
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Tüzük mü? Büzük mü?
Fransa'da bulunan dünya'nın en ünlü müzesinde, yine dünyanın en ünlü eserleri yer alır.
İşte bu müzeyi gezmek için gelen bir ailenin küçük kızı, ünlü tabloların birinin üzerine ağzından çıkarttığı sakızı yapıştırmış.
Bunun üzerine...
Sanat tarihçisi Profesörler, ünlü sanatçılar, dünyanın bu konuda uzman insanları bir araya gelip, haftalarca uğraşarak, "küçük çocuğun yapıştırdığı sakızı tabloya zarar vermeden nasıl çıkarabiliriz" in çalışmasını yapmış.
Anlayacağınız...
Küçücük bir çocuğun yaptığı yaramazlık, onlarca insanı haftalarca uğraştırmış.
CHP'de, 7 Haziran seçiminden bu yana yaşananlar ve gelinen nokta, tam da küçük çocuğun ünlü tablonun üzerine sakızını yapıştırması olayıyla birebir örtüşüyor.
-Seçim bitti, daha seçimin sevinci yaşanmadan mevcut il yönetiminin görevden alınması çalışmaları başladı.
-Ülke hükümet kurma derdindeyken, Eskişehir'de mevcut il yönetiminin çalışmadığına ilişkin raporlar hazırlandı.
-Erken seçim olacağı açıkça görüldüğü halde, hazırlanan raporlar genel başkana yetiştirildi.
-1 Kasım'da seçim kararı alındığında dahi, yeni yönetimin oluşturulması için partililere teklifler gitmeye başlandı.
-CHP kuruluş yıldönümünü kutlarken, aynı CHP aynı gün Eskişehir il yönetimini görevden aldı.
-CHP il yönetimi görevden alınırken, "İstifa etmiş" muamelesi yapan genel merkez, büyük bir fiyaskoya imza attı.
-Yeni yönetim oluşturması gereken genel merkez, geçici yönetim oluşturarak, seçim öncesi olağanüstü il kongresi yapılmasına yol açtı.
-Görevden alıp, "İstifa etmiş" muamelesiyle, eski başkan ve yöneticilere mahkemeye gitme hakkı doğurdu.
Kısacası...
Durup dururken, hiç gereği yokken ve seçim gelip kapıya dayanmışken, bir işe kalkışıldı CHP'de, tüzük falan hikâye oldu.
Ne diyelim...
Can Yücel Eskişehir'de bu yaşananları görseydi, 12 Eylül darbesinin hemen ardından çok sert olan tüzüğü yumuşatmak için olağanüstü toplanan Yazarlar derneğinde söylediği gibi "size tüzükten önce büzük lazım" sözünü, herhalde bir defa daha tekrarlardı.
********************************
"500 bin lirayı bulsam..."
Sosyal medya üzerinde Periscope diye bir uygulama var.
Biraz karışık ama tarif etmeye çalışalım:
Twitter ile paralel çalışan bir uygulama bu.
Twitter sayfanızda bulunan kişilere görüntülü sesleniyorsunuz.
Sanatçılar ve siyasetçiler zaman zaman yapıyor bunu.
Periscope üzerinden sesleneceğini ve sorular yanıtlayacağını duyuruyor.
Bunun üzerine...
Twitter sayfanızda bulunan takipçiler size sorular soruyor, siz de görüntülü olarak bu sorulara cevaplar verip, düşüncelerinizi paylaşıyorsunuz.
İşte: Önceki gece CHP Eskişehir milletvekili Cemal Okan Yüksel bu yolu, twitter takipçilerinin karşısına görüntülü olarak çıktı.
Takipçileri sordu, o da görüntülü olarak bu sorulara anında cevaplar verdi.
En ilginç soru: "Seçim çalışmaları sırasında 500 bin lira para harcadığınız söyleniyor. Bu doğru mu?" sorusuydu.
Cemal Okan Yüksel bu ilginç soruya ilginç bir cevap verip:
-"Ben 500 bin lira bulsam ülkeden kaçarım" demez mi?
Dili fena sürçtü anlayacağınız...
Bir anda konu bu mesele üzerinde odaklanıverdi.
Bir takipçisi "Madem ülkeden kaçacaksın o halde sana niye oy verelim ki?" diye sorarken, başka bir takipçi "Benim 500 bin liram var. Hangi ülkeye kaçayım?" diye sormaya başladı.
Neyse ki imdada başka takipçilerin başka soruları yetişti de, "500 Bin lira" ve "Ülkeden kaçma" meselesi kısa sürede geçildi...
******************************************
Bu defa olmayacaklar...
7 Haziran seçimi öncesinde, parti listelerinin seçilebilecek yerlerinde olan isimlerdeydi gözler.
İster istemez ön planda oluyorlardı.
Ancak...
O seçilebilecek yerlerde olanların dışında, kamuoyunun özellikle dikkatini ve ilgisini çeken adaylar vardı.
Çalışmalarıyla, duruşlarıyla, donanımlarıyla ve kaliteleriyle, kamuoyunun büyük bölümünün "Keşke sıralamanın en üzerinde olsalar" denilen isimlerdi bunlar.
CHP'de Erman Gölet, MHP'de Kayıhan Çağlar ve AK Partide Mustafa Kemal Biçerli.
Ne yazık ki, seçilebilecek yerde değillerdi.
Buna rağmen seçilecekmiş gibi çalıştılar.
Seçilecek yerdeki isimlerin büyük ölçüde işlerini kolaylaştırdılar.
7 Haziran'da bir seçim var.
Ama bu seçimde bu üç isim de olmayacak.
Çünkü aday adayı olmadılar.
Yeniden aynı sıkıntıyı yaşamak istemediler.
Partileriyle bir sorunları yoktu her üçünün de anladığımız kadarıyla...
Sadece...
Kendilerini kullanan, seçim öncesi sırtları sıvanıp, seçimden sonra hatır bile sormayan kişilerle aynı şekilde yan yana durmak istemediler.
Kanımızca:
Aynı riyakârlıklara, sahte yüzlere, ayak oyunlarına tahammül etmek istemediler.