4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

VAKİT VARKEN...

ABD, BOP' la, Kuzey Afrika ve Ortadoğu da ki ülkeleri, federal bir yapıya kavuşturulmasını hedefliyor. Ancak ABD, bunu aşamalı olarak gerçekleştirmek istiyor ama Bush ve Erdoğan'ın, Ocak 2004' de yaptığı görüşmelerinde, BOP' un, demokrasiyi geliştirme amacı güttüğünü, ifade etmişler, bunun içinde, bölge ülkelerinde refahı, tabana yayarken, demokratik reform çalışmalarına da destek verecekleri belirtmişlerdi.
ABD' nin, Büyük Ortadoğu Projesi' nin, iki temel hedefi vardı. İlki, ABD'nin Ortadoğu' da kendisine rakip olacak, bir gücün yükselmesinin önlemek, diğer ise, ABD askeri-teknolojik gücüne dayanarak, Geniş Ortadoğu Bölgesindeki, petrol ve doğal gaz kaynakları üzerinde denetim kurmaktır.
Bush- Erdoğan buluşması sonrasında, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, kendisini, BOP' un, eş başkanı olarak açıkladı ve Diyarbakır' ın da, BOP' un, merkezi olduğunu söyledi. Bugün aynı düşüncede mi bilinmez ama BOP' la ilgili, diğer yazılarımızda, BOP' nun, Türkiye için, hiçte hayra alamet olmadığını da vurgulamıştık.
Görüşümüzde, haklı çıktık. BOP, Ortadoğu ve Kuzey Afrika da kaos yarattı. Türkiye' de, bu kaos nedeniyle Cumhuriyet döneminin, en sıkıntılı ve sorunlu döneminden geçiyor. Irak ve Suriye'de ortaya çıkan IŞİD (Irak Şam İslâm Devleti Örgütü) yeni bir siyasi aktör olarak devreye giriyor, 1916'da Sykes-Picot Antlaşmasıyla çizilen haritalar, fiilen değişiyor.
Musul Konsolosluğu'nda, çalışanlarla birlikte, 100'e yakın vatandaşımızın akıbeti belirsizliğini koruyor. Dışişleri yetkilileri, ilk günlerde bunların rehine olmadığını sıkça açıklarken, Başbakan bir konuşmasında, rehine sıfatını kullandı. Yayın yasağı olduğundan, konuşulamayan bu meselenin, nasıl çözüleceğini kimse bilmiyor.
Türkiye, son yıllarda, Suriye ve Irak ve diğer Arap dünyasına karşı yürüttüğü politikalarda, başarısız oldu. Her geçen günde, itibar kaybediyor. AKP iktidarının yanlış stratejileri nedeniyle, Irak, Suriye, Libya gibi, Arap ülkelerindeki Türkler, zor durumdadır.
Nitekim Lozan'da, gözden çıkardığımız, Irak, Türkleri' nin, varlığını olayların zorlamasıyla, 80'lerin sonunda, hatırlama ihtiyacını duyulmuştu. Ancak mesele, Türkiye tarafından yeterince önemsemediği gibi, etkili bir politika inşa edemediğinden, ciddi bir mesafe alınamadı. Sonuçta Türkiye'den, yeterli ölçüde yardım alamayan Türkmenler, artık kendi kaderlerine ve ISİD' ın insafına, terk edilmiş durumdadır.
Türkiye'nin, Türk ve İslâm dünyasının yaşadığı sorunların, şimdiye kadar hep dışında kaldı. Oysa tarihi, siyasi ve demokratik tecrübesi, kültürel birikimi ile etkili bir strateji izleyebilir mevcut sorunları da çözebilirdi. Ancak ülke yönetiminde, giderek yükselen otoriterleşme eğilimi, toplumsal gerginliklere, kutuplaşmalara yol açıyor. Toplumu, iktidara yakın olanlarla, karşıtları şeklinde ayrıştırdı.
Ayrıca Türkiye'nin, eski "Musul Vilayeti"ne, yani Kuzey Irak'a bakışında, çok önemli bir pay taşıyan, bölge gerçeklerinin başında, kuşkusuz buradaki Türkmen soydaşlarımız gelmektedir. Sayıları 2 milyonu aşan, buna karşı geçmişteki Irak rejimleri tarafından çoğu zaman, yok sayılan ve asimile edilmek istenen, uluslararası topluluk tarafından da garip bir şekilde göz ardı edilen, Türkmenlerin güvenliği, huzuru ve refahı, Türkiye açısından, hem ahlaki hem de politik bir sorumluluktur.
Ancak bu sorumluluk, yıllarca göz ardı edildi. Kerkük'te Türkmenlere yönelik baskılar giderek arttı. ABD askerleri ile düzenli orduya geçen peşmergeler, Kerkük'ün Taze ve Dakkuk (Tavuk) ilçelerine baskın düzenledi. Türkmen evleri ve camiler dağıttı. Baskınlarla Türkmenlerin, kenti terk etmeleri de istendi. Türkiye'ye, çağrıda bulunan Türkmenler, yaşam haklarının, ABD askerleri ve peşmergeler tarafından ellerinden alındığını söylediler. Ancak AKP iktidarı, bu gelişmeler karşısında, hep seyirci kaldı.
Bugün, Türkiye'den, yeterli ölçüde yardım alamayan Türkmenler, artık kaderlerine terk edilmiş durumdadır. 11 asırdan beri, Türkmenlerin yurdu olan Kerkük ve çevresindeki Türk varlığının korunması hususunda, bugüne kadar, yeterli gayret gösterilmedi. Kürtler, el koydukları Kerkük'teki hâkimiyetleri resmileştirmek için, ciddi caba içindedir. Telafer ve Tuzhurmatu'dan aç susuz kalan Türkmenler ise çaresizdir.
Bugün Irak' ta, Türkmenler, ISİD tarafından katliama uğramaktadır, Türkmenler' in kimliği, varlığı, tarihi, coğrafyası yok edilmektedir. Kerkük ve diğer kent ve kasabalarda yaşayan Türkmenler, şu anda çok zor şartlar altında, derbeder durumda. Nakşibendi ve Saddam'ın yanlıları ve diğer silahlı teröristler, buna peşmergeler de dahil, Türkmen topraklarını gasp ettiler
Irak'ta, Türkmenler, hariç, bütün herkes silahlanmış durumda. Bir hafta önce Şii lider Ali El-Sistani IŞİD' a karşı savaş çağrısı yapmıştı. Iraktaki bu gelişmelerden Türkmenleri korumak ve kendilerini savunmaları için, silahlandırılmalıdır. Çünkü bir yer işgal olduysa, insanların silahlanması gerekir, bu hem din kitaplarında, hem de uluslararası yasalarda, açık ve nettir.
Türkiye, vakit varken, Irak'ta bulunan Türkmenlere, sahip çıkmalı, her türlü yardımı yapmalıdır, AKP iktidarı ve muhalefet, komşularımızdaki yangının, ülkemize sıçramaması ve her türlü tedbirin alınması için, üzerlerine düşen görevleri, eksiksiz yerine getirmelidir. Son olaylar göstermiştir ki, Irak ve Suriye' deki gelişmeler, hükümeti de aşmıştır. O nedenle de Türkiye'nin, Irak, Suriye, özellikle de bu ülkelerdeki Türkler ve gelişmelerle ile ilgili, kapsamlı, strateji ve politikalara acilen, ihtiyacı vardır. Çünkü tehlike kapıdadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi