
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Ya biz bilmiyoruz, ya da gelip giden bakanlar bizi kekliyor...
Maliye Bakanı Eskişehir’e geliyor ve şunları söylüyor:
-“Eskişehir sanayi potansiyeli olan bunda da kendini ispat etmiş bir şehir. çok nitelikli yetişmiş insan kaynağına ve güçlü bir sermaye birikimine sahip. Bu sayede inşallah Eskişehir’in önü açık”
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci Eskişehir’e geliyor ve şunları söylüyor:
-“Eskişehir'in hemen hemen her anlamda Türkiye'nin önemli kentlerinden biri. Eskişehir, ihracat potansiyeli, sanayisi, ticari altyapısı ile önemli illerimizin başında gelmektedir.”
Savunma bakanı Fikri Işık Eskişehir’e geliyor ve şunları söylüyor:
-"ülkemizin temel ihtiyacı olan yüksek teknoloji alanında Eskişehir'in ülkemizin önemli üretim merkezlerinden birisi olmasını istiyoruz. Bununla ilgili teşvik çalışmamızı hızlandırdık. Yakında müjdeyi veririz. Bizzat Sayın Başbakanımızın açıklayacağını düşünüyorum. 'Yüksek teknoloji ürünlerinde Türkiye'nin her yerine beşinci bölge desteği verelim' diye bir arzumuz var. Burada verilecek beşinci bölge teşviki Eskişehir'i bu alanda uçurur.”
Eskişehir’e gelen bakanların tamamı benzeri şeyler söyleyip, övgüler düzüyor Eskişehir ile ilgili.
Bu yeni bir şey de değil…
Bundan önceki bakanlar da Eskişehir’e gelip aynı şeyleri söyledi yıllarca.
Muhtemelen…
Bundan sonra da Eskişehir’e gelip giden bakanlar aynı şeyleri söyleyecek.
Eskişehir’in müthiş bir sanayi potansiyeli olduğunu…
Eskişehir’in müthiş bir altyapısının bulunduğunu…
Eskişehir’in üretim merkezi falan olduğunu söyleyip duracaklar…
Bunlar, duyulması hoş sözler…
Bu şehirde olmayanlar, doğru olmadığını bilse de bunları duymaktan hoşlanıyor…
Ancak…
Bir de gerçekler var tabii…
Madem bu şehir ülkenin sanayi üssü, bu şehirde bir tane bile holding niye yok…
Madem bu şehir üretim üssü, bu şehirde ihracat neden bu kadar az.
Madem bu şehirde her türlü altyapı var, o halde yerli uçak ya da otomobil denildiğinde niçin bu kent pas geçilmiyor.
Madem bu şehir bakanların söylediği kadar önemli, o halde bu şehir demiryolları ile limana niye yüz yıldır bağlanamıyor?
Ne diyelim?
Ya biz bizim Eskişehir ile ilgili bilmediğimiz gerçekler var…
ya da…
Gelip giden bakanlar bu sözlerle bizi kekliyor…
.....
Eskişehir bunu yapanlarla gurur duyuyor!
İkieylül Caddesi üzerinde, tam da Tramvay durağının yanında bir heykel var.
Odunpazarı Belediyesi tarafından geçtiğimiz yıllarda yere konulan bir heykel bu.
Kanalizasyon’dan gövdesini çıkartmış bir belediye çalışanı olan işçiyi simgeliyor.
Güzel düşünülmüş bir heykel bu.
Dahası…
Vandalizmi, yani kamu malına zarar vermeyi ruhunun derinlilerinde yaşayan insanlar için de bulunmaz bir heykel bu.
öyle bir yere konulmuş ki, tam da gelip geçerken tekmelemeye müsait!
öylesine ulaşılabilir bir durumda ki, elinizdeki taş, bıçak ve benzeri aletlerle bir taraflarını kırabilecek konumda!
öyle güzelmiş ki konulduğunda, kısa süre içinde çirkin hale getirilmeye tam müsait!
İşte bu hizmeti değerlendiren insanlarımız, hizmetin gereğini yerine getirmiş!
Gelip geçerken tekmeleye tekmeleye şapkasını kırmışlar heykelin.
üzerine oturup, ellerini de bıçaklarla delmişler.
Heykelin üzerindeki boyasını da bir güzel kazımışlar.
Yetmemiş.
önündeki “Odunpazarı belediyesi” yazısının olduğu taşı da kırmayı başararak, yapılan bu hizmetin hakkını vermişler…
Hepsine helal olsun!
Bir heykel bu kadar kısa süre içinde ancak bu kadar kötü hale getirilebilinirdi!
Eskişehir bu heykeli bu hale sokanlarla ne kadar gurur duysa azdır!
.....
İyi de o senin elinde…
Roma başkumandanı Titus, astığı astık, kestiği kestik bir diktatörmüş.
ülkesinde herkes ona biat etmek zorunda, o ne derse yapılmak zorundaymış.
Kendisine biat etmeyen tek kişi, o bölgede yaşayan bir bilge insanmış.
Halk ona büyük sevgi duyar, evi her gün dolup taşarmış.
Vatandaş hemen her şeyi ona sorduğu için kumandan Titus bilgenin ismi altında ezilirmiş resmen.
Sinirleri bozulur, uykuları kaçarmış.
Bu duruma bir çare bulmaya karar vermiş büyük kumandan.
Danışmanlarını toplamış.
Günlerce düşünüp taşınmışlar.
Bir şekilde bu bilgenin halk nazarında itibar kaybetmesi gerekiyormuş zira.
Sonunda karar vermişler.
Titus eline bir kelebek alacakmış. “Elimdeki kelebek ölü mü yoksa diri mi?” diye soracakmış.
Bilge “Diri” derse avucunu sıkıp kelebeği öldürecek, bilge “ölü” derse açık avucunu, kelebeği uçuracakmış.
Böylece bilge bunu bilmiş olacak ve halkın gözü önünde mahcup duruma düşecekmiş.
Titus bütün halkı toplamış meydana.
Bilge’yi de getirtmiş karşısına…
-“Avucumda bir kelebek var ey bilge. Söyle bakalım? Bu kelebek ölü mü? Yoksa canlı mı?” diye sormuş sorusunu…
Bilge hiç düşünmeden vermiş cevabını…
-“İyi de o kelebek senin elinde”
Not- Bu yazının siyasetle, referandumla, Evet ile Hayır meselesiyle alakası yoktur. Başka başka yerlere çekiştirip durmaya sakın kalkmayın…
.....
Biraz da
gülmek lazım
Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. çocuk babada kalacaktır..."