
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TÜRKİYE VE NÜKLEER SANTRALLER
Türkiye için, "Nükleer Santral" tercih değil, zorunluluk haline gelmiştir. Nitekim ATO, "Nükleer Enerjide Acil Durum Raporu"nda, dünyanın nükleer enerjiye yönelimin hızlandığı belirtildi. Petrol rezervlerinin 41 yıl, gaz kaynakları 65 yıl ve kömür kaynakları ise 255 yıl sonra tükeneceği kaydedilen raporda, "Gelişmekte olan ülkeler de 'nükleer santral yarışı'na girdi. Enerji darboğazının eşiğindeki Türkiye de, nükleer santral yapması gerekiyor" denildi.
Doğrudur. hidroelektrik santralleri diğer santrallere göre atık madde oluşturmamaktadır. Santral kurulma maliyeti yüksek olmasına karşın, işletme maliyetleri çok düşüktür. Oluşan gölet sayesinde bitki örtüsü zenginleşmesini sağlar. Ancak yine de "ÜLKEMİZİN" nükleer santrallere de ihtiyacı vardır.
Hâlbuki bazı kesimler, enerji sektörümüzün, yeniden yapılandırıldığı bu süreçte, önceliklerimizi ve tercihlerimizi artık nükleer enerji ve fosil enerji kaynakları yerine; yerli, ucuz, bol, temiz, çevreci, yenilenebilir, planlı, verimli, etkin, istikrarlı, bağımsız, doğru ve üretim, iletim, dağıtım altyapısı iyileştirilmiş enerji kullanımının sağlanması olarak değiştirmeliyiz fikrindedir.
Oysa enerji, çağımızın yaşamsal bağımlılığı haline gelmiştir. Dünyamızda ve ülkemizde, bir yandan küresel iklim değişikliği tartışmaları içinde elektrik enerjisi üretiminin payı, diğer yandan her şeye karşın enerji üretimi talebinin karşılanmasına yönelik projeksiyonları tartışılmaktadır. Ancak ülkemizde, ürünün en başta üretilebilmesi, hatta yaşam için, enerjiye ihtiyaç var. Bu enerji de bugün için petrol, elektrik, doğalgaz' dan sağlanmaktadır. Ancak yeterli değildir. Hızlı talep artışı karşısında, Türkiye' nin, ne kadar çok enerjiye ihtiyacı olduğu da aşikârdır.
Ülkemiz, nükleer enerji yakıtı olan Toryum' un, dünyadaki rezervinin yüzde 53'üne sahip olmasına rağmen, nükleer enerji' ye sahip değildir. Oysa Fransa, ABD, İspanya, gibi birçok ülke enerjileri kaynaklarının çeşitlendirmiş ve Nükleer enerjiyi etkin ve temiz bir şekilde kullanmaktadır.
Ülkemizde ise yılladır, bazı kesimler nükleer enerji santralleri kurulmaması için büyük caba harcıyorlar. Gösteri yapıp, nükleer santrallerin gerçekleştirilmesi engelliyorlar. Oysa Türkiye' nin komşuları olan Bulgaristan, Ermenistan gibi, ülkelerde nükleer santraller var. Bunlarda, en az Türkiye' de kurulacak santraller kadar ülkemizi için tehlikelidir.
Başbakan Erdoğan, "Nükleer enerji santrallerini yapmayacaksanız, o zaman evinizde tüp de kullanmayacaksınız. Çünkü her yatırımda belli bir risk vardır...Allah göstermesin 8.9 büyüklüğünde bir deprem, bırakın nükleer enerjiyi, köprüler vesaireyi de götürüyor. Şimdi biz köprüleri yapmayalım mı? ...depreme yönelik en dayanıklı yöntemleri kullanacağız. Tüm tedbirleri alacağız ve bu tür adımları atacağız" diyerek bu alandaki kararlılığını gösterdi.
Enerji Bakanı, ısrarla ise "Para yazı da tura da gelse, hatta dik de dursa, nükleer santralı kuracağız", " Nükleer enerji tercih değil, zorunluluktur", "Nükleer santral yapımı bizim için adeta bir namus meselesi oldu" dedi ama bir arpa boyu yol gidilemediği gibi, tepkiler de hala devam ediyor.
Nükleer enerjinin yararları ve taşıdığı tehlikeler konusunda, dünyada ve ülkemizde yeni tartışmalar yapılıyor ama nükleer enerji, enerji fiyatlarının yükselmesiyle birlikte yeniden gündeme geldi. Nükleer enerji, bir çözüm yolu olarak ortaya çıkıyor. Taraftarları, nükleer enerjinin temiz ve güvenilir bir enerji kaynağı olduğunu belirtirken, karşı çıkanlar güvenlik meselesi ile nükleer atıkların ortadan kaldırılmasının, bu enerji türünün bütün yararlarını silip süpüreceğini öne sürüyor. Oysa ABD' de, şu anda 104 nükleer enerji tesisinde üretim yapılıyor. Başkan Bush enerji politikası çerçevesinde nükleer enerjiden daha fazla yararlanılmasını istiyor.
Nükleer enerji, asit yağmuru, hava kirliliği, yaratmıyor. Ayrıca dünyanın aşırı ısınmasına da nükleer enerji tesislerinin bir katkısı bulunmuyor. Buna karşılık kömür, gaz ve petrol tesisleri, bu zararlı etkilerin hepsini yaratıyor.
Halkımız, her zaman nükleer enerji denilirken radyasyonu düşünmüş ve bilinçsizliğin etkisiyle haklı olarak Akkuyu ve Sinop projesine karşı çıkmıştır. Gelişmiş Avrupa ülkelerinin hiçbir zaman vazgeçemediği nükleer enerji, Türkiye' de hala tartışma konusudur. Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere, ABD, bazı İskandinav ülkeleri, Bulgaristan, Rusya, Ermenistan ve daha birçok ülkenin vazgeçilmez enerji kaynağı olan nükleer enerjinin elbette zararları vardır. Ancak dünyanın tüm gelişmiş ülkeleri ve Türkiye' nin komşuları, nükleer enerjiden istifade ederken, Türkiye' nin, nükleer santrallerden istifade edememesi dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de.