1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Yalnız bu iş komediye dönüyor!

İmar Planları yapılır.
Bu yapılan planlar, meclisin imar komisyonunda incelenir.
İmar komisyonu, incelediği planlarla ilgili bir rapor hazırlar.
Bu raporda ya "Çok güzel olmuş bu planlar" der ya da, "Planların şu bölümleri değişmeli" diye görüş bildirir.
Bunun üzerine, İmar komisyonun hazırladığı rapor meclise gelir.
Ya olduğu gibi kabul edilir, ya da değişiklik yapılmış bölümleriyle kabul edilir.
Yapılan planın tamamının ret edilmesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Sonra...
Mecliste kabul edilen planlar askıya çıkar.
Bir ay içinde bu planlara itiraz den kurum, kuruluş ve kişiler itirazlarını yapar.
Bir ay sonra askıdan inen planlarla ilgili itirazlar yeniden mecliste görüşülür.
İtirazlar "ret" ya da "Kabul" edilir.
Kabul edilirse mesele yok. İtirazın Hakkılığı doğrultusunda düzeltilir planlar.
Ret edilirse, itiraz edenin mahkemeye gitme hakkı vardır.
Böylelikle, itiraz edenin haklı olup olmadığına mahkeme karar verir.
Nitekim:
Bundan önceki 25 Binlik planlar ile ilgili süreç de böylesine bir süreç olmuştur.
İtirazları meclis tarafından ret edilen kurum, kuruluş ve kişiler, yapılan planda kendilerine ait arsalar üzerinde yapılan tasarruf ve bu tasarruf nedeniyle mağduriyete uğrayacakları gerekçesiyle mahkemeye müracaat etmiş, mahkeme de bu itirazlardan 20'ye yakını, itiraz eden lehine sonuçlanmıştır.
Bunun üzerine mahkeme, "Yaptığınız 25 binlik planda, İtiraz edenlerin haklı gerekçelerini düzeltin" demiştir.
Belediye, bu karar üzerine itiraz gerekçelerini düzeltmiş olsaydı, 25 binlik planlar hayata geçmiş olacaktı.
Ancak.
Belediye, "O zaman 25 binlik planın bütünlüğü bozulur" düşüncesiyle, yaptığı planlamayı geri çekti.
Sonuç olarak...
Planın tamamına itiraz o zaman da söz konusu değildi, anlayabildiğimiz kadarıyla bu gün de değil.
Sadece, planın bazı bölümlerine yapılan itirazlar konuşuluyor.
Bu durumda, yukarıda söz ettiğimiz süreç gibi, imar komisyonu, meclis, askı süresi ve mahkeme ayağı sürecinde bu itirazlar bir şekilde karara bağlanıp, istenilen değişikliklerle birlikte söz konusu plan yürürlüğe girebilir.
Ya da...
Bir öncekinde olduğu gibi, Belediye "Bütünlük bozulacak" gerekçesiyle, planı ikinci kez geri de çekebilir.
Ama...
Bazı gazeteci arkadaşlarımızın, konuya vakıf olmadan yazdığı gibi "Hah işte! Bakanlığın Süper Kent projesi var. Şimdi AK partili meclis üyeleri ne yapacak bakalım? 25 Binlik planlara nasıl karşı çıkacaklar" gibi bir durum ne yazık ki söz konusu değil.
Çünkü...
Meclis üyelerinin, 25 binlik plan içinde Süper Kent projesinin olduğu yere "Evet" demeleri, planın diğer yerlerinde yapılan tasarrufa "hayır" demelerini gerektirmiyor.
O yüzden...
Bakanlığın Süper Kent projesinin, Eskişehir'in 25 binlik projesinin olduğu gibi kabul edileceğini zanneden meslektaşlarımızın yazı yazmadan önce acilen bir plancı ile görüşmesi gerekiyor...
Aynı meslektaşlarımızın, AK partili meclis üyelerinin köşeye sıkışıp, sırf Bakanlık projesi nedeniyle 25 binlik planların tümüne "Evet" diyeceğini bekleyen yazıları da ayrı bir mizahi konu olsa gerek...
***
Mustafa Mansız için yazmıştık...
Yıllardır Eskişehir Belediyesinin hemen her biriminde görev yapmıştı Mustafa Mansız.
Ama en keyif aldığı dönem şüphesiz Park Bahçeler Daire Başkanlığı yaptığı dönemdi.
Belediye binasında ki odasında kimse bulamazdı onu.
Sadece imza atmak için uğrardı.
Bütün gününü, refüjlerin sulanıp sulanmadığı, seralarda ki çiçeklerin ne durumda olduğu, parkbakımlarının aksayıp aksamadığını kontrolle geçirirdi.
Milyonlarca çiçek üretilen seralar kurdu.
Binlerce fidan yetiştirdi.
Püskürtme çimden tutun da, şehir merkezinde ki çiçekliklere kadar birçok icadın sahibiydi.
Nerede bir inşaat kazısı olsa,temelden çıkan toprağın ziyan olmasına gönlü razı olmaz, toprağı parklara taşıtırdı.

Eskişehir'e prestij kazandıran Sazova ve Kentpark'ın içinde bulunan binlerce ağaç ve çiçeüin her biri elinden geçmiş, her iki park da yapılırken adeta oralarda sabahlamıştı.
Öyle makam merakı yoktu.
Her defasında "Benim makamım sokaklar ve parklar" derdi.
Büyükşehir Belediyesinde, Belediye Başkanından sonra gelinebilinecek en üst görevde olmasına rağmen, ne tavrında bir değişiklik oldu ne de davranışlarında.
Eski Mansız neyse son nefesini verdiğinde de o Mansızdı.
Aniden çekti gitti.
Hem de herkesi üzüntüden perişan ederek.
Çok az kişiye nasip olabilecek bir kalabalık uğurladı kendisini.
Gözyaşları içinde.
Ebedi istirahat edeceği mezarı başında toplananların da, mezarı üzerine dikilmiş çiçeklerin de hiç sesleri çıkmıyordu ama, aslında çok şey söylüyorlardı Mustafa Mansız için..."
Ölüm haberini alır almaz yazmıştık yukarıdaki yazıyı.
Aramızdan ayrılışının üzerinden üç koca yıl geçmiş bir çırpıda.
Geçen o üç yıla rağmen hiç kimse unutmamış.
O üç yılda, hiçbir dostu ve arkadaşının aklından çıkmamış Mansız.
O tüm bu sevgiyi ve saygıyı sonuna kadar hak ediyordu.
Eminim huzur içinde uyuyordur...
***
Baro başkanı fena bombalamış...

"İcra Dairelerinde toplam dosya sayısı yaklaşık 23.000.000 (yirmi üç milyon) olmuş.
Adli ve İdari Yargıdaki dava dosyaları da (temyizler dahil)yaklaşık 10.000.000 (on milyon)...
Bu bir rekor...
Cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısı da rekor kırıyor..
Bu rekorları kırdıran istikrar(!) sağlayıcıları kutlamak gerek...
Belki bu sayılarla bir Ödül(!) alırlar.
Yeni Anayasa bu sorunları da çözecek. (!)
Yeni Anayasa mucizelerle dolu (!)"
Bu sözler Eskişehir Baro Başkanı Rıza Öztekin'e ait.
Herhangi bir toplantıda yapmış olduğu konuşma falan değil.
Kendine ait sosyal Medya hesabından yazmış olduğu bir metin bu.
Ne yalan söyleyelim, kendi mesleği ile ilgili rakamları da vermek suretiyle fena bombalamış Rıza Öztekin.
Bu arada.
Vermiş olduğu rakamlar da ülke açısından bir hayli vahim gözüküyor.
***
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM

Yaşlıca bir adam çok güzel bir kadınla mücevher dükkânına girer.
Adam satıcıya:
— Çok güzel bir yüzük satın almak istiyoruz beyefendi.
Satıcı vitrinden güzel bir yüzük çıkarır gösterir:
— Bu yüzüğün bedeli 4000 $'dır efendim, diye gösterir.
İkili yüzüğe bakar ve yaşlı adam satıcıya;
— Lütfen bana en iyi yüzüğünüzü gösterin!
Satıcı içerdeki kasadan bol pırlantalı şahane bir yüzük getirir;
- Bu dükkanımdaki en iyi yüzüğüm.. ve fiyatı 50 000 $ dır!.
Genç kadın heyecanla parmağına takar. Yaşlı adam cebinden çek defterini çıkarır 50 000 $ yazar ve açıklar:
— Bugün; Cumartesi ve akşamüzeri, bankaların kapalı olduğunu biliyorum. Sizin emin olmak istediğinden eminim. Çeki size bırakıyorum, Pazartesi sabahı bankama telefon edip çekin karşılığını aldıktan sonra, üzerinde yazılı olan telefonumdan beni arayın lütfen! Biz de gelip yüzüğü alırız.
Pazartesi sabahı mücevherci yaşlı adamı arar:
— Sen benimle alay mı ediyorsun be adam? Hesabında hiç paran yokmuş!
Yaşlı adam:
— Sen yüzüğü dükkânında sakla ve çeki yırtabilirsin. Sayende şahane bir hafta sonu geçirdim.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi