4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

YABANCI SERMAYE, TEHLİKELİ BOYUTLARA ULAŞIYOR

Başbakan Tayyip Erdoğan, bugün Eskişehir' de halka hitap edecek. Özelleştirmeden bahsedecek mi bilinmez ama siyasi otorite, özelleştirme adı altında ülkemizin, en stratejik kurum/kuruluşlarını bile, yabancılara bir bir devrediyor. Perşembe günü de Petkim Petrokimya Holding A.Ş' deki, yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin 'blok satış' yöntemiyle özelleştirmesi ihalesini, 2 milyar dolar 50 milyon dolar teklifiyle, Kazak - Rus kökenli TransCentralAsia Petrochemical Holding Ortak Girişim Grubu kazandı. Milli ve stratejik tesisin, kime verildiği sır gibi saklanırken, gizli patronun 38 yaşındaki Ermeni Ruben Vardanyan olduğunun ortaya çıkması dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de.
Diğer yandan çok uluslu, ABD ve İngiliz menşeli, Rio Tinto şirketi' nın, hızlı bir şekilde maden ruhsatı alma gayreti içinde olması ve Rumların, Güney Lefkoşa merkezli Emed Mining Şirketi'nin, 15'i Artvin olmak üzere, 19 maden arama ruhsatı alması, hiçte hayra alamet değildir. Bugüne kadar da, yabancıların, 1.4 milyon hektar, alanda, maden arama ruhsatına sahip olduğu söyleniyor.
Ayrıca ülkemizde, yüzde 33'lerin üstünde olan, yabancı sermaye oranının, satışa çıkartılan, Oyakbank, Halkbank, Ziraat Bankası ve Vakıfbank' ın, yabancıların eline geçmesi ile yüzde 50' nin üstüne ulaşacaktır. Yabancıların, borsa payları ile de yüzde 60' ın üstüne çıkacak olan, yabancı sermaye, Türkiye açısından bir felaket olup, ulusalcılık kavramını da ortadan kaldıracak niteliktedir. Çünkü gelişmiş ülkelerde bu pay, çok düşük. Almanya' da yabancı sermaye payı, Yüzde 5, Yunanistan' da yüzde 20'nin altında, İspanya' da yüzde 10, İtalya da ise yüzde 8' dir.
Oysa Büyük Önde Atatürk,"Tam bağımsızlık dendiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde, bağısızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasıyla bütün bağımsızlığımızdan mahrumiyet demektir. Biz bunu temin etmeden barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz" demişti.
Yine Yabancı sermaye oranının, yüksek olduğu ülkeler, AB, ABD ve IMF' nin kontrol ettiği ve sömürdüğü ülkelerdir. Hülasa 30 milyar dolar civarındaki yabancı sermaye, Türk halkının milyarlarca dolarlık aktifinin, kontrolünü ele geçiriyor ama Ak Parti kurmayları bu yanlışlığı savunuyor ve destek vermekte devam ediyor. Daha da kötüsü, bu tablonun karşısında olan çevreleri, ülkeye zarar vermekle suçluyor.
Oysa özelleştirmenin önderi olan İngiltere' de, ilk özelleştirme uygulamaları sırasında Kuveyt gibi, petrol üreticisi ülkelerin, özelleştirilen KİT' lerden önemli oranda hisse senedi alması, İngiliz kamuoyunda bir tepki ve endişe yaratmış, bunun üzerine hakimiyetin yabancıların eline geçmesini önleyici sınırlamalar getirilmiştir. Ayrıca İngiltere de özelleştirme için 10 yıllık bir mastır plan yapıldı, Özelleştirme de bu plana göre gerçekleştirildi.
Yine Fransa, doğrudan veya dolaylı olarak, yabancıların alabileceği hisse oranını, %15 ile sınırlandırmıştır.
Özellikle Türkiye gibi düşmanı çok ve dışa bağımlılık probleminin olduğu ülkelerde, Strateji öneme sahip mal ve hizmetlerle, faaliyet alanlarının özelleştirilmesi, ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü " EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞI OLMAYAN ÜLKENİN SİYASİ BAGIMSIZLIĞINDAN SÖZ ETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR. "
Nitekim Atatürk' ün, " Ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında, uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık olamaz" demiştir.
Şu bir gerçek ki, 1944'ten itibaren Türkiye, milliyetçi politikaları terk etmiş, uydu ülke konumuna doğru hızlı bir şekilde sürüklenmiştir. Çok partili döneminde ise bu süreç daha hız kazandı. Stratejik kurum/kuruluşların ve bankaları özelleştirme kapsamında yabancılara devri ve yabancılara toprak satışları, ulusal bağımsızlığı tehdit boyutuna ulaşmıştır.
Siyasi otoritenin, yabancı sermaye politikaları, AB, ABD, IMF ve Dünya Bankası, özellikle de uluslararası şirketlere karşı uyguladığı stratejiler sonucu, ülkemiz, büyük zarar gördü. Hatta ülkenin, bugünü ve geleceği, risk altına sokuldu. Aslında Ak Parti' de bazı kurmaylar bunun farkında. Nitekim Başbakan yardımcısı Sayın Şener," Yabancı sermayeye sınır getirilmeli Arjantin' de yaşanan ekonomik kriz bu yolla ortaya çıktı" uyarısı yapmıştı.
Seçmen, tek parti iktidarından çok; ulusal dayanışmayı ve birlik-beraberliğimizi, ülke insanının, bugünü ve geleceğini, özelliklede yabancı sermayenin, tehlikeli boyutlara ulaştığı ortamı, değerlendirerek sandığa gitmelidir. Aksi halde, önümüzdeki yıllarda, Türkiye' yi, çok zor günler bekliyor..

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi