
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TÜRKİYE VE ORTADOĞU
Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu, Foreign Policy Dergisi'nin 21 Mart 2013 tarihli nüshasında yayımlanan "Yeni Dönemde Sıfır Sorun Politikası" başlıklı bir makale yayınlamıştı. Makalede, Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesindeki yaşanan demokratik değişim süreci bağlamında, "Komşularla Sıfır Sorun" politikasını değerlendirmiş "...Dış politikamızın, altı temel ilkeye dayandırılmasını önerdim: güvenlik ve özgürlük arasında dengesi, komşularla sıfır sorun, çok boyutlu bir dış politika" sözleri ile de umutlandırmıştı.
Komşularla," Sıfır Sorun" politikasını zamanla iflas etti. Washington, Suriye ve İran'a yönelik sert politikayı değiştirip, müzakere yolunu seçince, Ankara'da ve Orta Doğu'da rüzgarlar, yön değiştirdi. Suriye'de, neredeyse üç yıldır, süren iç savaşın, en önemli sonuçlarından biri, ülkenin fiilen bölünmesi ve Türkiye sınır bölgesine bölücü terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı, PYD ile el-Kaide'nin bu ülkedeki kolu el-Nusra ve Irak-Suriye İslam Devleti'nin (ISİD) başını çektiği, radikal İslamcıların kontrolüne geçmesi oldu.
Bir diğer dikkat çekici gelişme ise Türkiye ile Bağdat hattında yaşanıyor. AKP hükümeti, yakın bir zamana kadar, kara listeye aldığı, Irak Başbakanı Nuri Maliki'yi, Ankara'ya davet ederek, dış politikadaki en keskin dönüşlerinden birini daha sergiledi.
ABD'nin, Şii İran'a karşı, Sünni bir kuşak oluşturmak ve Tahran'ın, en önemli müttefiki Esad'ı, devirmek için harekete geçmesi üzerine, Ankara, Şii Maliki'ye sırtını çevirerek, Sünni Barzani ile sıcak bir ilişki kurdu. Bağdat'ı, baypas ederek, Barzani ile petrol anlaşmaları da yapan AKP hükümeti, Bağdat yönetiminin ağır suçlamalarına hedef oldu. Bu tutum, Irak petrollerinin gerçek sahiplerinden, ABD'yi de rahatsız etti.
Ortadoğu'da yeni süreçte, saflar değişiyor. Yeni düzende, körfez ülkeleri oyun dışında kaldı. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, cemaatçi oldu. Arap dünyasının El Cezire'den sonra, en etkin yayın organı olan El Arabiya kanalıyla, Türkiye'ye saldırıyorlar. Hatta bu ülkelerdeki bazı gazeteler, Türkiye yükselişte olan bir ülke ama önündeki tek engel Erdoğan" diye yazdıkları söyleniyor.
Suriye' de, halk ayaklanmasının başladığı 2011 yılı Mart Ağustos döneminde Suriye'nin sadık müttefiki olan Türkiye, Beşar Esed rejimini memnuniyetsizlikleri gidermeye yönelik reformlar yapmaya ikna etmek konusunda başarılı olamadı. Suriye, her şeyden önce, Türkiye'nin komşularla, "sıfır sorun" ilkesi üzerine inşa ettiği ve ülkeyi bölgesel bir güce, hatta daha fazlasına dönüştürmesini beklediği yeni Ortadoğu politikasında, merkezi bir konuma sahipti. Ancak dış politikada yapılan yanlışlıklar, bu konumu ortadan kaldırdı.
Ayrıca ABD' nin, BOP ve Kuzey Afrika Projesi'ndeki esas hedef, bu bölgelerdeki, devletlerin bölünmesini veya federal bir yapıya kavuşturulmasını hedefliyor. Ancak ABD bunu, aşamalı olarak gerçekleştirmek istiyor. Projenin gerçekleşmesi için, önce projeye engel olabilecek, ülkelerin önüne baskı unsuru olabilecek senaryolar koyuyor.
Maalesef, Türkiye' yi, yöneten siyasi irade, tehlikenin hala farkında değildir. Başbakan R.Tayyip Erdoğan, ABD' de yaptığı bir basın toplantısında, Türkiye'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nde, ABD ile Türkiye' nin stratejik ortak olduğunu bizzat açıklamıştı. BOP' un, merkezi olarak da, Diyarbakır' ın düşünüldüğünü de söylemişti.
Aslında BOP, aşamalı olarak hayata geçiriliyor. Nitekim ABD'de, aylık "The Atlantic Monthly" dergisi, geçen yıl Ocak-Şubat sayısında, parçalanmış Ortadoğu'nun. nasıl bir hal alacağını kapak konusu yaparak tartışmaya açtı. "Irak'tan Sonra" başlığını atan derginin, kapağındaki Kürdistan haritası, Türkiye'nin Doğu Karadeniz sınırına kadar uzanıyor.
Ayrıca Goldberg, Akdeniz'den İndus Nehri'ne kadar uzanan, bölgedeki bütün ülkelerin sınırlarının tartışmalı olduğuna dikkat çekmesi ve "Wilson Beyannamesi"nin 12. maddesinde Kürtlere bağımsızlık sözü verildiğini hatırlatarak, "Türkiye, en fazla desteğe muhtaç olduğu bir sırada, ABD'ye yardım etmedi." sözleri, dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de.
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 1915 olaylarının yıldönümüne bir gün kala, o dönem hayatını kaybedenlerin torunlarına başsağlığı diledi. Ermenice dahil dokuz dilde yapılan taziye açıklaması, Ermeni tezlerine güç kazandırdı. Hiç şüphesiz ermeni yandaşlarını da bu açıklama umutlandırdı. Bunun ardından tazminat ve toprak talepleri gelecek. Diğer bir deyişle, Ulusal Kurtuluş Savaşımızla yırttığımız Sevr Antlaşması, yeniden masaya konabilir. Ayrıca Ermeniler yanında diğer azınlıklar, Heybeliada Papaz Okulu, Patrikhane konularında Avrupa Birliği'nin, haksız talepleri de gündeme gelecektir.
Türkiye Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde, hâlâ sempati duyulan, bölgesel güç sayılan bir ülke. Ancak geçen iki yıla nazaran, bu algı hissedilir bir erozyona uğradı, yani o eski imaj belirli oranda bozuldu. Fırsatlar, heba edildi. Ekonomik alanda da ciddi kayba uğradı. Türkiye, safların yeniden belirlendiği Ortadoğu da fırsatları heba etmelidir.