
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TÜRKİYE VE TERÖR
Atatürk Havalimanı'nda, 3 ayrı canlı bomba saldırısı gerçekleşti. 45 kişi hayatını kaybetti, 239 kişi yaralandı, Başbakanlık da bir günlük milli yas ilân etmişti.
Havaalanına olduğu gibi, tüm terör olaylarında, masun insanlar kalleşçe öldürülüyor. Oysa geçmiş dönemlerde, cinayetlerin bir adabı vardı. Zaman geçti. Düelloların yerini, kalleş pusular, savaşların yerini de "TERÖR" aldı. İçinde bulunduğumuz çağda insanlar, kalleşçe öldürülüyor, toplumdaki herkes, hedef alınıyor. Günahsız insanlar, pusuya düşürülerek, hayatına son veriliyor.
Ayrıca emperyalist ülkeler, savaşın yerini alabilecek, dünyaya yönelik politika, strateji ve senaryolarını yürütebilecekleri, özellikle de dünyadaki çıkarlarını koruyabilecekleri, şiddete yönelik bir arayış içine girdiler. Sonuçta da teröre, İDEOLOJİK", "ETNİK" ve " DİNSEL" görüntü verilerek de sahneye sürdüler. Böylece dünyada, savaşların yerini de terör aldı.
Emperyalist ülkelerin, politikacıları, açmaza girdikleri yerlerde, savaşa değil, teröre başvurdu. Dünyadaki politika ve stratejilerini ve senaryolarını da savaşlarla değil de terörle gerçekleştiriyorlar.
Artık dünya barışını, savaşlardan çok, "TERÖR" tehdit ediyor
Günümüzde, terörizmin, ülkelerin tek başlarına mücadele edebilecekleri bir husus olmaktan çıkmıştır. BM ve NATO gibi, küresel ve bölgesel ölçekteki örgütler, ne de ABD ve İngiltere gibi, özgül ağırlığı olan ülkeler, terörizmle mücadelede ortak bir strateji geliştirme çabası içine girmemişler ve terörizmle mücadeleyi, ilgili ülkelerin içişleri sorunu olarak görmeyi tercih etmişlerdir.
Bunda, en büyük neden, terör örgütlerinin arkasından emperyalist ülkelerin olmasıdır. Çünkü Batı ülkelerindeki insanlar, çeyrek arayla gelen iki büyük savaştan gözleri korktu. Bu korku içinde, paktlar ve İttifaklar oluşturuldu. Siyasetçiler, "Barış" kavramını söylemlerinden düşürmediler. Hatta savaş yapmamakta, karar kıldılar. Bu durum, Batı ülkelerindeki politikacılarının, elini, kolunu bağladı. Sonuçta da çözümü terör de buldular.
Bugün, Ortadoğu' da ve Türkiye' deki terör öğütlerinin arkasında emperyalist güçler var. Bu güçler, terör örgütlerine destek vererek, İslam dinin hedef alırken, bölgedeki ülkelere ve terör örgütlerine, demode silahlarını, satarak değerlendiriyorlar, en önemlisi de bölgedeki doğal zenginlikleri de sömürüyorlar...
Halk tabiriyle, bir taş da üç kuş vuruyorlar...
Ayrıca Türkiye, değişen dünya dengeleri içerisinde, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkas ve Orta Asya ekseninde kilit ülke durumundadır. Jeostratejik önemi de artmıştır. Ortadoğu ile birlikte, Kafkas ve Orta Asya' nın, zengin enerji kaynakları, Batı tarafında kontrol altında tutulmak isteniyor. Bu nedenle de Batı ülkeleri, bu bölgelerde kilit durumuna gelen güçlü bir Türkiye istemiyor. Terörü, sürekli gündemde tutarak da hedeflerine ulaşmak istiyorlar.
Elbette Türkiye, karşılaştığı bu ağır ve acil tehdide karşı koymak ve onunla baş etmek, imkân ve güce sahiptir. Türkiye'nin, sahip olduğu ve bu amaçla kullanabileceği diplomatik, ekonomik, askeri enstrümanlar, bekasına yönelik, bu tehdidi defetmek için kâfidir. Yeter ki terör olayları karşısında, Türkiye'deki, tüm kesimlerin, özellikle de siyasi iktidarın, bu konuda ulusal çıkarlara ilişkin, gerekeni yapmakta kararlı olsun ve öz güvenli siyasi bir liderlik ortaya koysun.
Türkiye'nin, özellikle de siyasi iktidarın, bu mücadelede başarısına katkıda bulunacak, en önemli bir unsur da ülke çapında, birlik ve dayanışma ruhunun ve iradesinin sağlanmasıdır.
Öte yandan terör eyleminin, kimin tarafından yapıldığı değil de , "ne amaçla" yapıldığı da siyasiler ve halkımız tarafından dikkate alınmalıdır. Çünkü yapılacak olan her eylem, bir politikanın sonucudur ve karşı tarafı, bir yöne sevk etmek amacını taşır
1984 yılından, bugüne kadar, PKK terörünü, önlemek için atılması gereken, pek çok adım vardı. Ancak siyasi çıkar, bu adımların önünde, en büyük engel teşkil etti. Bölgede, en önemli neden olan, feodal yapıya göz yumuldu.
Öte yandan terörü önlemek için, bölge halkını kazanmak için, sosyal, ekonomik ve psikolojik önlemlerin planlanıp, gerçekleştirilmesini gerekirdi; ancak yapılmadı. Ayrıca askeri ve tüm ekonomik, sosyal ve psikolojik önlemlerin, uyumlu bir şekilde planlanıp, uygulanmasını sağlayan, bir strateji bir türlü gerçekleştirilemedi.
Diğer yandan bugün ülkemizin, TERÖR ve her alanda, özellikle de dış politikada, hayati sorunları varken, Siyasi iktidar, "BAŞKANLIK" ve ANAYASA" tartışmaları ile gündemi meşgul ediyor. Oysa siyasi iktidar, bu gündemi bırakıp, TERÖR" ve ülkemizin, hayati sorunlarına odaklanmalı, toplumun tüm kesimleri ile birlik ve beraberlik içinde, "TERÖRLE", etkin bir şekilde mücadele etmelidir. Çünkü söz konusu olan, ülke bütünlüğü, insanımızın, mal ve can güvenliğidir.