4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

ÜNİVERSİTELER ŞAŞIRTIYOR

Son aylarda, özgür düşüncenin merkezi olan bazı üniversiteler, son derece antidemokratik karar ve uygulamalara neden oluyorlar. Öğrencilerin, barışçıl eylem, söz ve yazılarına karşı, disiplin yönetmeliklerini, hatta daha ileriye giderek savcılıkları devreye sokan üniversite yönetimleri, ölçüsüz cezalar çıkmasına neden oluyor.
Oysa üniversite; özgür düşünceyle "gerçeğin" arandığı, sorgulamanın, tartışmanın, eleştirici düşünmenin öğretildiği, bilimsel düşünmenin, yani aklın üstünlüğünün, ortaya konduğu, toplum ve ülke sorunlarına, çözüm üretildiği, eğitim kurumlarıdır.
Ülkemizde, üniversitelerin bu kavramları yeteri kadar dikkate aldığı söylemez. Çünkü öğrencilerin, şiddet içermeyen eylem ve yazılarına karşı, üniversite yönetimleri ve mahkemelerin verdiği kararlar pes dedirtiyor. Son olarak, konser bileti satmak, terör suçu sayılınca 6 üniversite öğrencisi 1 ile 13 yıl arasında ceza aldı. Mahkeme başkanı bile verdiği karardan hoşnut olmadığını söyledi. Hapis cezası ve okul süresinin uzaması sorunuyla karşılaşan çok sayıda öğrencinin, yanı sıra, burs imkânlarını kaybeden yazdığı makale nedeniyle hapis cezası alan gençler de var...
Nitekim Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Fakültesi 2'inci sınıf öğrencisi Gizem Görnaz, Evrensel gazetesinin 'Genç Hayat' ekinde, üniversiteye kayıt sırasında bağış adı altında alınan 100 liraların, KTÜ Güçlendirme Vakfı'nın kasasına girdiğini yazdı ve üniversite yönetimini suçladı. Bunun üzerine KTÜ Rektörü Cumhuriyet Başsavcılığı'na 'Basın yoluyla hakaret' suçlamasıyla şikâyette bulundu. Gizem Görnaz hakkında dava açıldı.
Denizli Pamukkale Üniversitesi'nde, 'öğrenciden yana anayasa' için yürüyüş yapıp skeç gösterisi düzenleyen öğrenciler, "Üniversite, polis ve güvenlik teşkilatını protesto maksadıyla özel kurgulamalı gösteri yapmak" gerekçesiyle 1'er ay okuldan uzaklaştırıldı.
İstanbul Üniversitesi öğrencisi Ahmet Açıkça, Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediği festivalin Öğrenci Kültür Merkezi'nin duvarına astığı için hakkında soruşturma açıldı ve 'izinsiz afiş asma' gerekçesiyle 1 hafta uzaklaştırma cezası aldı.
Kadınlar Günü etkinliğine katılmak ve konser bileti satmak, 'terör suçu' sayılınca 6 üniversite öğrencisi, 1 ile 13 yıl arasında ceza aldı. Mahkeme başkanı bile verdiği karardan hoşnut olmadığını söyledi.
Bu tablo, üniversitelere yakışmadı. Çünkü üniversitelerin görevi, bilimin çekirdeğini oluşturmak yanında, öğrencilerin araştırmacı bir yapıda olmalarını sağlamaktır. En önemlisi de, BİLİMSEL ÖZGÜRLÜĞÜ VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ desteklemek, hatta teşvik etmektir.
Ayrıca ülkemizde üniversitelerde, üretkenlik teşvik edilmeli, tekelcilik ortadan kaldırılmalı, çalışmak isteyen kişilerin önü açılmalıdır. Özellikle de Araştırma ve geliştirme çalışmaları, "eğitim-öğretim" ve diğer hizmetler, olanaklar çerçevesinde, maddî olarak değerlendirilmeli, ek kaynaklar yaratılmalıdır. Üniversiteler, üreterek varlıklarını sürdürmeli.
Gel gör ki Türkiye' deki, bazı üniversiteler, bu görevlerinin aksi uygulama içindedir. Ayrıca üniversitenin, başarısı ile özerkliği arasında ters bir ilişki vardı. Üniversite özerk bırakıldığında araştırma alanında geri kalıp, başarısız oluyor ama özerkliği elinden alındığında ise başarılı oluyor gibi, yanlış bir düşünce var. Oysa Özgür ve ÖZERK üniversiteler, bilgi ve teknoloji üretir, ülke sorunlarına da çözüm bulur.
Elbette üniversiteler, ÖZGÜR ve ÖZERK olmalıdır. Ancak bugün özerk olmadıkları halde, öğrencilere bu hakkı tanımayan zihniyet, "ÖZERK" oldukları zaman yapacakları, uygulamalarını düşünmek bile istemiyoruz.
Üniversitelere, İdari, mali ve bilimsel özerklik, verilmeden önce yönetimlerde reorganizasyona gidilmelidir. Çünkü Üniversiteler, özerkliği anlayan, bunları gerektiği şekilde uygulayacak olan kadrolara, özellikle de yasal altyapıya sahip olması gerekir.
İdari özerklik, üniversitelerin, bugünkü durumu ile mütevelli heyetinin, ya da doğrudan kamu olmayan başka kurulların, aracılığıyla yönetilmesi anlamına geliyor. Ancak özerklik, bilimsel alanda, ne tarihsel, ne de kuramsal olarak kabul edilebilecek bir nokta hiçbir zaman olmadı.
Üniversitelerin öncelikli görevi, bilgi ve teknoloji üretmek, nesli araştırmacı bir yapıda yetiştirmek yanında, bilimsel ve düşünce özgürlüğünü sağlamaktır. Ülke ve toplumun sorunlarının çözümüne katkıda bulunmaktır. Pekâlâ, bugünkü sistemde bile bu ortamı sağlayabilirler.
Üniversiteler, bilime ve yeniliğe kapı açan, her türlü fikrin tartışılabildiği, yaratıcılığın gerçekleştirildiği, bilimsel özgürlüğün ve bilgi birikiminin oluştuğu bir ortamlardır. O nedenle de son aylarda, üniversitelerde öğrencilerle ilgili yaşanalar ve üniversitelerin ülke sorunlarına kayıtsızlığı, kamuoyunda kaygı ile izleniyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi