
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Üç İl Başkanı...
-Zafer Sabuncuoğlu Anavatan Partisi İl Başkanıydı.
Kısa sürede, partinin il başkanları arasında çok önemli bir konuma geldi.
Zira...
Zafer Sabuncuoğlu değişik bir il başkanıydı.
Bakanları takmaz, işini yapmayan genel müdürleri perişan ederdi.
Eskişehir adına yapmış olduğu taleplerini yerine getirmeyen bakanlardan da intikamı korkunç olurdu.
Bir defasında, Eskişehir'e gelen Başbakan Turgut Özal'ın şehirde gördüğü bir eksikliği sorması üzerine Zafer Sabuncuoğlu, hem de kalabalığın içinde "Onun hesabını bana değil, o işi ısrarla yaptıramadığımız bakanına sor" dediği bile olmuştu.
Kabinede bulunan tüm bakanlar çekinirdi kendisinden.
Bürokrat resmen korkardı.
Söylediği iş yapılmadığında intikamın arkadan geleceğini çok iyi bilirlerdi.
Kısacası...
Masaya vuran ve vurduğu yerden de ses getiren bir il başkanıydı Zafer Sabuncuoğlu.
Bu özelliklerinden dolayı belli bir kesimin eleştirisini alıyordu ama, parti içinde de kudretinden dolayı tapılan bir isim olmuştu.
-Selçuk Erşan Ana-Yol hükümeti döneminde, Anavatan Partisi'nin Eskişehir İl Başkanıydı.
Bir gün ANAP'lı bir Milletvekilinin meclis telefonunu almak için uğramıştık yanına.
O zamanlar cep telefonu yoktu ve Ankara'daki milletvekillerine ulaşım ancak meclis aranarak yapılabiliyordu.
Önündeki bir kâğıdı aldı, katladı ve istediğimiz milletvekilinin meclis telefonunu o kâğıdın üzerine yazarak bize verdi.
Gazeteye gelip, milletvekilini aramak için verdiği kâğıdı çıkarttığımızda, kâğıdın arkasında bir liste görmüştük.
Liste, Eskişehir'deki atama listesiydi.
Vali'den başlayarak tüm kurumlar sıralanmış, karşılarına da kalıp kalmayacakları, gelecek ve gideceklerin isimleri yazılmıştı.
Yani...
İstediğimiz telefon numarasını yanlışlıkla atama listesi kâğıdının arkasına yazıp vermişti.
Bu müthiş bir haberdi bizim için.
Ertesi gün manşete koyduk "İşte Ana-Yol hükümetinin Eskişehir'deki atama listesi" diye.
Anında açıklama yaptı Selçuk Erşan.
Biz, bu atama listesini meselesini inkar edeceğini, "Yok böyle bir şey" diyeceğini beklerken, o çıkıp "Haber doğrudur. Atama listesini belirledik. Anlayamadığımız buna niye şaşırılıyor olmasıdır. Bu şehirde atamalarla ilgili listeyi iktidarın partisi olarak biz yapmayacağız da kim yapacak?" demişti.
Kendisine o toplantıda "İyi güzel de. Sizin yaptığınız bu atama listesine yukarıdakiler ne diyecek?" diye sorulduğunda ise Selçuk Erşan "Ne demek 'Ne diyecekler?' Onaylayacaklar tabii. Yoksa kendilerine yeni bir il başkan ve yönetimi bulmak zorunda kalırlar. Biz burada çelik çomak oynamıyoruz" cevabını vermişti.
O da tıpkı Sabuncuoğlu gibi masaya vuran, vurduğu yerden de ses çıkartan bir il başkanıydı.
O'nu da bu tarzı yüzünden eleştirenler vardı ama, partisinde de bu tarzı yüzünden sevilen bir il başkanıydı.
-Demir Berberoğlu Doğru Yol Partisi'nin İl Başkanıydı.
Tülomsaş'a 400'e yakın işçi alımı yapılacaktı.
Partinin, alınacak işçilerin listesini kuruma vereceği konuşuluyordu.
Aynı zamanda Avukat olan Demir Berberoğlu ile Adliye'nin Baro odasında otururken kendisine bir telefon geldi.
Arayan, kabinede görevli Samsun'lu bir bakandı.
Bir yakınının Tülomsaş'a girmesini istiyor ve Demir Berberoğlu'na "Şu işi hallet" talimatı veriyordu.
Demir Berberoğlu hiç tahmin etmediğimiz bir şekilde tepki gösterdi bakan'a.
-"Eskişehir'de bir iş varsa o işe Eskişehirliler yerleşir. Sen bu yakınını iyisi mi git seçim bölgen olan Samsun'da bir işe yerleştir" dedi ve kapattı telefonu.
Konuşmaya şahit olduğumuz için Berberoğlu'na "Yahu adama fena gider yaptın. Adam sonuçta kabinenin önemli bir bakanı... Yarın başın derde girmesin?" dediğimizde:
-"Girerse girsin. Ben bu partinin il başkanıyım. Katip falan değilim. Sırtımızda yumurta küfesi yok. Ya bu işi böyle yaparız, ya da çekip gideriz. Onlar da kendilerine her dediğini yaptıracak başka bir il başkanı bulurlar" demişti.
Aradan bir müddet sonra seçimler yapıldı.
Demir Berberoğlu Eskişehir'den Milletvekili oldu.
O'nun takıştığı Samsun'lu bakan ise, kendi ilinde listeye dahi giremedi...
Sonuç olarak...
Eskişehir'de görev yapmış 3 il başkanını anlatmaya çalıştık size...
Kişilikleri, zaafları, sevilip sevilmediklerini bırakın bir tarafa, her üçü de il başkanlığı görevini adeta Bakanlık yapar gibi yapan isimlerdi.
Yaptıkları, davranışları, yöntemleri belki doğru değildi...
Belki...
İl Başkanlığı görevlerinde uyguladıkları yöntemler yüzünden kamuoyunun zaman zaman eleştirisini alıyorlardı almasına ama, partilileri tarafından kendilerine adeta tapılıyordu.
Zira...
Onlar görevdeyken Eskişehir'in de, Eskişehirlilerin de, Eskişehir'deki partililerin de haklarını, kendi partilerinin bakanlarına dahi yedirmediklerini biliyorlardı.
Hatta...
Onlar iktidar partisinin il başkanıyken, onlardan habersiz şehirde yaprak dahi kımıldayamıyordu...
.....
Tam da "Hay Allah! Bu bizimkilerin aklına neden gelmedi ki?" diye düşünüyorken...
Gana'da sahte Amerikan Büyükelçiliği kurmuşlar.
Bir binayı kiralayıp, üzerine hem Amerikan bayrağını hem de "Amerikan Büyükelçiliği" tabelasını asmışlar.
Kapısına güvenlik personelini de bir güzel dikmişler.
Matbuu evraklar bastırmışlar, parmak izi falan almışlar.
Yani...
Amerikan büyükelçiliği nasılsa, aynısını kurmuş adamlar.
Amerikan büyükelçiliği nasıl çalışıyorsa, aynı çalışmayı yapmışlar anlayacağınız.
Sonrasında da, gelen vize işlemlerini yapmaya başlamışlar.
Devlet yetkilileri görmezden gelsin diye rüşvet de dağıtmışlar.
Bu yüzden 12 yıl boyunca kimse rahatsız etmemiş kendilerini.
Onlar da 12 yıl boyunca 6 bin dolar karşılığında vize işlemlerini kabul etmişler sahte Amerikan Büyükelçiliğinde.
Yıllar sonra fark edilmiş olay.
Sahte Büyükelçilik kapatılmış.
Sahte Büyükelçiliği açanlar da bunlara göz yumanlar da yakalanmış.
İnanılmaz bir olay anlayacağınız.
İnanılmaz bir cesaret ve "Bu kadar da olmaz!" dedirten bir dolandırıcılık yöntemi.
Haberi duyar duymaz "Hay Allah! Bu bizimkilerin aklına neden gelmedi ki?"diye düşündük inanın.
Zira...
Bu ve benzeri olayları ancak bizimkilerin yapabileceği gibi bir düşünceye sahiptik.
Tam da bunu düşünürken spiker haberin sonunda "Yakalananlar arasında Türklerin de olduğu öğrenildi" deyince vallahi şaşırmadık.
Öyle ya...
Başka bir ülkede, başka bir ülkenin sahte Büyükelçiliği açmayı ve bu yolla insanların paralarını dolandırmayı başka kim düşünebilirdi ki?
Dahası...
Böylesine akıl almaz bir dolandırıcılık yöntemi bizimkilerden başka kimin aklına gelebilirdi ki?
.....
Herkesin milletvekili
kriteri kendine ama...
1- Milletvekili adayı, aday olacağı şehirde uzun süreli oturmuş, yaşamış olmalı, halkın mizacını iyi bilmeli. Bir şehirde oturmamış veya çıkıp gideli uzun zaman olmuş adamların bir kere iyi olup olmadığı bilinemez.
2-Şehre yarayacak her türlü kanunu ve o şehir halkının saadetini icap edecek şeyleri düşünüp beğenmeye ve böyle bir arayan toplamaya muktedir olmalıdır.
3-Devletin şan ve şerefini düşünmeyecek kadar cahil olmamakla birlikte, sefih de olmamalıdır. Çünkü kendi malı kendine teslim edilemeyen sefih bir adama bu gibi vazife verilemez.
4-Hükümetin kanunsuz ve haksız işlerini yüzüne beraber söylemek hususunda kimseden korkup çekinmez ve ölmekten bile kaçınmaz, dünya için kimseye müdane etmez olmalıdır.
5-Parayı görünce her şeye boyun eğecek kadar bağrı yufkalardan ve parayı çok sevenlerden olmamalıdır. Yoksa milletin menfaati zayii olmak ihtimali ziyadeleşir ve memleketi açık açık uçuruma sürekler.
6-Memuriyetini muhafaza etmek ve başka bir menfaatini korumak için şuna buna yüzsuyu dökmüş (ağlamış), kendisine haksızlık edenlere göz kırpmış, kendisi haksızlık etmiş olmamalıdır.
7-Rüşvet almış, para ile onun bunun hakkını satmış, mahvetmişlerden de olmamalıdır.
8-Halk içerisinde zulmü, işkencesi olanlardan olmamalıdır.
9-İki sözlü, ikiyüzlü adamlar da milletvekili olamaz.
10-Şunun bunun ayıbını arayan, daima iki kişi arasındaki gizli sırları anlamaya çalışan, hiç yoktan tertip türetenler de aday gösterilmemelidir.
11-Milletvekilliği bittikten sonra kendini idare edecek bir işi veya zenginliği olmayanlar da aday gösterilmemeli. Çünkü bu özellikleri olmayan kişiler hükümetin ayıbını örtüp boyun eğmeye mecbur kalırlar.
Bundan 100 yıl önce Mehmet Zeynelabidin Efendi diye bir şahsa sormuşlar "Milletvekili olma kriterleri nedir?"diye...
İki defa İttihat ve Terakki'den milletvekili seçilen, sonra da Hürriyet ve İhtilaf Parti'sini kuran, Damat Ferit hükümeti döneminde Ayan Üyeliği'ne atanan Mehmet Zeynelabidin Efendi de yukarıda bulunan 11 kriteri sıralamış.
Bu bize gösteriyor ki, Milletvekili kriterleri en az 100 yıldır biliniyor.
Bu kriterlere uyuluyor mu? İşte bu tartışılır.
Niye mi tartışılır?
Yukarıdaki 100 yıllık 11 kriteri bir daha okuyun...
Ardından bu kriterleri üzerinde taşıyan milletvekili olup olmadığını gözden geçirin.
Sonra da kararınızı verin?