
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TÜRKİYE, MOZAİK DEĞİLDİR
Türkiye' de kullanılan bazı kavramlar, bilerek mi veya bilmeyerek mi kullanılıyor bilinmez ama ülkeye zarar verdiği gibi, uzun vadede dış ve iç şer odakların, senaryolarına da hizmet ettiği bir gerçektir. Yıllardır devleti yönetenler, "Türkiye bir mozaiktir" cümlesini kullanıyor. Oysa bu söylem, bir zamanlar Sovyetler Biriliği İstihbarat örgütü, KGB' nin, Türkiye üzerinde yürüttüğü, bir psikolojik harekât sloganıdır. Ülkemizde, cumhurbaşkanları, başbakanlar bile, bu sloganın tuzağına düşmüştür
Türkiye mozaiktir. Sloganın' da esas hedef, Türkiye' nin, etnik yapısıdır. Bu söylem, ülkenin bütünlüğüne zarar verdiği gibi, etnik milliyetçiliği de körükler. Federal yapıya da zemin hazırlar.
Oysa Türkiye' nin, mozaik olmadığı ortada. Nitekim çeşitli araştırmalara ve istatistiklere göre, Türkiye'de yaşayan insanların, en az yüzde 85'i, Türk kökenlidir. Bu derece homojen bir yapıyı, hiç bir millî devletin bünyesinde kolay kolay gösteremezsiniz. ABD'de 'Ethnologue Data from Languages of the World' adlı araştırma kurumunun hazırladığı 'Türkiye'de Etnik Dağılım' başlıklı raporda, 2001 yılı içinde, Türkiye'de etnik nüfus oranı yüzde 13.79 olarak gösterilmiştir (Yani, yüzde 86.21 Türk asıllıdır). Gene Eylül 2005'te AB Eurobarometer Anketi'nde, ana dilini Türkçe olarak bildirenlerin, (yani Türk kimliğini benimseyenlerin) oranı ise yüzde 93 olarak tespit edildi.
Diğer yandan Marko Polo bile, 13. asırda bu ülkeye 'Türkiye' demiştir. Başta Anadolu olmak üzere, Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar 'daki, bin yıllık Türk yerleşimleri ve bu bölgeye akın akın göç eden Türk nüfusu, arşiv kayıtlarında ayrıntılı şekilde tescil edilmiştir.
Türkiye bu tanımı ve yapısı ile mozaik olabilir mi?
Öte yandan son yıllarda, gündemde olan Kürt kökenli vatandaşlarımızın sayısı da bazı çevrelerin sık sık gündeme getirdiği gibi 20- 25 milyon değildir.
Nitekim P.A. Andrews'in yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'deki Kürt nüfusu oranı yüzde 8,36 olarak bulunmuştur (Prof. Dr. Mehmet Şahingöz). TÜİK 'in, ana dili esas alarak yaptığı sayımlarda bu oran yüzde 7,07'dir. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü'nün yaptığı araştırmaya göre, yüzde 6,2'dir (Prof. Dr. Aykut Toros, 1992). Ayrıca, Ali Tayyar Önder, Kürt ve Zaza nüfus oranını yüzde 7,84 olarak hesaplamıştır.
Hülasa Türkiye'de, Kürt kökenli vatandaşlarımızın sayısının, en fazla yüzde 8,5 civarında olduğu ve bunun da 6,5 milyonluk, bir nüfusa tekabül ettiği anlaşılmaktadır, HADEP veya DTP' nin, genel seçimlerde aldığı oy oranı da, bu tespitleri doğrular niteliktedir.
Türk, Kürt veya başka bir etnik yapı, bizim için aynı değerdedir. Bugüne kadar da kendisini Türk olarak tanımlayan kişi/kişilere, hiçbir ayırım yapılmamış, etnik nüfus istatistiği de verilmemiştir. Ancak Türkiye' üzerinde senaryoları olan, dış ve iç şer odakları, özellikle de Avrupa Birliği, etnik milliyetçiliği, körükleyecek kavramlar üzerinde, ısrarlı olmuştur. Avrupa Birliği, özellikle etnik ve dinsel yapıyı, azınlık statüsü vermek için ciddi gayret ve çaba harcamaktadır. Çünkü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1966 tarihinde bir karar aldı. Bu kararın başlığı "Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşme" dir. Bu karar 23 Mart 1976' da yürürlüğe girmiş ve üye ülkelere sunulmuş, inceleyerek imzalanması istenmiştir. Bu kararın birinci bölümü, "Kendi kaderini tayin hakkı" başlığını taşır.
Bu maddenin birinci bendi," Bütün halklar, kendi kaderini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtası ile halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini, serbestçe sürdürebilirler" demektedir.
AB dayatması ile imzalatılan, "Kopenhag Kriterleri"nde... 32-33' madde de: "Ulusal azınlıklar, etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliklerini, her türlü asimilasyon girişiminden, ayrı olarak, koruma ve geliştirme hakkına sahiptir." der.
Gene madde 32-3-4-5: "...dilsel ayrılığı olan etnik topluluklar, azınlık sayılacak, kendi dillerinde serbestçe eğitim öğretim ve yayın hakkına sahip olacaklardır." Gerek BM, gerekse Kopenhag Kriterleri'ndeki maddeler, değerlendirildiği zaman, içinde bulunduğumuz yüzyılın gereği, uygarlık donanımlarıdır. Ancak bu kavramlar kullanılarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, yüz sene önce dayatılan, SEVR sömürgeciliği, yeniden hayata geçirilmek isteniyor. .
Azınlık kavramında olduğu gibi, "Mozaik kavramı" da, etnik milliyetçiliğe ve dış ve iç şer odakların senaryolarına, özellikle de SEVR' e zemin oluşturur. Hala bunun bilincinde olmayan, kişi/kişiler varsa ne denebilir ki?