6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

Vakıf ve Vakti



Vakıf bir hukuki müessese olarak şöyle tarif edilmiştir. Vakıf; kendisinden yararlanmak mümkün ve caiz olan bir malı devamlı olarak Allah'ın mülkü olmak üzere temlik ve temellükten men etmek ve menfaatini (gelirini) "Allah rızası için" bir hayır cihetine tasadduk etmektir.
Burada mal vakfedenin mülkünden çıkar Allah'ın toplumun mülkü haline gelir. Böyle bir malın yönetimi artık vakıfnamedeki şartlara ve genel esaslara göre olur. (El Kubeysi Ahkamü) Vakf, Bağdak, 1977, 1/75)
Ebu Hanife'nin (Ö:150/767) tarifi şöyledir; Vakıf, mülk olan bir ayn'ı vakfeden mülkiyetini alıkoymak ve gelirini yoksullara ve başka hayır yollarına tasadduk etmekten ibarettir. (Esserahi, 12/27)
Vakıf müessesesinin tarihi çok eskilere dayanır.İslamdan önce Arabistan bilinen en eski vakıf Mekke'deki KABE'dir. KABE, yeryüzündeki ilk mabet olarak kabul edilir ve yapının temelleri Hz.Adem'e kadar dayandırılır.
İslam'da vakıf; Kur'an,sünnet ve icma (İslam bilginlerinin görüş birliği) delillerine dayanır. Kur'anda doğrudan vakıfla ilgili Ayet şudur; mealen: "Sevdiğiniz şeylerden Allah için harcamadıkça tam hayra erişemezsiniz" (Ali İmran Suresi A:92)
Ashab-ı Kiram'dan Ebu Talha (Ö:34, 654) bu ayet inince; "Rabbimiz mallarımızı kendi yolunda harcamamızı istiyor. Ey Allah'ın elçisi en sevdiğim "Beyruha arazimi Allah için tasadduk etmek istiyorum" dedi.
Hz.Peygamberimizde araziyi en yakın hısımlarına vermesini tavsiye etmesi üzerine O'nu amcasının oğulları ve de bazı hısımları arasında taksim etti.
Müfessirler, muhaddisler bu ayeti "Vakıf" la açıklamışlardır. (El Cassas Ahkamül Kur'an 1335 11,18, Beyrut)
Ebu Talha'nın hurmalığını taksim ettiği akrabaları arasında Rasülüllah'ın şairi Hassan b.Sabit ve Kur'anı Kerimi en iyi bilen Ashabın muallimi olarak tanınan Übeyye b.Kab'ın da bulunduğu zikredilmektedir. Hassan kendi hissesini sonraki yıllarda Muaviye b.Ebu Süfyan'a yüzbin dirheme satmıştı.O günlerde beş dirhemin (para birimi) bir koyun aldığı düşünülürse,sadece Hassan'ın hissesi "yirmibin koyun" alacak kadar değerliydi.
İşte Ebu Talha, Allah'ın rızasını onun cenneti ve cemalini kazanmak arzusuyla en gözde malını seve seve vermişti, vakfetmişti. (Riyazusalihin Cilt:2, Sh:376)
Hulefai Raşid'inin beşincisi diye meşhur olan Omer b.Abdülaziz hazretleri çuval çuval şeker alır fakirlere dağıtırmış ona:
-Böyle yapacağına para dağıtsan olmaz mı? diye sormuşlar. O da;
- Ben şekeri çok severim. Onun için sevdiğim şeyi infak etmek isterim, demiş. Demek ki Allah'ın rızasını kazanmak için malın iyisini değerlisini vermek, vakfetmek gerekiyor.
Her beldede bir örneğine rastlanan zengin ama cimri bir adam vardı. Herkesin kendisini cimri diye bilmesinden rahatsız olan adam, bir gün o beldenin bilge kişisine gidip dert yanma ihtiyacı hissetti. "Niye herkes benden nefret ediyor, anlamıyorum" dedi cimri. "Halbuki, öldükten sonra malımın bir kısmını hayır hasenat işlerine bırakacağım diye söz vermiştim. Bunu duymayan da kalmadı." Bilge kişi, adamın sözleri üzerine bir müddet sessiz kaldı. Sonra: "Sana bir öykü anlatayım" dedi. "Domuz ile ineğin öyküsünü..." "Tamam" dedi cimri, "anlat bakalım." Bilge kişi öyküsüne başladı: "Bir gün, çiftliğin birinde bir domuz komşu ahırdaki ineğe, insanların kendisini hiç sevmediğinden dert yanmaya başlamış. 'Senden ise' demiş, 'hep güzel sözlerle bahsediyorlar. Anlıyorum; sen onlara süt veriyorsun. Ama ben onlara daha da fazlasını veriyorum. İnsanlara etimi veriyorum, derimden ayakkabı yapılıyor. En iyi fırçalar da benim kıllarımdan yapılır. Hâlâ daha beni niye sevmezler, anlamıyorum?' İnek, üzüntü içindeki domuza bir müddet öylece baktıktan sonra: 'Belki de' dostum dedi, 'sen bütün bunları insanlara ancak öldükten sonra verdiğin halde, ben verdiklerimi hayatta iken verdiğimden."
Bilge kişinin öyküsünden de anlaşılacağı üzere; insan yapacağı hayrı, vakıf malını sadakasını, sağlığında kendi isteğiyle eliyle yapmalı. En büyük sevap buradadır. İnsan kendi eli ve isteğiyle yapmayıp vereselerine; "Ben öldükten sonra malımın şu kadarını filan camiye, şu kadarını filan yere... bağışlayan, vakfedin diye vasiyet etmesi, onun cimriliğine işarettir. Çünkü kişi öldükten sonra mal zaten vereselere intikal etmiştir.
Vakıf yerine sadaka kelimesinin kullanıldığıda olmuştur. Sadaka; yoksullara Allah rızası için verilen şey, sevap kazanmak amacıyla hibe edilen mal demektir. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar:
"Âdemoğlu öldüğü zaman amel defteri kapanır. Üç kimse bundan müstesnadır. Kesintisiz sadaka (sadaka-ı cariye) verenler topluma yararlı bir ilim (talebe, eser) bırakanlar ve kendisine hayır dua eden hayırlı evlat yetiştirenler". (Müslim,Vasiye, 14; Ebu Davut, Vesaya)
Sadaka-i Cariyenin vakfıda kapsamına aldığında şüphe yoktur. Vakıf olarak camii, çeşme, okul, hastane, kütüphane, han, haman vb. hayır bırakanların arkasından o eserler yaşadıkça sevap yazılacaktır. Hz.Peygamberimiz bunu devamlı akan bir çeşmeye benzetmişlerdir.
Memlekemizide birçok vakıflar vardır. En büyükleri Diyanet Vakfı, Mehmetçik Vakfı, İnsani Hayır Vakfı gibi. Buralara ev, tarla, para, menkul ve gayri menkul mal bağışlamakla Allah katında büyük sevaplar kazanılır. Vakıf malı alınmaz, satılmaz ona zarar verilmez ve Vakıfnamede yazılan şeklin dışında kullanılmaz. Bu şartlara riayet etmeyenler dünya ve ahirette perişan olurlar.
Hoşçakalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi