
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Tweetvekilleri...
Eskişehir’in tanınmış eski siyasetçilerinden biriyle konuşuyoruz.
İznini almadığımız için ismini de zikredemediğimiz bu eski siyasetçi ile elbette siyaseti konuşurken laf dönüp dolaşıyor Milletvekillerine geliyor.
-“Eskiden 2 tip milletvekili vardı. Şimdi bu sayı 3’e çıktı” diye başlıyor konuşmaya.
Anlayamadığımızı söyleyince devam ediyor konuşmasına:
-“Eskiden 2 tip Milletvekili vardı. Biri seçim bölgesini ihmal etmeyen, diğeri ise seçim bölgesine uğramayan milletvekili tipiydi. Genelde, partisi adına şehirde yapmış olduğu çalışmalardan ötürü bileğinin hakkıyla milletvekili olanlar, 1. tip milletvekili sıralamasına girerdi. Bu vekiller bulduğu her fırsatta soluğu seçim bölgesi olan şehirde alırdı. Yeniden seçilebilme yolunun da kendi şehrini ihmal etmemekten geçtiğini iyi bilirlerdi.
Şehirle uzaktan yakından alakası olmayan, yukarıdan paraşütle listelere yazılan ve sonrasında milletvekili olanlar da 2. tip milletvekiliydiler. Seçim bölgesi onlar için hiçbir anlam ifade etmiyordu. O yüzden de Milletvekili seçildikleri bölgeye gelip gitme ihtiyacı pek duymuyorlardı.” Dedi.
ŞİMDİ TEWETVEKİLİ çIKTI…
-“Peki ya ‘çıktı’ dediğin 3. Tip milletvekili tanımı nedir?” diye sorduk eski siyasetçimize.
-“Anlatayım” dedi ve devam etti:
-“Şimdi, sosyal medya ile birlikte twet vekilleri peyda oldu. Milletvekili seçildikleri seçim bölgesine pek uğramıyorlar. Ankara’da oturduğu yerden, ya da tatil yaptığı sahil kenarında geçiyorlar bilgisayarların karşısına. Ya da, akıllı telefonlarıyla giriyorlar sosyal medya sayfalarına, başlıyorlar birbiri ardına tewetler atmaya.
Sadece bu da değil…
Seçim bölgesine gitmek ve seçmenle görüşmek yerine, seçmenlerle sosyal medya aracılığıyla oturdukları yerden ve insan içine çıkmadan iletişim kuruyorlar. İşin öyle bir kolayını bulmuşlar ki, partililerin paylaşımları altına iki satır yazı yazarak vekillik yapıyorlar. İşte 3 ncü tip milletvekilliği yapanlar bunlar” dedi.
Eskişehir’de bu bahsettiği tipte, yani tweet atarak milletvekilliği yapanların olup olmadığını sorduk…
-“Hiç olmaz mı?” cevabını verdi.
-“Hangi partiden bu sözünü ettiğin milletvekilleri?” diye sorduk.
-“Her iki partide de vardır belki” dedi.
-“peki, isimlerini de söyle o zaman” dediğimizde ise:
-“sosyal medyayı takip et, zaten o twetvekillerinin kim olduğunu sormana gerek kalmaz” diyerek tamamladı sözlerini…
.....
Yaşayan bir bölge olmuş Odunpazarı…
Tarihi Odunpazarı bölgesi.
çok değil, bundan 8-10 yıl önce Eskişehir’in en ıssız bölgesiydi.
Akşam karanlığının çökmesiyle birlikte şehrin de en karanlık bölgesi olurdu.
O tarihi sokaklarda yürümek resmen cesaret isterdi.
Hakkını vermek gerekir ki: Odunpazarı eski yönetiminin çabalarıyla tarihi bölgede bir kıpırdanma başladı.
Eskiden sadece Ramazan ayına özgü hareketlilik, diğer aylara ve günlere de yavaş yavaş yansıdı.
Sonrasında gelen belediye yönetimi, söz konusu bölgeyi “yaşayan bir bölge” haline getirme adına önemli çalışmalar gerçekleştirdi.
Zira…
Belediye yönetiminin, organize ettiği festival ve etkinlikler için sürekli tarihi Odunpazarı bölgesini seçmesi, süreç içinde bölgenin gece de yaşayan bir yer haline gelmesini sağladı.
önceki gece tarihi Odunpazarı bölgesindeydik.
Büyük bir konser yoğunluğu vardı.
Konser’den bağımsız bölgeye gelenler ise civardaki cafe ve benzeri mekânların önünü doldurmuştu adeta.
“Oturacak tek bir sandalye dahi yoktu” desek, abartmış olmayız inanın.
Biz dün tarihi Odunpazarı bölgesinde, Eskişehir’in Adalar sahil yolu ya da Espark civarında olduğu gibi yaşayan bir bölge gördük.
Tıpkı Adalar ve Espark civarında olduğu gibi, genç kızlar ve erkekler ile ailelerin burayı mekân tuttuğuna tanık olduk.
Bölgede bulunan mevcut cafe ve oturma alanlarının artık talebi karşılamakta zorlandığını gözledik.
Araç trafiğini görmezden gelebilirseniz (Görmemek mümkün değil) ışıl ışıl, dolu dolu ve yaşayan bir bölge olmuş tarihi Odunpazarı bölgesi…
.....
Hesaplar ancak aday olmaya yeter, seçilmeye değil…
Daha bu günden partilerde 2019 seçimlerinin hesabı yapılıyor ya…
Siyasette kuşkusuz herkesin bir hesabı var ya…
Hesap yapan herkes de bu yaptığı hesabın tutması için plan ve program yapıp, strateji peşinde koşuyor ya…
Dolayısıyla…
İlk yapılan iş, tanınırlık ve popülerliğini arttırmak ya…
İkincisi ise, yaptığı hesabı bozabilecek olan ve çizdiği hedefin önünde engel teşkil eden unsurları ortadan kaldırmak oluyor ya…
Böylece…
Siyasette ki hedeflenen koltuğun önü açılmış, kendisi de o hedefe daha az zahmetle ulaşmış oluyor ya…
İşte bu hesaplar doğrultusunda siyasetçilerin hem o göreve en yakın isim olmak, hem de rakipsiz olmak gibi bir gayretleri mevcut.
Ancak…
Bu çaba sadece Aday olmaya yetiyor.
Seçim kazanıp, o hedeflenen koltuğun sahibi olmaya ne yazık ki yetmiyor.
çünkü…
Ne yaparsanız yapın, nasıl bir strateji izlerseniz izleyin, sonunda çıkacağınız yer halkın karşısı.
Siz ne kadar popüler olursanız olun, kimse size rakip çıkmasın, yine seçilip, o koltuğa oturabilmek için sonunda geçeceğiniz yer halkın karşısı.
O yüzden…
Siyasette, özellikle ileriye dönük hesap yapanların çoğunun toslamış olduğu duvardır halk.
Siyaseti ve siyasetteki koltuk hesabını yapanların çoğunun kafasını gözünü patlattığı yerdir o halk duvarı.
çünkü…
Koltuk hesabı yaparken, halkı hiç hesap etmemiştir birçoğu.
Bu nedenle…
Siyasette, seçilmesine ramak kala halkın oyunu alamadığı için seçilemeyen, tüm stratejisi ve planları suya düşen, üstüne üstlük siyasetten bile silinip giden bir ton insan örneği vardır…
Diyeceğimiz o ki:
Siyasette yıllar sonrasının hesabını yapıp, koltuk için çaba harcayanlar, hesaplarının içine halk'ı da mutlaka dahil etmelidir.
Bizden söylemesi…