4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

ULU CAMİ KADERİNE TERK EDİLDİ

Geçen hafta Sivrihisar' da Ulu Cami' yi ziyaret ettik. Caminin, dış sıvaları dökülmüş, içindeki direkler, adeta kaderine terk edilmiştir. Oysa Ermeni Kilisesi yeniden inşa ediliyor. Hülasa Kilise ihya edilirken, caminin harap olmasına göz yumuluyor. Gerekçe ise cami bitişiğinde olan dükkanlar hala yargıda devam eden davası gösteriliyor. Oysa Caminim restorasyonunun dükkanlarla hiçbir alakası yoktur.
Ulu Cami, atalarımızdan bugünkü nesle en büyük tarihi mirasıdır. Ulu Cami Selçuklu Emiri Mikail bin Abdullah tarafından 1274- l275 yılında yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet dönemi kadılarından, Sivrihisar Kadısı Hızır Bey de bu camiyi l440 yılında onarmıştır.
ULU CAMİ, Orta Anadolu'nun en büyük ağaç direkli camilerinden birisidir. Dikdörtgen planlı caminin iç mekânını, mihrap duvarına dik 67 ağaç direk altı sahna ayrılmıştır. Bu direklerden dördü kendisine özgün olup üzeri kabartma motiflerle bezenmiştir. Bu ağaç direkler üzerinde, Bizans dönemine ait başlıklar da kullanılmıştır. İbadet mekânının üzeri düz bir dam ile örtülmüştür. Caminin kuzey yönündeki kapısı üzerinde, l275 tarihli yapım kitabesi, doğu kapısında da l440 tarihli onarım kitabesi bulunmaktadır.
Caminin mihrabı, yuvarlak bir niş şeklinde olup, bezeme yönünden oldukça basittir. Buna karşılık minberi Selçuklu sanatının ortaya koyduğu ağaç işçiliğinin güzel örneklerinden biridir. Minber geçme tekniğinde, kabartma rumi ve palmet motifleriyle bezenmiştir. Ayrıca üste bulunan köşk kısmında kareler içerisine alınmış birbirlerini kesen sekizgenlerden oluşan örgü motifleri Selçuklu sanatının tipik örnekleri olarak burada karşımıza çıkmaktadır. Cami içerisinde aynı şekilde bezenmiş, ceviz ağacından oyma tekniği ile yapılmış dolap kapakları da bulunmaktadır. Burada ismi yazılı olan Hasan bin Mehmet, caminin ağaç işlerini yapan usta olmalıdır.
Cami yanındaki taş kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minare kaidesindeki kitabeden minarenin Hacı Habib bin Taymış tarafından 1412'de yapıldığı öğrenilmektedir.
Orta Anadolu'nun, en büyük ağaç direkli camilerinden biri olan tarihi ULU CAMİ adeta kaderine terk edildi. Aslında bu durumu yadırgamadık Çünkü İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak, Türkiye'de ki tarihi eserlerin korunması, tespit edilmesi ve kiralanması ile ilgili TBMM'ye meclis araştırma önergesi verdi.
Önergede, "ülkemiz tarihi ve kültürel mirası ile çevre değerleri bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden birisidir. Tarihi eserlerin korunmasına yönelik tespit, tescil, envanter, bakım, onarım ve güvenlik ile ilgili faaliyetlerin yeterliliği, korunması ve kiralanmasına ilişkin eksikliklerin giderilmesi, gerekli önlemlerin alınması ve yaşanan sıkıntılara yönelik çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla, Anayasa'nın 98_inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105_inci maddeleri gereğince "Meclis Araştırması" açılmasını arz ve talep ederiz." demişti.
Ne oldu?
Dikkate bile alınmadı.
Nitekim ULU CAMİ yargı bahane edilerek, Restorasyonu geciktiriliyor. Ancak Türkiye' nin, en büyük direkli camisi her geçen gün harap oluyor. Özellikle dış sıvalar çevre için tehlikeli bir hal aldı. Cami içinde, ağaç direkler ise çürümeye terk edildi.
Aslında bu gelişmeleri, yadırgamamak lazımdır. Yıllardır, ülkemizde hızlanan inşaat, altyapı ve yol çalışmaları nedeniyle, tarihi mirasın, birçoğu zarar gördü veya kendi kaderine terk edildiği, herkes tarafından biliniyor ama dikkate alan yok. Bu kesimleri engellemek isteyen görevlilere ya ceza veriliyor, ya da görevden alınıyor. Siyasilerin gereksiz ve yersiz açıklamaları, tarihi mirasla ilgili tahribi hızlandırıyor.
Koruma ve onarım çalışmaların toplumun geneline yayılarak yapılabileceği bir gerçektir. Bu ise gerekli bilgilendirme ve sürece dahil olmak ile mümkündür. Bu da Restorasyon ve konservasyon çalışmalarını yerinde gözlemlenmeli ve gerekli bilgileri aldıktan sonra çalışmalar gerçekleştirilmelidir. Ayrıca Halkımız, kültürel mirasın korumasında bilinçli, korumacı yaklaşımların geliştirilmesi ve uygulanmasında aktif katılımcı birer vatandaş olmalıdır. Çünkü tarihi eserlerin korunması ve sorunların çözümü demokrasilerde, seçmenin elindedir.
Tarihi miras, bize dedelerimizden kalan miras değil, torunlarımıza bırakacağımız emanettir" Hala bu gerçeği göz ardı eden, ilgililer varsa ne denebilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi