1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Ya İstiklal ya da...

Eskişehir'de 1,5-2 aydır İstiklal Mahallesi konuşuluyor.
Daha doğrusu:
Eskişehir'de 1,5-2 aydır, bu mahallede altyapı çalışması başlatan Odunpazarı Belediyesi, Eskişehir'de İstiklal Mahallesi'nin konuşulmasını sağlıyor.
Çünkü:
Odunpazarı Belediyesi, altyapı için girdiği mahalleden hala çıkamadı.
Çünkü:
Odunpazarı Belediyesi, altyapı için girdiği bu mahalleden kısa bir süre zarfında çıkacağa da benzemiyor.
Bitmeyen çalışmalar, bitmeyen mazeretler, bitmeyen çile...
Hepsi bu mahallede yaşanıyor 1,5-2 aydır.
Vatandaş kızgın!
Muhalifler adeta altın bulmuş gibi!
Oy verenler bin pişman olduklarını dile getiriyor resmen.
Oy vermeyenler, haklı çıktıklarını ispat edercesine bağırıyor.
Alt yapı çalışımlarının bir türlü bitmemesi üzerine:
-"İşte CHP zihniyeti!" Diyeni mi ararsınız, "Bu mahallede ensesi kalın biri olsaydı, bu çalışmalar bu kadar uzamazdı" diyeni mi?
Belediyeye ya da Belediye Başkanına sempati duyanlar bile savunamıyor meseleyi...
-"Bittiğinde çok güzel olacak ama" bile diyemiyor yaşadıkları r ve gördükleri karşısında.
Çünkü:
İstiklal mahallesi aylardır savaş alanı gibi.
Odunpazarı Belediyesi de o savaş alanında resmen yenilmiş ve teslim olmuş taraf gibi duruyor.
Sen koskoca bir belediyesin sonuçta.
İstiklal mahallesi dediğin de, bölge sınırların hesap edildiğinde küçücük bir mahalle.
Tamam! Yapılan iş akşamdan sabaha bitecek bir iş değil sonuçta ama...
Aylarca sürecek, insanları da süründürecek bir çalışma da değil nihayetinde.
Kaldı ki:
Ne kadar iş makinen varsa yığ mahalleye.
Kendi iş makinelerin yetmiyorsa kirala dışarıdan.
Bitir artık şu altyapı çalışmasını.
Bitir ki, insanlar oy verdiklerine pişman olduğunu söyleyip gezmesinler.
Bitir ki, tamamlayamadığın işin sorumluluğunu CHP zihniyetine yüklemesinler.
Bitir ki, "koca belediye, küçücük bir mahalleye teslim oldu" diye düşünmesin kimse.
Kısacası:
Gelinen süreç, İstiklal mahallesindeki alt yapı çalışmasıyla ilgili Odunpazarı Belediyesinin önüne iki tane seçenek koydu.
Ya: İstiklal Mahallesi'ndeki altyapı çalışmasını biran önce bitirecek...
Ya da...
Bu mahallede bir türlü bitmeyen alt yapı çalışması, belediyeye olan krediyi bitirecek.
Karar: belediyeyi yönetenlerin.
Bakalım hangisi önce bitecek?
......

Siyasetten ne kadar anladığımız ortada
Millet olarak siyaset anlayışımız oldukça tuhaf...
Ya Babadan solcuyuz, ya da sülaleden Sağcı.
O yüzden...
Aramızda siyasi düşüncesini okuyup, değerlendirme yaparak belirleyenlerin sayısı çok az.
Daha küçük yaşlarda, evde konuşulanlar çerçevesinde başlayan etkileşim, yıllar itibarıyla sürüp gidiyor.
Çoğunlukla da, Baba hangi partiyi tutuyorsa(ki o da babasından etkilenmiş oluyor), çocuk da ister istemez o siyasi görüşü benimsiyor.
O yüzden;
-"Ben hayatımda Sol'a oy vermedim" diyene çokça rastlarsınız çevrenizde...
Yine...
-"Bu yaşıma kadar hiçbir Sağ partiye oyum nasip olmadı" diyen de çoktur.
Halbuki...
Seçimde bir partiye oy veren, ya da oy verdiği partiyi canı gönülden destekleyen birçok insan, o partinin ne düşüncesini tam olarak biliyordur, ne de o partinin tüzük ve programını okumuştur.
Sadece, Atadan gelen bir miras gibidir bu iş.
Bir de bunun yanı sıra, parti falan bilmeyen, sadece belirli özelliklere bakarak oy verenler vardır içimizde.
En çok dikkat ettikleri özellik ise, partinin başında ki isimdir.
Genel başkanın;
Ya yürüyüşünü ve karizmasını beğenip oy verir...
Ya da...
Genel başkanın bir tarafı kendisine gıcık gelir, oy vermez.
Neticede...
Ülkemizde Genel başkanlara endeksli bir siyaset anlayışı yıllardır hüküm sürer.
Benzetme belki abartılı olacak ama, puta tapar gibi Genel başkana tapar çoğu insan...
Öyle ilginç bir durum söz konusudur ki...
Seçimlerde yüzde 50 oy almış bir partinin genel başkanını çekip alın, o parti yüzde 5 oy bile alamaz hale gelir.
Tam tersi düşünüldüğünde ise...
Yüzde 20 nin üzerine çıkamamış bir partinin Genel Başkanı gittiğinde, adeta sihirli bir el değmiş gibi oyları birden yüzde 30 ların üzerine çıkıverir.
İşte bu gün ülkemizin siyaset anlayışı aynen budur.
Yani...
Genel başkan siyasetidir.
Hâlbuki partilerin siyasetini Genel başkanlar değil, parti programları, parti tüzükleri belirler.
Ama yukarıda da söylediğimiz gibi buna kimse bakmaz.
Herkesin gözü, Genel Başkanın yakışıklılığında, karizmasında ve yürüyüşündedir...
Eğer bu özellikler yoksa siyasetin daniskasını da yapsa, partisine oy kazandıramaz Genel başkan...
Tüzük ve Program istediği kadar mükemmel olsun...
Oy falan çıkmaz o partiye...
.....

Birazdan
dolandırılacak...
Fotoğrafa dikkatli bakın.
Bir tane şalvar giymiş bir kadın ve bir tanede de elinde bastonu olan yaşlıca bir adam görüyorsunuz.
Bu haliyle hiçbir anlam ifade etmiyor fotoğraf.
Ancak...
Yazacaklarımızla ne denli anlam içerdiğini öğreneceksiniz.
Efendim!
Önce fotoğrafın otogar önündeki yol üzerinde çekildiğini söyleyelim.
Şimdi!
Fotoğraftaki yaşlı adamı tanımıyoruz.
Kimdir? Nedir? Bilemiyoruz.
Bildiğimiz, o sırada oradan geçtiği.
Fotoğraftaki şalvar giymiş kadını da tanımıyoruz ama, söz konusu kadının falcılık yapan bir kadın olduğunu biliyoruz.
Israrla, yoldan geçen bu bastonlu ve yaşlı şahsın ellerini avuçlarının içine alıp, fal bakmak istediğini söylüyor.
Bir ara, Muaffak da olup, yaşlı adamın ellerini kavrıyor.
Yaşlı adam direniyor.
Muhtemelen de "Ne falı kızım" Bizim fallık durumumuz mu kalmış?" diyor ama, bir yandan da uzaklaşamıyor oradan.
Yine bir süre sonra muhtemelen, fazla direnemeyecek ve ellerini o falcı kadının ellerine teslim edecek.
Büyük bir ihtimalle de...
Bu fal bakımı esnasında cebinde ne var ne yoksa falcı kadın tarafından alınıp, soyulacak.
Ve şu bir gerçek ki:
Tüm parasını kaptırdığı şalvarlı falcı kadından davacı da olamayacak bu amca.
Çünkü...
Nasıl böylesine bir hata yaptığını kimseye anlatamayacak.
Falcı kadın ise, kimsenin müdahale etmediği otogar önünde başka bir kurbanın aynı yoldan geçmesini bekleyecek...
......

BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Eczane Görevlisi:
-Hayır Beyefendi, burası eczane demiş.
Temel tamam demiş çıkmış. Yarın olmuş. Temel yine eczaneye gitmiş ve,
-Ula uşağum burada tavuk varmidur? demiş Eczane görevlisi:
-Aa daha ne kadar dicem burası eczane, eczane burada tavuk satılmaz! demiş. Temel yine tamam demiş çıkmış.
Yarın olmuş bizim Temel yine eczaneye gitmiş ve,
-Ula, uşağum burada tavuk varmidur? demiş. Eczane görevlisi çok sinirlenir ve,
-Burası eczane burada tavuk ne arasın gidin kasaba demiş.
Temelde;
-O zaman cama 'TAVUK YOKTUR' diye bir yazı asın demiş.
Eczane görevlisi o kadar çok sinirlidir ki Temelin bir daha gelmemesi için cama Temel'in söylediğini yazar. Yarın olur Temel eczaneye tekrar gelir ve derki:
Tavuk ne zaman gelecek?

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi