1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Üçüncü Üniversiteye hiç karşı olmadım...

Şu sıralarda Eskişehir'e Üçüncü Üniversite kurulması konuşuluyor.
Konuşulmasının nedeni ise, iktidar partisinin Eskişehir'e üçüncü bir Üniversite kazandırma vaadi.
Bu konuşulurken, Eskişehir'deki Üniversite rektörlerinin de kurulacak üçüncü üniversiteye karşı oldukları yansıyor kamuoyuna.
İşte bunu sorduk Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof Dr Davut Aydın'a "Siz Üçüncü Üniversiteye karşı mısınız?" diye.
Davut Aydın "Benim 30 yılım Vakıflar üzerine çalışmakla geçti" diye başlıyor anlatmaya.
Ardından Koç Üniversitesi örneğini veriyor...
-"Vehbi Koç, bir Üniversite kurma kararı öncesinde konu ile ilgili ne kadar insan varsa hepsine danışmış. 'Bu iş için kaç para lazım?' diye sormuş herkese. Herkes farklı bir rakam söylemiş. Sonradan iş öyle bir noktaya gelmiş ki, doğru dürüst bir Üniversite kurmak için ciddi bir para gerektiğini anlamış."
Koç ailesinin, Üniversite için gereken parayı temin amacıyla, her şirketten belli bir oranda para aktarımı gerçekleştirdiğini söylüyor Davut Aydın.
Ardından da...
-"Rahmi Koç her yerde söyler. 'Dünyanın en pahalı yemeğini ben Koç Üniversitesi Rektörü ile yiyorum. Her yemek milyonlarca dolara mal oluyor' der. Bu da gösteriyor ki, Üniversite kurmak ciddi bir fizibilite ve kaynak gerektiriyor" diyor.
Sonrasında da Eskişehir'den bir örnek veriyor Aydın.
-"Cemalettin Sarar Ticaret Odası Başkanı olduğunda Üniversite kurmak istedi. O'na tek bir şey söyledim. 'Git Rahmi Koç ile bir konuş' dedim. Öyle de yaptı. Rahmi Koç ile konuştuktan sonra Üniversite kurmaktan vaz geçti" diyor.
Sonuç olarak, Üçüncü Üniversiteye kesinlikle karşı olmadığının altını çiziyor Aydın.
-"Ancak fizibilitesi ciddi biçimde yapılmalıdır. Açılacak Üniversitenin bölümleri, mevcut Üniversitede var olan Bölümlerle kesinlikle çakışmamalıdır. Kesinlikle farklılık yaratmalıdır" diyerek sözlerini tamamlıyor.
.......
Bu gerçekleri kim bilmiyor ki?
-"Çevre yolları yetersiz. Şehrin ortasından geçen yolun üç şeride çıkartılması belki bugünü kurtardı ama, geleceği kurtarmayacak. O yüzden yeni Çevre yolları yapılmalı"
-"Çevreyolunun etrafında ki mahalleler çok ilkel görüntü sergiliyor. Biran önce kentsel dönüşüm çalışmaları yapılmalı"
-"Koca şehirde bir tane kent meydanı yok"
--"Mevcut 3 güzel parkın yanı sıra, şehrin 3-4 yerine daha benzeri parklar yapılmalı"
-"Kent merkezinde tek katlı köy evleri var"
-"Araçlar kaldırımda duruyor, yayalar yollarda yürüyor"
-"Bu altyapı böyle kaldıkça, bu sürücüler bu anlayışta oldukça Eskişehir trafiği bu halden kurtulmaz"
-"Hemzemin geçitlerinin yer altına alınması çok yavaş ilerliyor. Bu da şehre sıkıntı yaratıyor"
-"Bisikletin özendirilip, bisikletlinin Tramvay yoluna sokulmadığı tek şehir"
-"Gece yanmayan sokak lambalarının gündüz yandığı ender kentlerden"
Tüm bunlar, "Eskişehir sorunları" diye yazdığınızda sanal alemde karşınıza çıkan yakınmalar.
Hepsinin de gerçekten doğru tespitler olduğunu söylememize gerek yok.
İlginçtir...
Herkesin de bildiği bu gerçekleri düzeltmek için ortada herhangi bir çaba da yok.
..........
Tamam; bu kadar da olmasın ama...
Bir Avrupa ülkesinde Üniversite öğrencileri eylem yapıyor.
Yapılan eyleme polis müdahale ediyor.
Öğrenciler direniyor.
Sonuçta polis gözlem altına alacak.
Direnç devam edince, polisler kaldırıyorlar öğrencileri tek tek omuzlara.
Öyle de götürüyorlar karakola.
Yani...
Bizde ki benzeri uygulama ile uzaktan yakından alakası yok yapılanın.
Tamam, bu kadar da keyif içinde olmasın ama...
Biber gazlı ve sürükleyerek de olmasın yahu...
Neticede...
Her Üniversite öğrencisinin içinde bir protesto ruhu vardır.
Üstelik.
Herkes, hayatında bir kez de olsa Üniversite yıllarında bir protestonun içinde mutlaka yer almıştır.
Öyle değil mi?
...............
Umarız bundan sonra "Keşke" demeyiz...
Türk Dünyası Kültür Başkenti projesi ilk ağızlardan çıktığında heyecan yaratmıştı.
Bir yıl boyunca düzenlenecek olan etkinliklerle dolu geçen günler içinde, Eskişehir büyük ölçüde nasiplenecekti.
Söylemler de bu yöndeydi hatırladığımız kadarıyla.
-Çoğu sektör ihya olacak" denilmişti.
Çarşılar hareketlenecek, Oteller dolup taşacak, Eskişehir'de ciddi bir para dolaşımı olacak" açıklamaları yapılmıştı.
Projeye temkinli yaklaşanlara çıkışıp;
-"Siz neye karşı çıktığınızı bilmiyorsunuz. Resmen kucağınıza gelecek olan paraya karşı çıkıyorsunuz" bile diyenler olmuştu.
İşte bu süreç içinde, Türk Dünyası Kültür Başkenti projesinin altyapısı oluştu, çalışmalar başladı.
Bir yıl boyunca sürecek olan proje her ne kadar Cumartesi günü bizzat Başbakan tarafından yapılacak açılışla başlayacak olsa da, bugüne kadar yapılan ve para harcamayı gerektiren bazı çalışmalar var.
Dışarıdan baktığınızda, bu çalışmalar Eskişehir dışında ki illerde faaliyet gösteren firmalar tarafından üstlenilmiş.
Etkinliklerin gerçekleştirileceği mekânların hazırlığından, davet organizasyonlarına ve hatta basılı malzemelerin yapımından diğer hizmetlere kadar çoğu Ankara ve İstanbullu firmalara verilmiş.
İşin ilginç tarafı...
Bunları üstlenen firmalar işin de kolayını bulmuş.
Aynı işi Eskişehir'de yapan firmaları taşeron olarak tutmaya başlamışlar.
Vaziyet böyle olunca, ortaya ilginç ve aynı zamanda komik bir durum da çıkmış.
Eskişehirli firmalar, Eskişehir'de yapılan bir projenin işini, Ankara ve İstanbullu firmaların taşeronları olarak yapmaya başlamışlar.
Umarız bu iş, projenin gerçekleştirileceği bir yıl boyunca bu şekilde devam etmez.
Elbette her iş Eskişehir firmaları ile yapılacak değil.
Mutlaka, şehir dışından da, konunun uzmanı olan firmalar bu işin içinde olacaktır.
Önemli olan, bu işin dengesini iyi kurabilmek olmalıdır.
Umarız süreç içinde bu denge kurulur ve Eskişehirli firmalar olabildiğince kayırılır.
Aksi taktirde....
Umarız bu mesele;
-"Keşke bu proje başka ilde yapılsaydı da, Eskişehirli firmalar bu projenin işlerini direkt olarak yapma imkânı bulsaydı. Kendi şehrinde yapılan etkinliklerin işlerini, birilerinin taşeronu olarak yapmak zorunda kalmasaydı" deme boyutlarına kadar varmaz...
.......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Adam, avlanmanın son derece yasak olduğu, yakalanınca çok yüklü para cezalarının kesin uygulandığı milli parkta, gol kenarında, kucağında
kocaman bir balık ile parkın polis müdürüne yakalanmış..
'Avlanma izniniz var mı?..' diye sormuş, polis müdürü..
'Yok..' demiş adam, 'Gerek de yok çünkü bu baliği ben evimde besliyorum. Her gün buraya gelip golde bir müddet yüzdürüyorum, islik çalıyorum donup
geliyor, alıp eve götürüyorum..'
'Tamamen palavra..!' demiş polis müdürü, 'Balıklar bu dediğinizi yapamaz..'
'İnanın bu gerçek efendim.. İsterseniz göstereyim..'
'Tamam.. Görelim bakalım..'
Adam balığı golün derin sularına bırakmış, aradan birkaç dakika geçmiş,
polis müdürü adama donup 'Evet?' demiş
'Evet ne?'
'Ne zaman geri çağıracaksın?'
'Neyi?'
'Balığı..'
'Hangi balığı?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi