan yararlanarak, dünyaya örnek olacak bir "TÜRK MODELİ" geliştireceğiz." diyerek yeni bir tartışma başlattı. Oysa dünyada, pek çok ülkeye model olmuş, "TÜRK MODELİ" ortada. Atatürk'ün kurduğu bu model, ırkçılığa, ayrımcılığa dayanmayan, demokratik, laik, ulus devlet modelidir. Bu modelde, dil, din, ırk ve cinsiyet farklı değildir.
Atatürk'ün ulus projesinde, " Türk, Gürcü, Boşnak Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut, Arap gibi farklı etnik kökenleri öne çıkaran bir model değildir. Aksine, bütün etnik kökenleri ve kültürleri, "Türk ulusu" üst kimliği altında birleştirir. Nitekim Büyük Önder Atatürk " Diyarbakır' lı, Van' lı, Trabzon' lu, İstanbul' lu, Trakya' lı ve Makedonya 'lı hep bu ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarıdır" demiştir.
Atatürk' ün, kurduğu düzen dışında çözüm aramak, Türk halkı için felakettir. Maalesef Türkiye son günlerde, "KÜRT AÇILIMI" ile tehlikeli ve önemli bir dönemeçtedir. Bu açılımın gündeme gelmesinden sonra, ABD' nin, DTP' ye Washington' da, temsilcilik açma izni vermesi dikkat çekti. Acaba bu temsilcilik, düşledikleri, Kürt Devleti' nin, " Büyükelçiliği" için ilk adım olabilir mi?
Elbette Türkiye'yi, bölmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Ancak tedbiri de elden bırakmamak, böyle bir oluşuma da zemin hazırlamak gerekir. Doğrudur. Eskiden Kürtler bir bölgede yaşıyordu; Bugün ise ülkenin her bölgesindeler. Bölünme olsa, bunlar nereye gidecek? Üstelik Türk ve Kürt de Müslüman'dır. O yüzden Kürtlerle, Türkler, dost, akraba, hâlâ komşudur... Bu tabloda, etnik nefret ve kini körüklemek, her iki topluma da ihanettir.
Bugün gelinen noktada, pek çok sebep var. En önemli sebep ise, Türk toplumu olarak, Atatürk'ü, yeteri kadar, ne anladık ne de anlatabildik. İnsanımıza da, resim ve heykel olarak tanıttık. Onun fikir ve düşüncelerini, hayata geçiremedik.
Diğer yandan Atatürk, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda, etkili, köklü devrimler yaptı. Bilimsel ve akılcı düşünceyi, devlete ve topluma egemen kıldı. İnsanlık ve yaşamayla ilgili her şeyin en doğru yolunun ilim ile bulunabileceğine olan inancında oldu. Ve " Dünyada her şey için hayat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir. Fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir" demiştir.
Atatürk "Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir." demesine rağmen, ortama "POLİTİK" ve "ELİT" güçler hakim oldu. Padişahlık kaldırıldı ama çok partili dönemde, "Cumhuriyet Padişahları", boy gösterdi. Türk Millet yıllarca, aynı isimlere, layık ve mahkûm oldu. Siyasi iktidarlar, siyasi çıkar için, güneydoğu'daki feodal yapıya göz yumdu. Ağalar, halk adına karar verdi.
Oysa Kemalizm de, parlamento üyelerini halk, doğrudan doğruya ve hiçbir aracı olmadan kendisi seçecektir. Üyelerin seçiminde aracılığı, ne devletin yürütme kurumu olan hükümet, ne de partiler yapabilir. Çünkü halk, değer verdiği ve kendisinden de hizmet beklediği kişileri, bizzat kendisi seçecektir. Bugün öyle mi?
Şu bir gerçek ki, yıllarca Atatürk, hep gündemde oldu. Her başı sıkışanda, ona inanmadığı halde, kalkan yaptı. Gerçek anlamda O'nu anlayan, çok az insan oldu. Çünkü Atatürk'ün, fikir ve düşüncelerini yorumlarken, nesnel, gerçekçi ve bilimsel olmak gerekirdi.
Atatürk, milliyetçi bir insandı. Ancak, O'nun milliyetçi düşüncesinde, ırkçı, ümmetçi, kafatasçı, gibi kavramlara yer yoktu. Bilakis, O'nun düşüncelerinde, Türk halkını birleştirici, bütünleştirici, bilimsel, akılcı ve gerçekçi kavramlara yer vardı.
Yine Atatürk' e göre, bir toplumun barış içinde yaşayabilmesi için, o toplumda hiçbir ferde ve zümreye üstünlük vermemek gerekir. Bir toplumun içinde üstün ve düşkün kişi ve zümrelerin bulunması, o toplumun, sosyal ve ekonomik yapılarının sınıfların varlığına dayandığını gösterir. Bugün ise "Kürt Açılımı" ile yeni bir sınıf yaratılmak isteniyor.
Hayatı boyunca, ulusal ve uluslararası barıştan yana oldu. Tüm insanların, barış, huzur ve refah içinde yaşamasını istedi. "Yurtta barış, dünyada barış " özdeyişiyle de, bugünkü ve gelecek nesillere hedefi gösterdi. Bugün ise demokratik haklar, bahane edilerek etnik milliyetçilik körükleniyor. İç barışın bozulmasına da zemin hazırlanıyor. Şu bir gerçek ki, etnik eksende, ayrımcı bir model geliştirmek, iki uluslu Anayasa yapmak, Atatürk' ün kurduğu modelle bağdaşmaz. İçişleri Bakanı Beşir Atalay' ın, "TÜRK MODELİ" çözüm değil, çözümsüzlüktür. Türkiye'de böler. Veya "Büyük Kürdistan Modeli"ne, yöneliş sürecini hızlandırır. ABD, AB, PKK ve DTP' nin, isteği de bu değil mi?
Not: Bugünden itibaren, bir müddet yazılarımıza ara vereceğiz. Tekrar buluşmak dileğiyle...