6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

ULU HAKAN 2.ABDÜLHAMİD HAN KİMDİR?-I-

Osmanlı Devleti’nin 34.padişahı Cennet mekan 2.Abdulhamid Han 21 Eylül 1842 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Babası 31.padişah Sultan 1.Abdülmecid’dir. Annesi Tiri Müjgan Sultandır.
11 yaşında annesini kaybettiği için babasının emriyle hiç çocuğu olmayan Piristu Kadın Efendi kendisine analık etti. özel hocalar tayin edilerek eğitildi. Gerdankıran ömer Efendi’den Türkçe, Ali Vahvi efendiden Farsça, Ferid ve Şerif Efendilerden Arapça ve diğer ilimleri, Vak‘anüvis Lutfi Efendi’den Osmanlı Tarihi, Edhem ve Kemal Paşalarla Gardet adındaki bir Fransızdan Fransızca tahsil etti.
Küçük yaşta anadan öksüz kalışı çocuk yaşta onu yalnızlığa mahkum etti. Taht için uzak bir namzet oluşu dolayısıyla saray muhitide kendisine pek ilgi göstermemiştir. Saray halkı ve devlet büyükleri zeki, fakat düşünce ve kanaatlerini asla dışa vurmayan Şehzade Abdülhamid’i pek sevmezdi. Bu yüzden herkesin uzak kaldığı bu akıllı şehzade, ancak Pertevniyal Kadın’ın yardımı ile Sultan Abdülaziz’e yaklaşabildi. Zekâsı ve politik kabiliyeti dolayısıyla amcası Abdülaziz, onun serbest bir ortamda yetişmesine imkân verdi. Mısır ve Avrupa seyahatlerine onu da götürdü.
II.Abdülhamid şehzadeliği sırasında Maslak çiftliğinde toprak işleriyle meşgul oldu. Burada koyun besledi, üstübeç madenleri işletti, borsa faaliyetlerine katılarak para kazandı. Tahta çıktığı zaman servetinin 100.000 altını aştığı söylenir.
II. Abdülhamid, 31 Ağustos 1876 Perşembe günü tahta çıktı. İyi niyet gösterisi ile işe başladı. Osmanlı tarihinde o zamana kadar görülmemiş birtakım hareketlerle kısa sürede ordunun ve halkın gönlünü kazandı. Subaylarla yemek yiyen, halkın arasına karışıp muhtaçlara yardım eden yeni Padişah bütün Hükümet üyelerini Yıldız Sarayı’na davet edip yemek yediren bunun ardından yaptığı beliğ konuşmasıyle milli birliğe duyulan ihtiyacı dile getirdi. Yeni padişahın Haydarpaşa Hastanesi’nde yatan Balkan cephesinden gelen yaralıları tek tek ziyaret etmesi gibi jestleri halkın ve ordu mensuplarının ziyadesiyle hoşnudluğuna sebep oldu.
Anayasa hazırlığı için müslüman ve gayri müslimlerden bir komisyon kuruldu. Alelacele hazırlanarak İstanbul Konferansı’nın toplandığı gün ilân edilen anayasa ile, Batılı devletlerin aşırı isteklerde bulunmaları önlenmek istenmişti.
II.Abdülhamid’in en başarılı yönü dış politikasıdır. Dünyadaki politik gelişmeleri yakından takip etmek üzere sarayda bir çeşit bilgi merkezi kurdu. Türkiye ile ilgili bütün dünyada çıkan yazılar ve dış temsilciliklerden padişaha gelen raporlar burada toplanır, değerlendirilir ve padişaha arz olunurdu.
Yeni padişahın istediği bütün reformlar yapılamamakla birlikte oldukça önemli adımlar atıldı. Eğitim, bayındırlık ve tarım alanında olumlu gelişmeler görüldü. Medreselerin yeni usullerle eğitim veren okullara dönüştürülmesine hız verildi. Kaliteli uzman-memur yetiştirmek üzere yüksek okullar açıldı.
Mekteb-i Mülkiye, Mekteb-i Hukuk, Sanâyi-i Nefîse Mektebi, Hendese-i Mülkiye, Dârü’l-Muallimîn-i Âliyye, Maliye Mektebi, Ticaret Mektebi, Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlîsi, deniz ticareti, orman ve maâdin, lisan, dilsiz ve âmâ mektepleriyle Dârülmuallimât ve kız sanayi mektepleri, fen ve edebiyat fakültelerinden oluşan Dârülfünun hep Abdülhamid döneminde açılmıştır.
Ayrıca imar ve bayındırlık faaliyetlerine hız verildi. Yıldız çini Fabrikası açıldı. Askeri Islahat için Almanya’dan uzmanlar getirildi.
II. Abdülhamid’in önemli özelliklerinden biri de Türklük şuuruna sahip olması idi ve İslâm cemaatleri içinde en güvendiği unsur da Türkler’di.
öte yandan Söğüt’ü imar etti; buradaki Osmanlı Devleti’nin kurucuları Türk büyüklerinin türbe ve mezarlarını tamir ettirdi.
Anayasalı meşrutî idareye taraftar olan Abdülhamid, meclisin çeşitli unsurların mücadele sahnesi olmasından çekiniyordu. Türkler’in haklarını koruyacak bir kanun hazırlığı için Avrupa anayasalarını tercüme ettirmeye başlamıştı. Malî darlık yüzünden yer yer patlak veren iç ayaklanmalar, yeni yeni muhtariyet istekleri, dış politikada karşılaşılan güçlükler, devletin işleyişinde aksaklıklara sebep oluyordu.
Devrin aydınları imparatorluğun kurtuluşu için tek çıkar yolun meşrutiyet olduğuna inanıyorlardı. Komşu devletlerin yeni bir müdahaleye hazırlanmaları üzerine Makedonya’da bir araya gelmiş olan bazı Türk subayları padişahı Kanûn-ı Esâsî’yi ilân etmeye zorladılar...

Haftaya Yahudilerin isteği, Abdülhamid’e kimler Kızıl Sultan dediler.
* Bu gece seyredeceğimiz TRT’nin hazırladığı Payitaht Abdülhamid filmini ümid ederiz ki Abdülhamid’i gerçek yüzüyle milletimize arz eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi