
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
YABANCI SERMAYE VE ÜRETİM
Türkiye'de, yabancı sermayeli onlarca, şirket veya şube kuruldu. Yabancı şirketler, yerli şirkete ortak oldu. Büyük bölümü, özelleştirmeler kapsamında, satın almalar, şirket evlilikleri ve gayrimenkul satışları yoluyla, Türkiye'ye, gerçekleşen doğrudan yabancı sermaye girişleri, her yıl artmaktadır.
Gelen, yabancı sermaye yatırımlarının çoğu, sıfırdan yatırımlar değil, kurulu şirketlerin yabancı yatırımcılar tarafından alınmasıyla gerçekleşti. Ülkemize gelen, yabancı sermaye açısından, iki önemli çekim noktası vardı. Biri özelleştirme, diğeri de finans sektörü oldu.
Yabancı sermaye, üretime yönelik yatırımı tercih etmiyor. Türkiye VE Eskişehir' e, sıfırdan yatırıma gelen yabancı sermaye yok denecek kadar azdır. Türkiye'ye gelen yabancı sermaye, kesinlikle, yeni bir yatırım yapmıyor. Babadan kalma veya insanımız tarafından gerçekleştirilen, fabrikaları satın alıyor. Böylece de sektörde, iç pazarı ele geçirirken, insanımızın, global pazarlarda kendilerine rakip olmalarını da engelliyorlar. Yani bir taşla da, iki kuş vurmuş oluyorlar.
Türkiye'de, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli sektörlerde faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirketlerin, büyük sanayi kuruluşları içindeki göreli payında, son yıllarda belirgin bir düşüş var. İSO'nun 500 Büyük Sanayi Kuruluşu verilerine göre, yabancı sermaye paylı büyük sanayi kuruluşlarının sayısı 2013 yılında da azalmasını sürdürdü ve 137'ye indi.
Ülke için yararlı olan, "sabit" sermaye yatırımıdır. İstenen yabancı sermaye de budur. Bu tür yabancı sermaye, insanımız için, aş ve iştir. Teknoloji getirir. Kalite ve maliyet avantajları yaratır. İhracata ciddi katkıda bulunur.
Eskişehir'de, yabancı sermaye süper marketlere yöneldi. Sıfırdan yatırıma gelen para yok denecek kadar azdır. Ancak ETO, ESO ve diğer meslek örgütleri, yabancı sermaye ile ilgili olarak, yeni stratejiler belirlemeli, Eskişehir' e, sıfır yatırım, yani üretime yönelik yabancı sermayeyi teşvik etmelidir.
Eskişehir'de, yabancı sermayenin, sıfırdan yatırım yapabileceği imkânlar var. Özellikle de madencilik alanında, çok iyi bir fizibilite çalışması yapılır, ortam da sağlanırsa ildeki madenlerimiz, sanayinin motoru olabilir. Çünkü Eskişehir' de, dünya standardındaki, altın, boraks, krom, manganez, asbest, dolomit, cips, kaolen, manyezit, perlit, Eskişehir Taşı(Lüle Taşı), talk, toryum, mermer gibi, madenler mevcuttur.
Bugün madenlerin, Eskişehir ekonomisine katkısı, yok denecek kadar da azdır. Eskişehir'deki madenlerin çıkartılması, hem ülke, hem de Eskişehir ekonomisine, ciddi katkıda bulunacaktır. Ancak madencilik faaliyetlerinde, kamunun etkin gözetim ve denetimini, diğer taraftan, çevre ve ekosistemlerin korunmasını sağlamak şarttır.
Elbette ekonomik kalkınmaya ve yoksulluğun azaltılarak, gelir dağılımının düzeltilmesi hedeflerine yönlendirilen bir " yerel ve ulusal madencilik politikası" oluşturmanın, gerek toplum, gerekse madencilik sektörünün gelişimi bakımından gereklidir.
Eskişehir'de, kanun ve kurallara riayet etmek suretiyle kalkınma amacıyla ve sanayi, maden, tarım ve hizmet dahil olmak üzere, üretim ile ilgili tüm faaliyetlerin arttırılmasına ve üretimine yönelik yabancı yatım teşvik edilmelidir.
Eskişehir'de yer alacak yabancı sermayenin, Ekonomik büyümeye, teknolojinin geliştirilmesine, üretim kalitesinin yükseltilmesine, iş fırsatlarının arttırılmasına, ihracatın geliştirilmesine ve global pazarlara açılma imkânının yaratılmasına da öncülük etmelidir.
Yine Eskişehir'de, hayata geçecek olan yabancı sermaye, Milli güvenliği ve kamu menfaatlerini tehdit etmemeli, çevreye, ülke ekonomisine zarar vermemeli en önemlisi de yerli yatırım sonucu, üretimin kayba uğramasına yol açmamalıdır.
Eskişehir konumu, yetişmiş işgücü, doğal zenginlikler, sanayi altyapısı ve bilgi birikimi ve diğer imkânları ile yabancı sermayenin, sıfırdan yatırım yapabileceği imkânlara sahiptir. Yeter ki üretime yönelik yabancı sermaye ile ilgili stratejiler belirlensin, sürekli kalıcı ve sonuç alıcı bir şekilde gündemde tutulsun.
Yabancı sermayenin, ülke ve Eskişehir ekonomisine katkısının, daha olumlu olması için, yerli firmalar pasif öğrenme yerine, dinamik öğrenme süreci içerisine girip teknoloji üreten, içerde rekabet eden ve ardına yurtdışına açılan küresel firma olma stratejisiyle hareket etmelidirler. Aksi takdirde, yabancı sermayenin, tek başına Türkiye'nin, temel problemleri olan teknoloji, istihdam, cari açık gibi konularına çare olması mümkün değildir.
Ayrıca doğrudan yabancı sermayenin, Türkiye ekonomisine önemli katkıları olabileceği gibi, olmazsa olmaz da değildir. Önemli olan, daha fazla katma değer yaratan üretimin, Türkiye ve Eskişehir'de, gerçekleştirilmesi için, politikalar ve stratejiler geliştirmesidir. Bunun için de kamu ve özel sektör, birlikte hareket etmeli, üretime yönelik yabancı sermayede, teşvik edilmelidir.